Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Elif
Elif
@Kagittan_dusler
Öğretmen
Yüksek lisans
47 okur puanı
Ocak 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
İş yoğunluğundan dolayı uzun süreçte okuduğum ama 1-2 güne okuyabileceginiz çerez kitaplardan diyebilirim. Konusu çok ilgimi çekmişti, kitapta beklentimi karşıladı. Firmin'in kitaplara olan ilgisi, hayata farklı bakış açısı, insanlarla iletişim kurma isteği kitapta çok güzel betimlenmiş. Olay örgüsü zaten betimlemeler üzerinden ilerliyor. Firmin'in doğduğu andan başlayıp son günlerine kadar kendi ağzından betimlemelere yer verilmiş. Kitapta en beğendiğim kısım, Firmin'in kitapların tadına bakarken her sayfanın ayrı bir tadı olduğunu fark etmesiydi. Ve daha sonra kitapları okuyabilmek için sadece kapaklarını yediği sayfalarına zarar vermediği kısımlar çok güzeldi. Bazen yediği yiyecekleri bile bazı kitaplara benzetiyor. Kitaplara olan aşkı son ana kadar devam ediyor. Severek okuduğum bir kitap oldu. Modern bir farenin gözünden kısa bir hikaye dinlemek isteyenler için tavsiye ederim siz de çok seveceksiniz.
Çocukluktan beri arkadaş olan Bukre ve Selim'in dostluğu güzel yansıtılmış kitapta ve galiba kitapta hoşuma giden tek nokta da orası oldu. Kitabın başında aşk acısı çeken Bukre'nin hayatına yeni birinin girmesi ve sonrasında yaşanılan olaylar anlatılıyor. Kitabın 176 sayfası bu ana hikayeden oluşurken geriye kalan sayfalar kısa kısa başka hikayeleri içeriyor. Açıkçası aşkın fazla abartıldığını düşünüyorum kitapta.. Bazı bölümleri okumadan geçtim. Ana hikayede zamanın hızlı ilerlemesi hoşuma gitti ama karakterlerin karşılıklı yazışma bölümleri gerçeklikten biraz uzak geldi bana.. "Bu kadar felsefik konuşmaları insanlar yazışırken birbirine söyler mi?" diye düşündürüyor. Aşk romanlarını sevenler bu kitabı da sevecektir, fakat arada sırada bu tarz kitaplar okuyanlar benim hissettiğim gibi oldukça abartılı, daha çok 15-18 yaş aralığına hitap eden bir kitap gibi dusuneceklerdir.
Tanındık bir yazarın kaybolan eşyaları toplaması ve öldükten sonra bu eşyaları sahiplerine ulaştırması için kızı gibi sevdiği yardımcısı Laura'ya tüm mirasını bırakmasını konu alınmış. Kitap akıcı bir şekilde ilerliyor iki farklı zamanda iki farklı hayat hikayesine, hatta arada kaybolan eşyaların sahiplerinin hayatlarına yer veriliyor. Her hikaye ilgi çekici. Kitap bölüm bölüm yazılmış ve bölüm sayfaları çokta uzun değil. Kitap 100. sayfalardan sonra daha akıcı ilerliyor. Konuya bu sayfalardan sonra biraz fantastik ögeler katılmış ve benim en çok o kısımları ilgimi çekti. Hem aşk, hem macera hem de fantastik yazım tarzına sahip.. Gerçekçi hikayeleri sevenler bu kitabı biraz yavan bulabilir ama hikayeyi akıcı hâle getiren olay, gerçek dışı olayların da yaşanması. Benim beğenerek okuduğum bir kitap oldu diyebilirim...
Okur Takip Önerileri
Beyin felci olarak dünyaya gelen Petey, 1920lerde bu hastalığın bilinmemesi üzerine yanlış teşhis sonucu zeka geriliği olduğu ileri sürülmüş ve ailesi tarafından bir akıl hastanesine bırakılmıştır. Petey'in bu hastanede kurduğu dostluklar, kendini ifade edebilmek için söylediği küçük kelimeler insanın içine işliyor. Tüm her şeye rağmen asla umudunu ve mutluluğunu yitirmeyen Petey'in hayatından çıkaracağımız çok ders olduğunu düşünüyorum. Özellikle gerçek bir yaşamdan alınmış olması beni daha da çok etkiledi. Kitabın sonunu gözlerim dolu dolu okudum. Geç kaldığım bir kitaptı ama iyi ki okudum.. Asla çocuk kitabı gözüyle bakmayın herkesin empati kurabilmesi için alıp okuması gereken bir kitap .
Yeni çıkan bir yazar olmasına rağmen yazım dilini oldukça sevdim. Kitap betimlemeler üzerinden ilerliyor ve sokakta yaşayan ihtiyar bir adam sayesinde günümüze farklı bakış açıları sunuyor. Eminim bu kitabı okuduktan sonra sokakta gördüğümüz insanların yanından öyle kolaylıkla geçemeyeceğiz. Herkesin ayrı hayatları var bu dünyada ama ortak yaşadığımız acılar bizi birbirimize bağlıyor, vicdanımız hayatımızı sorgulatıyor. Tabi kitapta vicdan taşımayan karakterleri bulmakta mümkün. Günümüz sorunlarının bir kısmını yalın halde bize aktaran bu kitabı çok sevdiğimi söyleyebilirim. Yazarın diğer kitaplarını da merakla bekliyorum yolu umarım hep açık olur.
Bir güne biterebileceğiniz çerez kitaplardan Ateş Yakmak. Jack London'un harika betimlemeleriyle olayları birebir zihninizde yaşıyorsunuz. Kitapta 3 ayrı hikaye anlatılıyor. Doğanın acımasız şartları karşısında insanın tek başına mücadelesi konu edinilmekte. 3 hikâyede sürükleyici ilerliyor ve merak uyandırıyor.
Dikkat spoiler içerir!
Öve öve bitiremeyeceğim, en sevdiğim kitaplar arasında ilk 5'e koyacağım Tess Gerritsen kalemine, yaratıcılığına hayran kaldığım bir kitap oldu Yörünge. Biyoloji okumuş birisi olarak içerisinde biyolojik bilgilerin geçtiği kitapları ayrı seviyorum. Bu kitap NASA'yı, biyolojik bilgileri, farklı insan ilişkilerini ve bitmeyen umutları içeriyor. Kitabın özetinde uzay çalışmaları sırasında gelişen bir kaza sonucu biyolojik bir salgının başladığı yazmakta ama kitaba ilk başlarken denizin kilometrelerce altında bir keşif anlatılıyor. Aslında ilk başta ters köşeye yatırıyor bizi yazar. Sonrasında NASA'da gelişen olaylar, uzay mekiği ile astronotların Uzay İstasyonu'na gönderilmesi ve salgının başlaması derken baştaki konuyu tamamen unutuyorsunuz. Sonra olaylar yavaş yavaş çözülmeye başlanınca aslında her şeyin sebebinin ilk başta verilmiş olduğunu anlıyorsunuz. Okurken çok çok keyif aldım. Neler olacak merakından son sayfaları soluksuz okudum diyebilirim. Muhteşem bir bilim-kurguydu, bu tarzı sevenlerin asla kaçırmaması gereken bir kitap.
Kapitalist düzeni eleştiren ve geçmişteki çalışma saatlerinin fazlalığını anlatan güzel bir kitaptı. Kitapta bir hikaye anlatılmıyor, 19. yüzyıl Avrupa'sının emek sömürüsü dile getiriliyor. Eleştirel tarzda yazılmış ve derin anlamlar içeriyor. Sosyal konulara ve eleştiri yazılarına ilgi duyuyorsanız sevebileceğiniz bir kitap.
Otizmin konu olarak alındığı bu kitapta olaylar bizzat otizmli birey olan Christopher tarafından anlatılıyor. Akıllarının nasıl çalıştığı, neleri sevip neleri sevmedikleri çok güzel bir şekilde anlatılmış. Otizmli birisiyle yaşamak ne kadar zor olsa da onların hislerinin bizimle aynı olmadığını hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Bu kitap daha çok empati yapabilmemizi sağlıyor. Ayrıca otizmli bireyler doğru eğitim ile zekalarını üst düzeylerde kullanabilirler. Kitapta Christopher'in matematik zekası hepimizin kıskanacağı derecede mükemmel. Farkındalık yaratılması acısından oldukça güzel bir kitap herkese tavsiye ederim.
Birbirine zıt karakterli iki insanın dostluğu ve dayanışması oldukça güzel bir şekilde kaleme alınmış. Kitapta bir nevi insanlar arasındaki farklılıklar gözler önüne seriliyor. Toprak sahibi-işçi, akıllı-deli, zenci-beyaz gibi birçok ayrımcılık ve bu özelliklere sahip insanların birbirine karşı tutumu anlatılıyor. Hayatta ezilenlerin en büyük umudu hayalleridir ama bazıları hayal kurmaya bile korkar. Kitapta bazı karakterler hayalleri uğruna çalışırken bazıları ise asla gerçekleşmeyeceğini bildikleri için hayal kurmaya tenezzül bile etmemektedirler. Anlatım tarzı olarak da çok beğendim dili akıcı ve merak uyandırıyor. Sorgulama yetisine sahip olan herkesin okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Okurken yer yer sıkıldığım fakat karakterlerin psikolojilerinin çok iyi betimlediği bir kitaptı. "Kapana kısılmak" deyiminin romanlaştırılmış şekli. Sevgi ile çaresizliğin birbiriyle çatışması sonunda dayanamayıp yapılan şeylere "içimdeki seytan" bahanesi sunulmakta. Fakat aslında tüm yapılanlar acizlikten, iradesizlikten ve tembellikten doğmakta. Kitapta ana karekter olan Ömer dışında arkadaş çevresi de kendilerini aydın göstermeye çalışırken onların da ne kadar aciz oldukları işleniyor. Sabahattin Ali kalemine diyecek lafım yok ama işlenen konu çok tahammül edemediğim tarzda. Iradesiz ve tembel insanları çok sevmedigim için kitabı okurken biraz sinirlendim. Fakat yazıldığı dönem düşünüldüğünde bu konuların daha anlayışla karşılanabileceği de bir gerçek.
Darwin'in henüz genç yaşında Ingiliz Donanması ile birlikte çıktığı yolculuk kendi ağzından anlatılıyor. Darwin'i evrim teorisi ile biliyoruz fakat bu kitapta daha çok gittiği yerlerdeki canlı türlerinden ve onların yasam şekillerinden bahsediyor. Anlatım olarak sade bir anlatımı var ama klasik eser diye alınıp okunacak türden bi kitap değil. Eğer canlı türlerine, biyolojiye veya jeolojiye ilginiz varsa okuyabilirsiniz ama bunlara ilginiz yoksa kitabı birkaç sayfa okuduktan sonra bırakma ihtimaliniz çok yüksek.
Fantastik bir evrenle insan yaşamındaki adaletsizliklerin harmanlanıp romanlaştırıldığı harika bir kitaptı. Haksızlıklardan kurtuldum zannederken daha büyük haksızlıklara, adaletsizliklere ugrayabileceginiz ve size bunları süslü laflarla sanki koşulların daha iyiye gittiğini kabul ettiren bir toplum yapısı anlatılmakta. Herkese okuması için öneririm bakış açınızı değiştirecek türde. Aslında 10 puanı hak eden bir eser ama spoiler vereceğim kitabı okumayanlar buradan sonrasını okumasın, hayvanların bu gidişe dur demeyip her şeyi kabul etmesi biraz sinirlerimi bozdu en azından kitabın sonunda hayvanların domuzlara karşı bir isyan başlatmasını beklerdim o yüzden 1 puanı oradan kırdım. Hayatınızdaki haksızlıklara karşı sessiz durursanız kendi çıkarları uğruna savaşanların kölesi olursunuz o yüzden sesimiz çıktığı kadar haykıralım adaletsizliklere boyun eğmeyelim!!!
Kitap polisiye bir roman olarak yazılmış ama içinde dramı barındıran bir konusu da var. Yazarın okuduğum ilk kitabı, kurgu olarak hoşuma gitti fakat yazım dili biraz amatörce geldi bana diyebilirim. Olaylar çok çabuk gelişiyor bu yüzden ayrıntıya fazla girilmeden yüzeysel olarak anlatılıp geçilmiş. Yazarın sonda vermek istediği mesaj ise tüm insanları ilgilendiren cinsten, ister anne baba olun ister olmayın çocuklara karşı davranışınız onun geleceğini etkileyecektir. Farklı farklı ebeveynlerin çocuklara davranışının gelecekteki yansımalarını bir nevi bize aktarmış yazar. Akıcılık konusunda kitabın yazı boyutu büyük puntolu olduğu için kolay okunuyor ve konu merakta uyandırıyor. Daha çok betimsel anlatıma ya da diyaloğa girilseydi kitabı daha çok sevebilirdim. Ama yüzeysel yazılması beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Ayrıca kitap içerisinde cinayetlere ayrı ayrı bölümler verilmiş ve bu bölümlerin başında da şiirler yer alıyor. O şiirleri de malesef çok begenmedim. Ustaca yazılmış bir kitap diyemeyeceğim ama okunmaya da değer.
Kısa bir distopya öyküsü. Uzaya olan ilgimden dolayı uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı. Kitaba başladığımda yazarın kafasındaki distopyaya girmek biraz zaman aldı. Hemen olayları algılayamıyorsunuz, Dünya'dan çok uzakta Mars'taki yaşamı konu almasından dolayı oldukça farklı nesneler, meslekler, toplum yapıları yer almakta. Bu yapıları çözünce kitap akıcı bir şekilde ilerliyor. Kitabın son sayfaları da biraz karmaşık.. Yazar kitabın sonunu okuyucunun hayal dünyasına bırakmış tam olarak ne olduğu açıklamamış, o kısımlar daha uzun yazılsaymış daha güzel olabilirdi bence. Uzaya ilgi duyuyorsanız veya distopya okumayı seviyorsanız okuyabileceğiniz bir kitap zaten sayfanın kenar boşlukları o kadar fazla ki hızlıca sayfayı bitiriyorsunuz.
Tavsiyeler üzerine alıp okudum bu kitabı. Stefan Zweig'in durum hikayelerini seviyorum ama bazı kitaplarındaki karakterleri bana çok uzak düşüncelerde oluyor. Bu kitabında da bir sırrı çok büyük bir emanet gibi gören bir doktorun hikayesi anlatılmış. Doktorun düşünce yapısını çok beğenmesem de Zweig olayları akıcı bir şekilde anlatmış. Sizde okuyunca doktorun düşüncelerine neden katılmadığımı daha iyi anlayacaksınız. Eğer kısa bir şeyler okumak istiyorsanız tavsiye edebilirim ama benim beklentilerimi malesef bu kitap karşılamadı.
Klasiklere karşı ön yargılı olmama rağmen oldukça severek ve merak ederek okudum bu kitabı. Tek başına kalmış bir kız çocuğunun büyüyüp kendi ayaklarının üzerinde durması, ilk aşkı, hayal kırıklıkları, mücadelesi çok güzel bir şekilde anlatılmış. Dünya klasiklerini okurken beni yoran ağır anlatım bu kitapta yok hatta tam tersi fazlasıyla sürükleyici tarzda yazılmış. Eğer romantik hikayelerden hoşlanıyorsanız okuyabileceğiniz bir kitap, tavsiye ederim.
Kitaptaki olayların kül kedisine benzer şekilde yazılması çok hoşuma gitmese de Nicolette'nin mekanik eşyalarla harikalar yaratması okunmaya değer kılıyor kitabı. Aslında olaylar farklı şekilde gelişse oldukça orijinal bir kitap olabilirmiş. Kitapta en çok hoşuma giden olaylar ise Nicolette'nin kendi ayakları üzerinde durma isteği ve Nicolette, Fin ve Caro arasındaki arkadaşlık bağı oldu. Yazım dili oldukça akıcı olduğu için kısa sürede bitirilebilecek kitaplardan. Fantastik okurların hoşlanabilecegi kitaplardan ama çok fazla fantastik kitap ya da masal sevmiyorsanız bu kitap size çok sıkıcı gelebilir.
Çocuk kitabı gibi gözükse de büyüklerin de içindeki çocuğu kaybetmemesi için okuyabileceği çok güzel bir eser. Kitapta hiç arkadaşı olmayan Jess'in yeni taşınan komşularının kızı Leslie ile kurduğu harika arkadaşlığı anlatılıyor. Birlikte düşledikleri Terabithia Ülkesi fantastik ögelerle dolu. Okurken keyif aliyorsunuz, olaylar fazlasıyla akıcı anlatılmış. Beni en çok etkileyen bölümü ise sonu oldu. Neredeyse ağlayacaktım çok duygusal bir sonla bitirmiş yazar. Bazı kitaplar yüreklerde kalır benim için öyle bir kitaptı.
İlk kez Ahmet Hikmet Müftüoğlu'nun bir kitabını okudum. Kitap 112 sayfa olmasına rağmen 4 günde ancak bitirebildim. Konu olarak Tatar kızı olan Gönül Hanım'ın da içerisinde yer aldığı 4 kişilik grubun kendi kökenlerini araştırmak için Orhun Yazıtları'nı incelemek için çıktığı yolculuğu anlatıyor. Bu yolculukta dil ailelerine ve kökenlere oldukça yer verilmiş. Anlatım olarak ağır ilerliyor yer yer sıkıldığım bırakmak istediğim çok oldu fakat 112 sayfa olduğu için bitirebilirim gibi düşündüğüm için okumaya zorladım. Ama bir daha bu tarzda bir kitap okuyacağımı zannetmiyorum.
5 ayrı hikayeden oluşan 50 sayfalık bir günde bitirilecek kitaplardan. Hikayeler ders verir nitelikte hepsinden çıkarılacak ayrı sonuçlar var. En güzel hikaye Mutlu Prens olacak ki kitabın adına da verilmiş. Bende en çok o hikayeyi beğendim. Mutlu Prens'in ülkesindeki yoksullar için kendini feda etmesi ama asıl ona yardımcı olan kırlangıçın canı pahasına onun yanindan ayrılmaması çok güzel bir şekilde anlatılmış. Kısa ama anlayana güzel mesajlar içeren bir kitaptı.
Bu aralar Sinan Akyüz kitaplarına sarmış durumdayım. Gerçek hayat hikayelerinden esinlenerek yazılan bu romanlar beni etkisi altına almış hâlde. Aşk Başka Evde kitabında ilişkilerin her türlü hâline yer verilmiş diyebilirim. Sırılsıklam aşık olduğu adamın sonradan evli olduğunu öğrenen Eylül'ün kendi duygularıyla verdiği savaş ve toplumun aile yapıları veya bireyleri sokmuş olduğu kalıplar güzel bir şekilde anlatılmış. Sürükleyici bir şekilde ilerleyen ve sürprizlere oldukça yer veren hâliyle güzel bir roman olmuş.
