O akşam ilk kez konuştuğum Atatürk ile aramızda şunlar geçti:
A:Senin ismin nedir ?
C:Cemal
A:Sonu yok mu bunun ?
C:Var Cemalettin
Bunu üzerine Atatürk birden bana doğru ilerleyerek: Haa dedi isimler Kemalettin olur, fakat Cemalettin olmaz. Sen yine Cemal kal. Dinin Cemali miydin ki,sana bu ismi koydular ?
Aradan yarım saat geçmişti. Yemek devam ediyordu. Sevinçten kabıma sığmıyordum.
Fakat Atatürk, bu Cemal adına tutulmuş olacak ki,yeniden seslendi.
A: Bu Cemalettin adını kim koydu sana ?
C: Babam diye karşılık verdim.
A: Öyleyse baban ne adammış senin ! diye sertçe çıkıştı. Bunun üzerine:
C:Ben babamı tanımıyorum deyince yüzü daha da sertleşti:
A:Babamı tanımıyorum ne demek ? Sen babasız mı doğdun ? Baban yok mu senin ?
C:Ben dokuz aylıkken babam ölmüş.
Atatürk üzüldüğümü yüzümden okumuş olacak ki, birden sesini yumuşattı:
A:Anneni tanıyorsun ya yeter dedi.
Ve biraz durduktan sonra ekledi:
A: BENDE BABAMI TANIMIYORUM YA !
“Esas niyeti yurttaşlarımızla açıkça rekabeti olan her hangi bir işe hükümetin girmesine şiddetle muhalifim... Bu hareket,halkımızın eşit imkânlara sahip olma ilkesini yıkar niteliktedir. Bu,medeniyetimizin dayandığı ideallerin ret ve inkârı demektir...Memurlarımızın düşüncesi artık adalet ve eşit imkânlar esaslarının teşviki değil de pazarda malı malla değiştirmeye çalışmaksa kuruluşlarımızın ve ülkemizin geleceği hakkında tereddüte düşerim.
Bu, liberalizm değil,soysuzlaşmadır.”
Samuel Gompers : “İşimizin niteliği çok az işçinin sahip olacağı şekilde bir dükkan arkadaşlığı doğurdu. Bu dükkân kendi başına bir dünyaydı, kozmopolit bir dünya... Dükkândaki arkadaşlar, dünyanın her tarafından gelmiş kimselerdi, bazılarının hemen hemen gezip dolaşmasını yer kalmamıştı... Dükkânda okuma da vardı. Puro üretenlerin gazete,dergi ve kitap almak için bir sermaye kurmak üzere kazançlarından küçük bir para ayırmaları âdetti. Böylece içimizden biri, bize, her defasında belki bir saat, bazen daha fazla okurken ötekiler çalışırdı. Okuyanın mâli bakımdan kayba uğraması ihtimaline karşı dükkândakilerin her biri ona belirli bir miktarda puro verirdi.”
Türkiye cumhuriyeti bir Arap oğlunun ( Hz. Muhammed ) kurduğu bir din ve gökten indiği sanılan dogmalarla ( Kur’an-ı Kerim ) yönetilemez !
Mustafa Kemal Atatürk