Neden en iyi insanlar bile sanki hep başkalarından bir şeyler gizler, hep susar? Sözlerinin yel olup gitmeyeceğine emin olduğun zamanlarda bile neden yüreğinden geçenleri dosdoğru söylemezsin? Herkes olduğundan daha ketum görünüyor, sanki hemen dile getirirlerse duygularının zedeleneceğinden korkuyorlar ...
"Siz kalbi olan insanların," dedi, "size rehberlik edecek ve böylece yanlış yapmanızı engelleyebilecek bir şeyiniz var; oysa benim kalbim yok ve bu yüzden çok dikkatli olmalıyım.
Niye insanlar kendilerini bulmak için mutluluk arıyor? Niye bulamıyor? Çünkü, o mutluluğu başkalarının gözünde arıyor. Halbuki mutluluk tamamen şahsi bir şeydir. En değer verdiğimiz anılarımız, kendimize ait olanlardır. Değerli ve kutsal olan şeylerini ise, paylaşmaktan kurtarabildiklerimizdir.
Ve insanın çok değerli bir şey olduğunu hissediyorum_belki yıldızlardan da önemli. Bu ilahiyat değil. Benim tanrılara eğilimim yok. Ama insan ruhu denen o pırıltılı şeye karşı bir aşk beslemeye başladım. Evrenin güzel ve eşsiz bir unsuru o. Daima saldırı altında, asla yok edilemez_ çünkü 'hükmedebilirsin.'
Hikayemiz tek bir hikaye. Bütün romanlar, bütün şiirler, içimizdeki hiç bitmeyen iyi-kötü çekişmesi temeli üzerine kuruludur. Ayrıca bana öyle geliyorki, kötülük hiç durmadan yeniden canlanıyor; oysa iyilik, erdem ölümsüzdür.
Tabi ki insanlar sadece kendileriyle ilgilenir. Eğer bir öykü dinleyen hakkında değilse dinlenmez. Bu noktada bir kural koyabiliriz: Büyük ve kalıcı bir öykü herkes hakkındadır, aksi takdirde kalıcı olmaz. Tuhaf ve yabancı olan ilginç değildir, sadece derinden kişisel ve tanıdık olan ilginçtir.