Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Tuna Kahraman
Tuna Kahraman
@KaaHRaMaN
Pirincin İçindeki O Beyaz Taşlar
Gri Gökkuşağı
Kan Terliyordu Saatler
Perde Arkasından Konuşmalar
Akhenaton
kitaplarının yazarı
Öğretmen
Dünya Dinleri L. / Ortadoğu Araştırmaları Y.L.
Çanakkale
Kocaeli, 21 Haziran 1992
99 okur puanı
Mayıs 2017 tarihinde katıldı
·
Puan vermedi
Bayan filozoflardan biri olan Shelley bu kitabında üç konu üzerinde yoğunlaşıyor; aşk, siyaset ve din. Dünyanın üzerinde döndüğü üç temel unsuru kısaca ele alan yazarımız aktarmak istediklerini gayet basit bir dille anlatmış. Yazarımız bu üç unsuru derinlemesine ele almasa da güzel noktalara değinmiş. Kısa bir otobüs yolculuğunda okunabilecek bir kitap.
Açıkçası yazar, ortaya yeni bir felsefi bakış katmamış, sadece bu üç kavram üzerindeki genel problemlerden bahsetmiş. Bu sebeple kitaptan büyük bir beklentiniz olmasın. Tüm bunlara rağmen yazarın içten üslubu ve doğru noktalara değinmesi, bu kitaba inceleme yazmama sebep oldu diyebilirim.
Karamsarlığın şaheseri 10/9
Kitabı hangi kategoride inceleyeceğimi bilemedim. Felsefe, dram, edebiyat, korku, psikoloji… Hepsinden birer parça taşıyan ve bunların tümünün ustalıkla bir araya geldiği bir kitap düşünün. İşte o kitap Kör Baykuş.
Henüz ilk satırlarda dahi, yazarın edebi üslubunun ne kadar kuvvetli olduğunu görüyorsunuz. Kurduğu cümleler tam bir sanat eseri. Olaylara yaklaşım tarzı ve eşyaları tasvir yeteneği çok az kitapta görebileceğiniz bir ustalıkla kaleme alınmış.
Kitabımızın konusu, ana karakterimizin psikolojik çöküşüne tanık olmak diyebiliriz. Karakterimizin olaylara bakışı ve belirli eşyaları genel olarak karamsar bir bakış açısıyla tasvir edişi tam olarak bu duyguları yaşayan birinin vereceği tepkileri yansıtmış. Karakterin zaman zaman yaşadığı duygu değişiklikleri profesyonelce yazıya aktarılmış. Bu kitabı okurken bu adam normal değil demiştim. Zira yazarımız Sadık Hidayet’in intihar etmiş olduğunu okuduğumda da bu kitabın karakterin iç dünyasını nasıl bu kadar başarılı bir şekilde yazıya geçirdiğini anladım.
Kitap bir yapboz gibi bu sebeple okurken başlarda bir şey anlamayabilirsiniz. Sabırlı olun ve parçaların birleşmesini bekleyin. Parçalar birleştiğinde ise karşınıza bir sanat eseri çıkacaktır.
Kitaba yönelik tek eleştirim, yazarın gördüğü her eşyayı veya karşılaştığı her durumu fazlasıyla ayrıntılı anlatması. Bunu görmezden geldiğimiz taktirde kitaba bir şaheser demek oldukça uygun bir nitelendirme olacaktır.
·
Puan vermedi
Kitap Nora isimli küçük bir çocuğun Vittorio isimli öğretmeniyle arasında geçen felsefi içerikli mektuplaşmalarından oluşuyor.
Vittorio bir gün bir kahvehaneye gider ve kahvehane sakinlerinin filozoflardan oluştuğunu fark eder. Descartes, Kant, Spinoza, Platon ve fazlası… Bu kahvehane çağdaş olmayan filozofları bir araya getirmiştir. Vittorio bu filozoflarla gerçekleştirdiği tartışmaları ve konuşmaları felsefe meraklısı öğrencisi Nora’ya mektuplar aracılığıyla iletir. Kitabımızın ana konusu bundan ibaret.
Kulağa oldukça hoş gibi gelse de felsefeyi sevmeme rağmen kitap beni oldukça sıktı. Vittorio’nun felsefi sohbetleri çok kısa sürüyor. Nora’ya gönderdiği ve ondan aldığı mektuplar da oldukça çocuksu ve gereksiz detaylarla fazlasıyla uzun.
Kitabı okuyan yetişkinler kitabın çocuksu olduğundan, çocuklar ise bu kitabı anlayamamaktan muzdarip olacaklardır. Bu sebeple fikir her ne kadar oldukça heyecan verici olsa da kitap tam bir fiyaskoydu benim için…
Okur Takip Önerileri
Şiddet ve masumiyet 10/7
Kitabımızda genç bir çete lideri olan Alex’in başından geçen olaylar anlatılmaktadır. Çetesi ile kirli işler yapan Alex’in hapishanede maruz bırakıldığı insanlık dışı uygulamalarla topluma kazandırılması planlanmaktadır. Fakat bu uygulama onu tam bir irade yoksunu makineye çevirecektir. Kitap aşırı şiddet içeriyor açar açmaz karakterimizi olayların içinde buluyorsunuz ve bu olaylar kitabın sonuna kadar aralıksız bir şekilde devam ediyor. Bu sebeple kitabı okurken sıkılmadım. Fakat kitabın vermek istediği mesaj bana ilginç gelmedi. Kitabın edebiyat dünyasına yeni bir soluk getirdiğini söyleyemem. İşlediği konu farklı olmakla birlikte verdiği mesaj geleneksel. Benim için çok da iyi bir tecrübe olduğunu söyleyemem. İyi okumalar dilerim.
Kitabın ruhu 10/10
Lise yıllarımda okuduğum zamanlar benim için ayrı anlamlar ifade eden, şimdi bir kız çocuğu babası olarak okuduğumda ise ayrı anlamlar ifade etmeyi başarmış bir kitap.
Dedesiyle birlikte yaşan ufak bir kızılderili olan Little Tree kitabımızın ana karakteri. Kitapta Little Tree’nin dedesiyle birlikte yaşadıkları doğal yaşam tecrübelerini okuyoruz. Doğal yaşam tecrübeleri ise ufak karakterimizin hayata dair pek çok şey öğrenmesine sebep olacaktır. Kitapta ana tema olarak bir çocuğun hayata dair edindiği tecrübeleri okumakla birlikte, ebeveynler için de çocuğu erdemli yetiştirmeye dair izlenmesi gereken yolları öğreniyoruz. Kitap bu yönüyle hem çocuklara hem de yetişkinlere hitap ediyor. Kitapta pek çok özlü söz mevcut durup durup düşündürmesi çok güzel. Ayrıca dili olabildiğince yalın. Son olarak şunu eklemek istiyorum. Böylesine temiz duyguları okuyucuya hissettirebilen kitap sayısı oldukça az ve yazarımız bunu gayet güzel başarmış. Duygu yüklü bir kitap. Okumanızı kesinlikle tavsiye ediyorum.
Evrimin modern yüzü 10/9
Evrim denilince akla gelen iki isimden biri Richard Dawkins. Öncelikle evrimin algılaması zor kavramlarını net ve anlaşılabilir bir dille okuyucuya aktarabilmesi, yazarın edebi gücünün ne kadar kuvvetli olduğunun bir göstergesi. Bu sebeple bir okuyucu olarak kitabı okurken zorlanmadım. Ayrıca ele alınan konular okuyucuya ayrıntılı bir şekilde aktarılıyor. Örneğin arı kovanlarının ve örümcek ağlarının evrimi basit birkaç cümle ile geliştirilmemiş. Resim ve örneklerle uzun uzadıya anlatılmış. Hal böyleyken kitapta verilen örnekler zihninizde yer ediyor ve anlamlandırmada zorlanmıyorsunuz. Kitapta beni rahatsız eden tek nokta örneklendirme yönteminin ağırlıklı bir şekilde kullanımı oldu. Zira örneklendirme bana göre fazla kullanılmaması gereken bir yöntem. Çünkü bir konuda verdiğiniz örneklerin tersine örneklerde verilebilir. Bu durumda iki doğru mu olacaktır? Uzun lafın kısası Richard, Wittgeinstein’in dil oyunları teorisine yenik düşüyor. Tabii bu benim şahsi yorumum okuyucular için avantajlı bir durum olabilir.
Son yorumumu katmazsak ben kitabı beğendim. Evrime ve bilime ilgisi olanların kesinlikle okuması gereken bir kitap. Keyfli okumalar…
madalyonun iki yüzü 10/10
Herzl Yahudi siyasi tarihinin odak noktasında olan siyasilerden biridir. Osmanlı Padişahı II.Abdulhamid ile olan temasları neredeyse tüm tarih kitaplarında işlenen bir konudur. Bununla birlikte tarihi tek taraflı okumak büyük bir eksikliktir. İşte bu kitap bizlere Yahudi Devleti kuruluşu için çaba sarfeden Herzl’i farklı bir gözle okumamıza olanak sağlıyor. Kitabın girişinde Herzl’in kısa bir biyografisini okuyoruz. İlerleyen bölümlerde ise Herzl’in II.Abdulhamid ile görüşmelerinde konuşulan konular yer almaktadır. Kitapta dikkatimi oldukça cezbeden husus; Herzl’in Osmanlı sarayına ve diplomasisine ilişkin verdiği detay bilgiler. Bu konu ile ilgili yazılmış olan diğer eserlerde böylesine detay bilgilerle karşılaşmadım. Eser bu yönüyle diğerlerinden ayrılıyor. Ayrıca eseri bitirdikten sonra tarihte anlatılan Herzl ile gerçek Herzl’in birbirini pekte tutmadığını görüyorsunuz.
Tarihi seven okurlara önerebileceğim bir eser. İyi okumalar.
O hasta sen misin Moliere ? 10/10
Moliere’in 12 karakterden oluşan piyesi. Kitabımızın ana karakteri olan Argan, hastalık hastası bir soyludur. Tüm zamanını doktorların kendisi için yazdığı ilaçları kullanmakla ve kendi hastalıklarının teşhisi ile geçirmektedir. Lakin sorun aslında zihnindedir.
Moliere usta kalemiyle dönemin doktorlarının eleştirisini başarılı bir dille yapmıştır. Yazarımızın bu eseri yazma sürecinde geçirdiği tedavisi olmayan hastalıkları belliki kendisini ziyadesiyle etkilemiş ?
Şiirsel dili, olay akışlarını Shakespeare’in aksine tarihe ve karakterlere boğmadan anlatışı Moliere’i benim için her daim farklı kılmıştır.
Objektif ve mistik 10/10
Lesley Hazleton, Agnostik bir Yahudi. Kitabın dili hakkında yorum yapmak gerekirse ;
Yazarın konuşmalarını izlediyseniz çok mistik bir havasının olduğunu hemen fark edersiniz. Ses tonu, anlatım tarzı ve dokunuşları. Onun bu mistik yapısını kitapta hissetmekte mümkün. Yazar okuyucuya bunu net bir şekilde yaşatıyor.
Kitabın konusuna gelince;
Eser Hz.Muhammed’in ölümüne binaen Şii-Sünni mezhep ayrımını anlatıyor. Taraf tutmadan, kaynakça belirterek ve olayları anlaşılır bir biçimde anlatması sebebiyle Şii-Sünni mezhep ayrımı net bir şekilde tahlil edilebiliyor.
Pek çok İslam tarihi kitabı okuyan biri olarak, rahatlıkla bu konuda yazılmış olan en aydınlatıcı kitap bu diyebilirim.
Sadece Başbakan Okusun 10/8
Başbakan Barkudza’nın ülkesindeyiz.
Yazar bu kitabında hayalinde ki yöneticiyi ve bu yöneticinin ülkeyi kalkındırmak için koyduğu kuralları ele almış. Hemen aklınıza Platon’un Devlet kitabı veya Machiavelli’nin Prens kitabı gelmesin. Zira o kitapların aksine burda yazar hayalinde ki yöneticinin sadece idari kararlarının ne olması gerektiğini ele almıyor. Onu otomatik bir karar mekanizması halinden çıkarıp, sıradan bir insan haline dönüştürüyor. İşte bu kitabı diğerlerinden farklı kılan nokta tam da burası. Yönetenlerin belirli kalıplardan çıkarak doğal insanlar olmalarının onlara aslında ne kadar çok şeyler katabileceği ve bunun topyekun bir değişime yol alabileceği meselesi.
Kitapta yer alan bazı noktalar gerçekten uçuk fikirler fakat buna rağmen okuyucuya “hadi canım ordan” demek yerine “ya acaba uygulansa nasıl olurdu” sorusunu sorduruyor.
Eğer ütopyaları seviyorsanız ve klasik ütopyalardan sıkıldıysanız bu kitap tam da size göre.
Karamsarlığın peygamberi 10/10
Yazar bu kitabında insanlığımızın ne kadar yozlaştığını gözler önüne seriyor. Kitapta tek bir konudan bahsedilmiyor birbirinden bağımsız başlıklar bulunuyor. Şunu net bir şekilde söylemem gerekiyor ki bu kitabı anlamak gerçekten çok zor. Bazen bir paragrafı anlamak için bile defalarca okumam gerekti. Fakat kitabı hakkını vererek okuduğunuzda tam bir şaheserle karşılaştığınızı anlıyorsunuz. Benzerini göremeyeceğiniz türden bir karamsarlık ve bu karamsarlıkla hayatını berbat etmek yerine, lehine kullanan bir yazar: İşte Cioran…
Son olarak Kant ve Spinoza’nın felsefe diline aşinaysanız bu kitabı anlamakta pekte zorlanmayacaksınız. Felsefe severlerin kesinlikle okuması gereken bir başyapıt.
Bir dahakine belki 10/3
Yaşadığı hayattan memnun olmayan genç bir kız intihar eder ve ölüm ile yaşam arasında kalır. Ölüm ve yaşam arasındaki bu yer bir kütüphanedir. Kütüphanedeki kitaplar bu genç kızın muhtemel yaşamlarını barındırmaktadır. Kitabımızın kahramanı, kendi hayatının alternatif biçimlerini içeren kitaplarla hayatının pişmanlıklarını değiştirme şansına sahip olacaktır. İşte bu kitabımızda kahramanımızın kendi hayatında ki yanlış kararları değiştirme maceralarını okuyoruz.
Açıkçası kitap bana çok sıradan geldi. Yenilik getirmiyor hele de Zoran Zivkoviç’in, Başka Zaman Kütüphanelerini okumuşsanız... Dikkatimi çeken başka bir husus kitap aceleye getirilmiş gibi. Kahramanın değiştirmek istediği olaylar çok çabuk sonlanıyor. Ayrıca olayların sonu kolaylıkla tahmin edilebiliyor. Bu tahmin edebilme meselesi sizi bir yerden sonra oldukça sıkıyor.
Kısacası değerli okurlar, kitap pekte önerebileceğim bir yapıda değil.
İlginç bir benzerlik 10/9
İlginç demek az gelir. Ahmed Osman bu kitabında öncelikle Yuya isimli bir mumyanın kalıntılarını Yusuf peygamber ile karşılaştırıyor. Aradaki benzerlikler eminim sizinde dikkatinizi çekecektir. Devamında ise Mısır Firavunu Akhenaton ile Musa Peygamber arasında ki ortak yönlere vurgu yapıyor. Kitabın ana temasını da bu benzerlikler oluşturuyor.
Bazı noktalarda kendi yorumlarını da katan yazar, yorum olan kısımları da özellikle belirtiyor. Bu sayede anlatımların yorum ve gerçek olan kısımlarını ayırabiliyor ve daha rahat çıkarımlarda bulunabiliyorsunuz. Musa ve Akhenaton arasında ki benzerlikler ve Mısır’ın gizemli tarihi dikkatinizi çekiyorsa bu kitabı kesinlikle okumalısınız.
Son olarak önemli bir anekdot: Yazarın Musa ve Akhenaton isimli ayrı bir kitabı daha var fakat gerek kronolojik anlatım olarak gerekse olayları daha yalın anlatması sebebiyle Kayıp Şehir kitabını okumanız konuyu anlamak açısından daha mantıklı.
Gerçek bir köy tasviri 10/9
İlginç bir yazar; Göktuna Rahmi Gülbayrak.
Yazarın kendine has bir tarzı var. Kitapta hem şiir hem de deneme tarzı harmanlanmış. Dağ köyünde yaşayan insanların hayatını resmetmede son derece mahir.
Dağ köyü dendiğinde aklınızda canlanan; yeşil çimlerin olduğu, berrak pınarların aktığı bir manzara ise bu kitap size göre değil. Zira bu köylerde giyilmiş giysilerle büyümek, kapanan yollar ve donan sular var…
Biraz tiyatro, biraz değil 10/9
Shakespeare ve karşımızda duran bir şaheser Titus Andronicus. Yazarın diğer eserlerine nazaran kanlı bir olay örgüsü. Hatta çok kanlı. Hal böyle olunca bu eserin tiyatroda canlandırılması pek zor. Zira eserin Shakespeare’in oynanması en zor yapıtı olması bunun bir göstergesi. Bu sebepler yüzünde sahnede oynanabilecek cinsten eserler okumak isteyenlere biraz sahne dışı gelebilir. Fakat benim için farketmez akıcılık olsun diyorsanız tam size göre.
Titus’un tüm olanlara rağmen pes etmeyişi ve sonuna kadar mücadele etmesi… Aslında biz insanların pes etmedikçe neleri başarabileceğinin göstergesi. Bununla birlikte kitapta “artık acılar burada bitmeli” dedikten sonra sizi şaşırtan başka olayların cereyan etmesi okuyucuyu diri tutuyor.
