Nereden geldiğimizi hemen unutup nereye gittiğimizi merak bile etmeden, günübirlik yaşayarak çoğu kez birbirinin aynısı olan şeyi yaptık; bir dünyadan gelip diğerine gittik. Yemekten, birbirimizle mücadele etmekten, sürüye gücümüzü kanıtlamaya çalışmaktan daha başka yaşama nedenleri olduğunu öğrenmek için kaç yaşamdan geçmek zorunda kaldık, bir fikrin var mı Jonathan? Binlerce Jon, on binlerce!
Hayat ne fazla gülmek, ne de yasa girmektir,
Mevzuatı çiğnemek, talihi devirmektir...
Dünyayı parmağının ucunda çevirmektir...
Yaşamak, yatağından seller gibi taşmaktır.
İnsan ki gelip geçer dünyadan nefes gibi;
Ne büyük ıstıraptır yaşamak herkes gibi?..
Her gün seni arıyorum,
Niçin benden uzaktasın?
Dağa, taşa soruyorum,
Niçin benden uzaktasın?..
Yanık bir bülbül ötüyor,
Sesini hatırlatıyor;
Yüzün gözümde tütüyor,
Niçin benden uzaktasın?..
Yar yoluna baktırdığın,
Uykusuz bıraktığın,
Aşk yüzünden çektirdiğin,
Yetmez mi gönül, yetmez mi?
Hangi derdimi sayayım?
Aşka nasıl dayanayım?
Yandım, daha mı yanayım?
Yetmez mi gönül, yetmez mi?
Ey gönül, acayip huyun,
Boğazından geçmez tayın,
Acır testindeki suyun;
Aklına nazlı yar gelir.
Gözlerin uzağa bakar,
Kimden ne beklediğin var?
Yar semtinden gelen rüzgar;
"Seni unuttu!..." der gelir.
İşte böyle; burada ağlayan tek köle, sahibini kaybetmiş olmak düşüncesiyle ağlıyordu; görünüşe bakılırsa diğerlerini endişelendiren tek şey de, çok uzun süre sahip bulamadan kalmak kaygısıydı. İşte kesinlikle, Müslüman karakterinin lehine bir örnek. Bunu, Amerikan ülkelerindeki kölelerin kaderiyle karşılaştırın! Mısır'da yalnızca fellahın toprakta çalıştığı bir gerçek. Pahalıya malolan kölenin güçleri gözetiliyor ve sadece ev içi hizmetlerde kullanılıyor. İşte Türk ülkelerindeki köleyle Hıristiyan ülkelerindeki köle arasındaki muazzam fark.
Ayak parmaklarımın arasında tuttuğum bir parça kırık tebeşirle yere çizdiğim o bir harf benim için yeni bir dünyaya giden yol, zihinsel özgürlüğümün anahtarıydı.