Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Filiz
Filiz
@Filizcimm
KALÎ TYCHÎ
𝔐♡
Öğretmen
535 okur puanı
Mayıs 2020 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Bir köprü olmak nasıldır?
“Her gün oku, herşeyi oku.
Ağaç olmak nasıldır, Van
Gogh olmak nasıldır, ikinci dünya savaşına katılmış olmak
Nasıldır, öğren!
Bir gün hepsi yapboz gibi yapışıp
Sana inanılmaz gerçekleri gösterecek.”
diye yazmıştı,sevgili Nil Karaibrahimgil bir şarkısında. Düzenli kitap okuma alışkanlığım yokken, bu sözleri, kitaplara bakış açımı fazlasıyla değiştirmişti.
İşte bu kitabı okurken de,bir köprü olup tarihe tanıklık etmek nasıldır öğreniyorsunuz.Yazarın betimlemelerinin harikalığıyla Balkan’ların buram buram kokusunu alıyor ve de oraları görmüşseniz gözünüzde en canlı haliyle canlandırıyorsunuz. Nobel ödüllü yazar İvo Andriç’in muhteşem kalemiyle bu eşsiz eseri daha fazla ertelemeyin ve okumaya başlayın.
Sağlıkla, huzurla, keyifle, bol okumalar :)
“Teşekkürler dünya.”
Yazarın kendisiyle ve kitabın konusuyla ilgili bir şey yazmak istemedim bu kez. Merak edenler arama motorlarından ve diğer incelemelerden kolayca ulaşabilirler bunlara. Ben daha çok vermek istediği mesajla ilgilenmek istedim,kendi penceremden. Kitabı genel anlamda sevmekle beraber,yazarın iyimserliği fazlasıyla yermiş olmasının haksız bulduğum
Şiir okumaktan pek keyif alan bir okur olduğum söylenemez maalesef. Özellikle anlam kapalılığı yoğun şiirler beni çok yorar,okudukça hevesim kırılır ve ittire ittire getiririm sonunu. Ancak bazı şairler ve onların eserlerini, bunun dışında, söylediklerimin üstünde tutabilirim. Şükrü Erbaş, Didem Madak, İsmet Özel,Nazım Hikmet Ran gibi…
Şiirde
Okur Takip Önerileri
Duygusallık yükleniyor…
Şeker Portakalı’ndan beri beni en çok duygulandıran kitap…Zaten sulu göz biriyseniz ve aynı zamanda duygusal olarak zor zamanlar geçiriyorsanız yaklaşmayın; çünkü bir ağrılı yük daha biniyor derdinize, bu hikayeyle…
Charlie’nin dramatik hikayesine şöyle kısaca göz atacak olursak (ki bence siz kesinlikle derinlemesine göz atın) şöyle:
Charlie, normal insanların zeka düzeyine oranla daha düşük zeka düzeyine sahip bir bireydir. İnsanlar tarafından hor görüldüğü halde, asla bunun farkına varmadığı bir masumiyete, biyolojik olarak 32, zeka olarak çocuk yaşa ve davranışlarına sahiptir.Ama Charlie onun deyimiyle akıllı, yani bizler gibi sıradan bir birey olmak istemektedir. Bu hayalini gerçekleştirebileceğini söyleyen bir kaç bilim insanının deneyi için denek olmayı kabul eder. Hayvan denek olan Algernon isimli fareyle böyle tanışır. Bundan sonra Charlie’nin ‘ilerleme raporlarıyla’ hikayesi başlar.
Çok akıcı,etkileyici ve sorgulatıcı bir eserdi. Aklımızı, benliğimizi, insanlığımızı, varlığımızı, egomuzu, psikolojimizi ve yaşamımıza dair bir çok şeyi sorgulattı bana. Duygular o kadar iyi verilmişti ki, Charlie’yle beraber yaşadım yaşadıklarını…
Şiddetle tavsiye ediyor, ille de okuyun diyorum! Sağlıkla ve kitapla kalın.
Bu canavar korkutmuyor,düşündürüyor !
Klasikler… Ama hep mi güzel olur!
Uzun süredir okumak istiyordum Frankenstein’ın canavarını. Tabi ben canavarın adını Frankenstein sanarken, aslında yaratıcısının soyadının olması falan işte.. Yazarın hayatını konu alan ‘Mary Shelly’ adlı filmi tesadüfen izledikten sonra, eserini okumayı erkene almaya karar verdim. Başarılı yazarlarda hayran olduğum şeylerden biri, baş karakterlerini karşı cinsten seçip eserlerini oluşturmaları. Bir kadın yazar olup erkek bilimadamı gibi düşünmek.. Ya da erkek yazar olup bir kadın gibi düşünmek.. İşte buna hayranım. İlk bilimkurgu kitabı sayılan bu eserin, bir kadın yazar tarafından yazılması ayrıca onur verici..Yunan mitolojisinden esinlenip yaratıcıya öykünmek savıyla Prometheus’a ithaf etmesi ve kurgunun bu mitolojiyle düşündürücü bir şekilde aktarılmasını şahane buldum.
Yani ben kendimce çok çıkarımda bulundum,almam gerekeni aldım, bırakmam gerekeni bıraktım..
Size de okuyun derim…İyi okumalar :)
Sana gül bahçesi vadetmedim…
Çok az kitabın yaptığını yapan, yani ismiyle beni kendine çekmeyi başaran bir kitap…“Sana gül bahçesi vadetmedim”…
“Bak, dinle beni,” dedi Furi. “Sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben. Hiçbir zaman kusursuz bir adalet vadetmedim…
…hiçbir zaman huzur ya da mutluluk da vadetmedim. Sana ancak bütün bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda
Toplumumuzun kanayan yarası, ötekileştirme…
İncelemem için seçtiğim başlık kitabın konusundan ziyade yazarın kendisine yapılmış haksızlığa binaen…
Cumhuriyet döneminin önemli yazarlarından biri sayılan Nahit Sırrı Örik’le bir çoğumuz daha yeni tanışıyoruz. Bunun sebebi de,cinsel kimliği…Döneminde bizzat edebiyatçı dostlarının yaptığı ötekileştirmeye, çevrenin de destek olması…Ve bununla birlikte yeterince tanınmasının önüne geçilmesi… Yaşadıklarının üzücü olduğunun altını çizerek,bu konuyu geçmek istiyorum. Yani çok konuşmamam en doğrusu, çünkü kırıcı oluyorum yoksa. Neyse..
Velhasılkelam…
Kitabın konusunu çok beğendim. Ağır ve ağdalı bir dil kullanılmış olmasına rağmen, asla sıkmadı. Merak duygusunu uyanık tutarak,bir solukta okuttu kitap kendini.Duyguları o kadar güzel vermişti ki, Seniha’ya hak verdikçe ben de mi kıskanç bir insanım acaba diye düşünmedim değil:)
Yani şöyle diyelim: Okuyun,okutturun sayın okurlar! Pişman olmayacağınızı umuyorum:)
Keyifli okumalar…
Ben önyargısız okudum; fakat yazar önyargısız yazamamış…
Daha önceki incelemelerimde,önceliğimin kalemiyle tanışmadığım yazarlar ve eserleriyle tanışmak olduğunu belirtmiştim. Bu yüzden bu kadar beğenilmiş bir eseri, yazara karşı önyargılarımı bir kenara bırakarak okumak istedim.Bende bıraktığı etki beklediğim gibi sonuçlandı. Ancak yanılmak isterdim.. Neye dayanarak kitabın yanıltmadığını belirtecek
Tezer Özlü’yü bu kadar sevmişken onun kendini bu kadar bütünleştirdiği yazarı tanımamak olmazdı.Çağdaş İtalyan edebiyatının büyük ustası Cesare Pevase…
42 yaşında bir otel odasında hayatını sonlandıran yazarın,ölü bulunduğu otel odasını yıllar sonra ziyaret etmek isteyecek kadar etkilediği Tezer Özlü’yü, dikkate almak gerekirdi zannımca.Ben de “Ay ve Şenlik Ateşi” kitabıyla başlamak istedim işe ve iyi ki de öyle yapmışım dedim sonunda.
İkinci Dünya Savaşı’nı çoğunluk, sadece Yahudilere yapılan soykırımla ilişkilendirir.Ancak bir çoğumuz, savaşa katılan diğer ülke insanlarının yaşadıklarını ikinci plana atarız.Bundan sıyrılırken, aynı zamanda olaya, faşistlerin zulmü altındaki İtalyan halkının gözünden bakmak isterseniz,bu eseri okumalısınız.
Kitabın arka kapağında geçen “özlemlerin ve yürek burkan hüznün romanı” çok yerinde ve yeterli bir tabir olmuş der,okumanızı önerir,sonra da keyifli okumalar dilerim :)
Kitaplığıma Pessoa,Kafka,Oğuz Atay,Perec,Cioran tarzı yazarlardan sonra eklenen bir harika kadın yazar, Tezer Özlü…
Aforizma seviyorsanız benim gibi, yazar ve bu eseri tam size göre. Yazarla tanışma şerefine “Yaşamın Ucuna Yolculuk” kitabıyla eriştim.Anlam bütünlüğü arayanların tercih etmemesi gereken bir eser.Benim gibi hayatın içinden, depresif vuruşlu tespitler seviyorsanız okuyabilirsiniz; ama gerçekleri karamsar bakış açısıyla okumaktan hoşlanmıyorsanız yaklaşmayın. Sonra kötü bir eserdi diyip,biz sevenlerini üzmeyin:)
Ayrıca zengin depresyonu geçiren bir yazar nitelemesi yapılıyormuş…Yani ben zengin değilim ama ruh halini kendime çok yakın buldum.Bunu acımasız bir eleştiri olarak kabul ediyorum :)
Şöyle özetlersek varoluşsal sancılar çekiyorsanız okuyun derim “yok o ne içindir,göz içindir” diyorsanız size uygun değildir bilginize…
Keyifli okumalar:)
EDEBİYAT DÜNYASININ TRİSTANA’SIYLA TANIŞMADIYSANIZ BUYRUNUZ:
Daha önce okumadığınız yazarları keşfetmek sizde de bende uyandırdığı gibi heyecan uyandırıyorsa Galdos’a da bir şans vermelisiniz. Tüm İspanyol edebiyatının en iyi yazarı olan Cervantes’ten sonra 19. yüzyılın en iyi roman yazarı olarak kabul edilen Benito Perez Galdos...
Eserin konusuna özetle değinirsek:
Babasının vefatından sonra öksüz kalan Tristana ve babasının arkadaşı olan Don Juan’ın Tristana’nın sorumluluğunu almasıyla başlayan olay örgüsü...Don Juan ihtiyarlayan; fakat büyüleyici ve cömert tavırlarıyla karşı cins üzerinde hala etkisi olan bir avcıdır.Tristana’yı eşi yapmak isterken aynı zamanda ona bir baba gibi yaklaşmaktadır. İlk zamanlarda esirini kandırmayı başaran Don Juan’ın korkuları,Tristana’nın genç ressam Horacio ile tanışmasıyla baş göstermeye başlar. Bununla beraber eski duygu ve düşüncelerinden sıyrılan Tristana, içinde bulunduğu düzene ve baskılara baş kaldırmaya,kendini eğitmeye ve geliştirmeye başlar.Yani kendi kendine yetebildiğini gören yepyeni bir Tristana doğmuştur artık.
Kendi yorumuma gelecek olursak:
Kadın ruhundan ve düşüncelerinden bu kadar iyi anlayan bir erkek yazarı tanımak ve her sayfasında edebi bir dehanın elinden çıkmış olan bu eseri okumak, hayli keyif vericiydi.Yazarın, kitap boyunca zeki ve merhametli gözlemleriyle vurucu tespitlerini fark etmemek mümkün değildi.Kadın hakları ve özgürlüklerine evrensel nitelikli, çağının ötesinde düşünceleriyle ışık tutan bu yazarı ve bu kıymetli eserini tanıdığım için memnunum.Cinsiyet farkı gözetmeksizin her kesime önerimdir.
Keyifli okumalar:)
Tanrı,tutunamayanlardan rahmetini esirgemesin...
“Her söylenileni ciddiye almak yok mu,bu sözünün eri olmak yok mu;yıktı bitirdi beni.Kitaplar da büsbütün bozdu ahlakımı.”
“En kötüsü hayır demeyi öğrenemedim.”
“İnsanların en verimli olduğu çağda tükendim.Her an ne yapmam gerektiğini düşünerek geçirdiğim için çok yoruldum.Bana müsaade.”
Bir çoğumuzun yakından tanıdığı bu tür duygu ve düşüncelerle daha fazla yaşamak istemeyen Selim’in intiharına ve bunun sebeplerine tanık oluyoruz kitap boyunca.Tabi Selim’in yakın arkadaşlarından biri olan Turgut Özben ve onun hayali arkadaşı Olric’in bize aktardıkları sayesinde.
Bir dönem sosyal medya platformlarında genç nesil arasında isim olarak popüler olan bu kitabın,uygulamada yarım bırakılan kitaplar arasında ilk sırada yer alması şaşırtmadı beni. Neden böyle düşündüğüme gelecek olursak ...Küçümsemek gibi algılanmasını istememekle beraber bu kitabın okunabilmesi için okuyucunun belli bir okuma kültürü seviyesine ulaşmış olması gerektiğini düşünüyorum.Çünkü her cümlesi dolu dolu anlamlar içeriyor.Bunun farkına varamayan okuyucuyu zorlayıp sıkabilir ve böylelikle kitabı bıraktırabilir doğal olarak.
Bazı kitapları okurken,”Bu cümleleri kurduğunda yazar,nasıl bir kafaya sahipmiş acaba?”dediğim olur.İşte bu kitabı okuduğumda bu cümleyi birçok kez kurdum.Benim için iyi kitap, bana bu cümleyi sıklıkla kurdurtmuş kitaptır.
Lafı daha fazla uzatmadan okuyun,okutturun derim.
Bol farkındalık yaratan okumalar:)
22 hikayaden oluşan bu kitap zevkle okuyacağınız,her öyküsünü oldukça ilginç bulacağınız,yazarın diğer eserlerini merak edip hemen okumak isteyeceğiniz çok değerli bir eser.Hatta Tatar Çölü adlı eserini satın alacağım kitaplar arasına ekledim bile. :)Fantastik olaylarla kurgulanmış hikayeler okudukça dikkatinizi kendinde toplayacak ve anlamakta güçlük çekeceğiniz noktaları tekrar tekrar okuma isteği uyandıracak ama bazı hikayeleri bitirişinin, yazarı,anlatmaya çalıştığını havada mı bırakmış gibi bir duygu içinde sizi bırakacak olması muhakkak.Daha önce benzerini okumamış olduğum yazarlar ve eserlerini keşfetmek beni heyecenlandırır. Dino Buzzati de bende bu duyguları uyandıran yazarlardan biri oldu.Keşfettiğim için mutluyum.
Ve lafı daha fazla uzatmadan, hiç düşünmeden okuyun derim.Keyifli okumalar.:)
Bana öğretmemişlerdi geceye bakmayı,geceyi sevmeyi...
Kitabı okuduğunuzda kesinlikle Kafka havasını hissedersiniz.Özellikle 'Dönüşüm' kitabını okumuş olan okuyucu bunu muhakkak hissedecektir. Hislerini ve düşüncelerini muazzam tasvirler ve benzetmelerle okuyucuya aktaran yazar,okuyucuyla bağlantıyı başarılı bir şekilde kurmuştur.
Kitabı okuduğunuz ilk sayfalarda kafanız karışabilir ve ne anlatmaya çalıştığına dair güçlük çekebilirsiniz.Ancak kitabı elinizden bırakmayıp okumaya devam ettiğinizde akışına kapılacak ve kitabın sonuna kadar heyecanınızı kaybetmeyeceksiniz.Zaten kitabın sonunda yaşayacağınız şaşkınlık durumunu söylemiyorum bile...
Kitabın içeriği hakkında spoiler vermek istemediğimi; Behçet Necatigil’in Sadık Hidayet ve İran Edebiyatı konusundaki düşüncelerine de yer verince, kitaba güzel ve yerinde bir yardımı dokunmuş olduğunu ; Sadık Hidayeti araştırınca,kitaplarında aktarmak istediğinin tamamiyle kendi ruh hali olduğunu,ayrıca tekrar tekrar okunabilecek bir kitap olabileceğini de belirtmek isterim.
İyi hissettiğiniz zamanlarınızda da okuyabileceğiniz bir kitap olduğunun altını çizer, şimdiden keyifli okumalar dilerim
