Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Gamze AKYOL
Gamze AKYOL
@GamzeAkyol
Okuduğum kitapları yorumladığım kanalıma sizleri bekliyorum.
youtube.com/channel/UCiSqUO...
İnstagram: Friedrich Kitap
Akademisyen
Doktora
63 okur puanı
Mayıs 2020 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Serseri Fedakar
Bu edebiyat zirvesi eser üzerine o kadar çok inceleme yapılmış ki bende tek tek isim saymak istemiyorum. Genel özelliklerine bakacak olursak, naçizane fikrim kitap satışının rekor kırma sebepleri şunlardır;
-Anlatılmaya çalışılan durum ile mekan betimlemeleri adeta kombin gibi (kasvetli bir İngiltere de ancak kasvetli bir banka olurdu)
-yazar oldukça tarafsız ve psikolojik çözümlemeler olayı yaşamışçasına birinci ağızdan anlatılıyor
-her insanın mutlaka bir önemi olduğu fikri hakim
-sevginin iyileştiriciliği ve cesaretlendirmesi
-kinin her insan üzerinde yıkıcı etkisi ve her şeyden önemlisi “aşkın bir insana neler yaptırabileceği.”
Daha önce yabancı edebiyat kitaplarında böyle bir aşk yaşamına denk gelmemiştim. Mükemmel bir kitap. Ödüllendirilmeli.
Vezirler ve Konsoloslar
1807-1814 yılları arasında Bosna’da geçen Fransız ve Avusturya konsolosluk zamanını, Napolyon’un sözcüsü (Fransız konsolosu Daville) günlük gibi anlatılıyor.
Balkan ve Osmanlı tarihine ilgiliyseniz okumaktan zevk alacağınız bir kitap. Benim için tam puan vermeme sebebim: dilinin ağır ve bazı yerlerde anlaşılmaz, tasfirlerinin ise konudan uzaklaştıracak derecede uzun olması.
Kitabın genel mesajı:
-insanlığın ortak amaç ve ihtiyaçları olmasına rağmen din, kültür, ülke, toprak gibi ayrımlardan etkilenerek dünyayı birbirlerine zindan etme çabası.
-Hayatta en iyiye ulaşmak için verdiğimiz çabanın kimseye bir yarar sağlamayacağı ve bu çabayı herkesin verdiği.
-Dedikodunun gerçek hayat önündeki engelleri ve zorlaştırıcılığı.
İyi okumalar :)
Toplumsal Önyargı
Eğer bir toplumu öğrenmek istiyorsak olaylara bakışını ve tepkisini gözlemlemeliyiz..
Kitap 1982 Nobel ödülüne layık görüldüğü kadar var. Kolombiyalı yazar, kahramanı Santiago Nasar’ın bir ağızdan çıkan suçlama ile herkesin bildiği ama engel olmadığı cinayetini anlatıyor. İkiz kardeşlerin, kız kardeşlerinin namusunu temizleme düşüncesiyle Santiago’yu öldüreceklerini meydanlarda ilan ettikleri halde kimsenin hatta kaderin bile buna engel olmadığını, bu cinayeti aslında tüm toplumun gerçekleştirdiğini halktan birinin ağzından ve araştırmalarından okuyoruz kitapta.
Kendi toplumumuzda gördüğümüz ölüm, namus, cinayet olaylarıyla o kadar bütünleşik ki bazen yazarın Türk olduğu hissine kapıldım. Bakire olmayan bir kadının, iftira ile kendini aklaması ve bir canın(kendine bakmayan bir adam) alınmasına sebep olması bana biraz da aşağılık kompleksine sahip olan insanların ağzından çıkan hatalı cümlelerin nelere sebep olacağını gösterir gibiydi. Tabi bu durumun tam tersleri de var orası ayrı.
“Namus, aşktır” diyen toplumların ortak özelliklerini göstermiş adeta. Başarılıydı.
Okur Takip Önerileri
Aslında her insan yalnızca insandır
Araya özel günlerin girmesiyle okuma tempomun düşmesine denk gelen “Bülbülü Öldürmek” yazarın cümlesiyle ele alındığında “istediğin kadar saksağan vur vurabilirsen ama unutma, bülbülü öldürmek günahtır” sözleri kitabın bir ayrım, ötekileştirme ve yalnızlaştırma teması üzerine hikayelendiğine ipucu oluyor. Burada saksağan “siyahiler”, bülbül ise
Zaman somuttur
Zaman bir yanılsamadır klasiğiyle başlıyorum hemen.
Öncelikle okumaya başlamadan önce “Dark” dizisine rastladıysanız ya da kulaktan dolma bilgilere sahipseniz hemmmen bunları unutun çünkü bu kitabın diziyle olan tek bağlantısı yazarı ve “zamanda yolculuk” yapılıyor olmasıdır. Unutmadan şunu da belirtmem gerekir ki dizi kitaba tamamen sadık
Leksey’in Gözünden Anılar
(Öncelikle eğer uzun tasvirler ve ayrıntılı cümleler sevmiyorsanız bu kitaba başlamayın yarım bırakırsınız.)
Leksey’in beş yaşından itibaren hayatında meydana gelen üzücü ve sevmediği olaylara dair gözlemlerini aktaran bu kitap yazıldığı dönemin Rus kültürünü ve aile hayatını geniş cümlelerle anlatır.
Dayaktan, zorbalıktan, yoksulluk ve yetimlikten ağır yaralar alarak büyüyen güçlü ve çok zeki bir çocuğun hayattan kopuşunun hikayesidir.
Leksey, daha çocuk olmasına rağmen büyüklerin görmediği incelikleri savunur, dayaktan korkmaz ve yine kendi içinden gelen şeyleri yapar, kadına yapılan şiddeti bir türlü benimseyemez, dayağın ne kadar doğru bir yol olduğunu sorgular. Sevdiği herkesin öldüğü ve yalnızlığa itildiği hayatını bize tüm tasvirleriyle aktarır.
-Okurken bazı yerlerde kitabın henüz yazılmış olduğu hissine kapılıyorsunuz.
-Uzun betimlemeler bazen göze batabiliyor.
-Dönemin psikoloji romanı olarak değerlendirilebilir.
-Maksim öykünün çoğu yerinde okurla konuşur gibi ara cümlelere yer veriyor.
Keyifli ve çıkarımlı okumalar.
Palto Hortlağı
.
Bu kitap vesilesiyle aslında hiç tanımadığım siz kitap severlere çiçekler vermek istedim
.
.
Palto | Burun-Gogol
Rus Edebiyatı’nın gerçekçilik akımının babası Palto ile yaşadığı halde görünmez olan insanlara değinmiş bu eserinde. Silik insan modelini tüm ayrıntısına kadar işleyip adete okuyucuya “etrafına iyi bak, etrafına iyi ol” demek istemiş.
.
.
Burun ise kitabın ikinci bölümü ve burada yazar büyüklenmeyi olağandışı bir öyküyle anlatmış. Egonun bizden önce gidişine burun benzetmesi yapmış. Okurken eğlendiğim bölümdü.
Seksen küsür sayfayı aşmayan kitabı elime aldığımda nasıl okuduğumu anlamadım, klasik severlere önerirken diğer tür severlerinin de farkındalık adına okumasını söylemek isterim. .
.
Bu arada @parodikitap yayınlarından aldım ve içinde kendi ayracına ek olarak bir tane daha sevimli bir ayraç çıktı. İnce bir hareketti teşekkür ederim
Mutlu kalın .
Pişmanlık ve Gurur
Kitaba dair aldığım notlar:
Tüm Rus edb. eserleri gibi sınıf ayrımı dolu,
Torpil sorunlarının devlette sıklıkla öne çıktığı,
Dönemin Rus kadın-erkek ilişkisi,
Fransız romanlarına olan eleştirilerin olduğu,
İçsel düşüncelerin kahramanı opsesif tavırlara dönüşerek ağır ruhsal hastalığa çevrildiği,
Nadir olarak Türk ve müslüman sempatisi görülen bir kurgu ve gerçek öykünün kitabı.
Özetle:
Kitapta ana kahramanımız ruh hastası bunun sebebi ise kendine tıpatıp benzeyen bir adam, ta ki isimleri bile aynı. Bu adam kahramanın tüm hayatını türlü oyunlarla elinden alıyor ve üzücü sonuna götürüyor. Asıl Goladkin onuru yüzünden sürekli mağdur oluyor ve kendini sürekli “ben dolaplar çeviremem, türlü maskeler takamam maskeyi yalnızca balolarda takarım, dürüst insanım ve bununla gurur duyuyorum” diyerek yatıştırıyor ve ona karşı oyunlar düzenleyen, yerine geçmeye çalışan düşmanına bir türlü hesap soramıyor. Ne zaman hesap sormaya kalkışsa ani karar değişimleri, güven eksikliği yaşayıp olaylar karşısında donup kalıyor ve ona göre bu yine onurlu olmaktan geliyor.
Bir cümleyle anlatmak gerekirse;
-Onur ve dürüstlük, sahtekarlığa karşı kaybetti.
Kitabı 2 kelimeyle anlatmak gerekirse;
-“Pişmanlık” ve “Gurur” olurdu.
NOT: Kahramanı çok sevmekle birlikte, bu kadar iyi ve tutuk olmasından dolayı adete kitapla dövüşmek isteyeceksiniz :)
Atina’nın At Sineği, Ahlak ve Erdem Felsefesinin Kurucusu Sokrates..
Eflatun(Platon) tarafından Sokrates’in mahkemedeki savunmasını anlatan ve okurken erdemli insan olmak adına görüp altını çizeceğiniz yüzlerce değerli cümlenin olduğu kitap.
Öncelikte Platon için Sokrat’ın öğrencisi denilse de, Sokrates buna karşıdır. Onun öğrencisi yoktur hepsini erdemi anlattığı(Tanrı’nın ona verdiği görev) yurttaşı olarak görür
Bir adam dama çıkacak kadar delirdiyse daha onu kimse indiremez!
Dramatik konuların mizahi yüzü Aziz NESİN.
Damda Deli Var toplam 27 öyküden oluşan toplum sorunlarını ele alan mizahi hiciv kitabı.
Kitabı okurken güleceğiniz, kahkaha atacağınız çok yer var. Dili mahalle ağzı bildiğiniz yani çok bizden.
Bazı öykülerde insanın kendini görmemesi elde değil. Dönemin sorunlarını o kadar net ama bir o kadarda üstü kapalı dalga geçerek anlatmış büyük üstat. Değeri pek bilinmemiş en üzücü yanında bu.
Sorunlara gülümseten öyküler kitabı, Aziz Nesinle tanışmak için çok iyi seçim olabilir.
Sevgiler..
Ecce Homo (işte insan)
Friedrich’i ayrıntıya girmeden tanıdığımız, sevdiği terimleri, desteklediği düşüncelerini öğrendiğimiz, hangi eserine ne anlamlar yüklediğini gördüğümüz bir eseri.
Okurken F.Nietzche ile sarılacak bazı yerlerde “yok yahu bu kadar değilim ben yanlışın var N.” diyeceğinize eminim.
Bu kitap yükseltilerin ve olmayan ideallerin mutluluğunu aşılayan ve hayatındaki şoklar İle bazen ideallere düşebileceğini anlayan, bilgeden çok daha fazla düşünene önem verdiğini anlatıyor.
Benim gibi felsefe severler için uzun uzun notlar alınarak okunacak bir eser..
Ferrarisini Satan Bilgi
Benim spoiler verip büyüsünü kaçırmak istemediğim, 2 yılda bir ya da ihtiyaç duyduğumda okuyacağım dediğim büyülü ve gelip beni bulan bir kitap.
Genellikle ruhsal buhran yaşayaşan insanlara şiddetle öneriyorum.
Bir arkadaşıma hediye almak istediğimde de raflarda aradığım ilk kitap.
Daha iyi bir zihin ve bilinç için su götürmez. Dili anlaşılır ve kolay. İsmine aldanmayın. Okuyun, okutun.
Ölü Canlar Dediğin
Klasiklerin aksine bizi aşktan uzaklaştıran bir Gogol eseri. Bu yönüyle benim için paha biçilmez bir kitap. Zaten bir çok yorum yapılmış neden ikinci bölüm olmadığına dair. Gogol kitabında öyle bir Rus-Rusya işliyor ki iyi ve kötü yönlerini acımasızca eleştiriyor. Köylü ve burjuvanın yan yana geldiği eserde özellikle köylü kesimin iyiliği, hayata bakışı, çalışkanlığı ve erdemli insan duruşu burjuvalardan hemen ayrılıyor.
Gogol bizi erdemli karakterden uzaklaştırıp, herkesin içinde yok mu sanki biraz dediği Çiçikov ile tanıştırıyor hatta bir süre sonra bu yaramaz adamı gerçekten seviyorsunuz.
Çiçikov kötü, çıkarcı, sapık, işe yaramaz ve burjuva olmayan bir babanın elinde büyüyor. Babasından öğrendiği tek şey sahtekarlık olan Çiçikov dışarıdan bakıldığında bir çok soyludan daha soylu ve zaten bir çok önemli işlerinde başına getiriyor yazar onu. Lakin Çiçikov hepsinden bir sahtekarlıkla atılıyor, Ölü Canlar’da işte burada karşımıza çıkıyor. Çiçikov köylülerin öldükleri halde henüz kayıtlarda yaşıyor görülen canları düşük paralara satın alıyor ve resmîyette onları yaşıyor ve kendi çiftliğine götürecek olarak gösteriyor.
Çiçikovun ne köyü var ne de bir yuvası..
işte Çiçikov bu, hep bir çiftliği, ailesi, çocukları olsun ve çocuklarına miras bırakmayı isteyen adam. Fakat bu mirası bırakabilmek içinde tüm sahtekarlığı yapıyor. Savunması ise: “zekamızla bir şeyler kazanıyoruz, ne yani bırakalım da enayiler mi yesin? Benim ne suçum var, ben bunu aklımla kazandım..”
