Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dünyada Hamal

Dünyada Hamal
@LeyanFerimah
Dünyada Hamal
Üniversite
5 Temmuz
248 okur puanı
Eylül 2017 tarihinde katıldı
Ölümü yaşamada sevilen insanların ölümünü, biraz sonra yok olacağını yaşamada, ölüme karşı gelmek, ama yine de bir gün yok olacağını bilmede, hiçbir yüksek değer gerçekleşmeden, kişi için hiçbir şey gerçekleşmeden, yüksek değerlerin yok olmasını görmede, kişiyi aşan, ama yine de kişide ortaya çıkan trajiği bütün ağırlığıyla görürüz.
Reklam
Scheler in görüşü ancak sonuca bağlanmış trajik durumları kucaklar, ama iki çocuğundan birini seçmek zorunda kalan ana trajik bir kişidir, tanrısının isteiğini gerçekleştirmek için oğlu ishakın hayıtını yok etmek zorunda kalan ibrahimde trajik bir kişidir. ibrahim oğlunu seviyordu, ishak, yüz yaşının gerçekleşen son umuduydu. tanrının kutsadığı soyu ishakla sürdürecekti. ibrahim tanrısını seviyordu ve bu tanrısı ondan bu oğlunu istemişti onu moriah dağına götürüp kurban etmesini istemişti. ibrahim ne yapabilirdi nasıl davranırsa davransın suçlu olacaktı. ibrahim inanan bir kişiy.di oğlunu moriah dağına götürdü, bağladı ve bıçağı kaldırdı. kİerkegaard İbrahim'i trajik kahramandan farklı görür, onca trajik kahraman genel geçer bir değeri gerçekleştirirken suç işler, ibrahimin tanrısı ise sırf ibrahimin tanrısıydı. bununla trajik kahramanın "nesnel" bir değeri, ibrahimin ise herkesin göremediği belki de yalnızca kendisi için geçerli olan bir değeri gerçekleştirdiğini söylemek ister. kierkegaarda göre trajik kahramanın eylemi ahlaksal bir eylemdir. ibrahimin ise ahlak alanın aşar. trajik kahramanın eylemi ahlakça onaylanır ibrahim eylemi önünde ahlak susar der. gerçekten de ana sorunu olması gereken olan her etik görüş ibrahimin bu durumu karşısında susmak zorundadır. Ama ahlakın bu susması, bütün trajik eylemler karşısında gördüğümüz bir susmadır. bu trajik kişinin ne suçlu, ne de suçsuz olmasından ileri gelir. ahlak bakımından sorunun askıda kalması kaçınılmaz bir şeydir.
scheler için trajik eylem, zorunluluğundan dolayı özgürlüğü aşan bir eylemdir. çünkü trajik kişi, yüksek bir değeri gerçekleştiren ama başka yüksek bir değeri yok eden eylemini yaparken, başka türlü eylemde bulunabileceği halde, böyle eylemde bulunur. kişi için başka türlü eylemde bulunma olanağı olmasına rağmen, o bu olanağı yok eder ve trajik bir kişi olur. Trajik durumda kişinin eylemi özgürlüğü aşar. Olaylar olup biterken, öyle durumlar yaratılır ki iki yüksek değer yanyana var olamaz. birinin gerçekleşmesi, diğerinin yok olmasını gerektirir. böyle bir durumda kişi durur, iki değerin her birine, kendisi için evet ama diğerinin yok ettiği için aynı zamanda hayır der ve durur. trajik bu durumda ortaya çıkar.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
bir çatışmadan doğan trajedi, seyirciye de bir çatışma yaşatır. dünyanın yapısındaki çatışmayı göstererek, seyirciye kendi kendisini gösterir. seyirci kendi kendisini anlamaya başlar, yok olmanın ne demek olduğunu, onu çevreleyen insanların, şeylerin ne olduğun anlamaya başlar. Trajiğin verdiği seçinse, trajiğin kendisi gibi çatışmalarla dolu bir sevinç, uyumsuzluktan doğan bir sevinçtir. çünkü insan çatışan bir varlık, uyumsuz bir varlıktır, nietzsche bu çatışmayı, insanın ana belirtisi olarak görür, ve bir toplum aynı zamanda bir insanda yaşantılarına ebedilik damgasını vurabildiği ölçüde değer taşır.
önemli olan , bir durumu adlandırmak değil, onu görebilmek ve belli sınırlar içinde gösterebilmektir, sanat bunu yapar. trajiğin başka bir belirtisi, onun uyandırdığı kederdir. bu özel keder "nesnel" bir kederdir, seyircinin rastlantısal yaşantılarıyla ilgisi yoktur. Seyirciyi taze bir havayla dolduran bu keder, belli bir şeyden, belli bir şe için duyulan bir keder değildir, kavramlar, terimler içinde sınırlandırılamayan, dünyanın yapısıyla ilgili önlenmez ve kaçınılmaz birşeyi doğrudan doğruya kavramakla duyulan bir kederdir o. İnsan kendiyle kendisi olmayan şeyler arasında sınır çizerek, kendisinin olanı başkalarınkinden ayırmakla, kendi kendine sınır koymakla kendini bilebilir, kendi kendisi olabilir. bu sınır, insanın kendi kendisi olması, aşırılıklardan sakınması, orta yol hepsi apolloniğin kendisidir. Kişi yaşar, sanatçı yapıtlarıyla ölümsüz olur. çünkü varlığın görünür, dokunulur bir duruma gelmesi, sanat yapıtlarıyla, var olanın simgeleri olan sanat yapıtlarıyla olur. sanat insanı her türlü kadercilikten korur. Yaratıcı, var olanı konuşturmakla, ona aracılık etmekle, onu hem varlamış hem aşmış olur ama var olanı aşmak yaratıcının haddi mi? yaratıcıyla var olan arasında sürekli bir çatışma vardır. insanlar da yaşayabilmek için sanat yapıtları yaratmak zorundadırlar nietzsche için sanat, var olmanın baş koşuludur. istemeden işlenen ve cezasına katlanarak ödenen suç bir zafer olur.
Reklam
çektiğiniz acıya ihtiyacınız var. bir mesaj bu , bu mesajı dinlememiz gerekiyor. dünyanın dört bir yanında depresyon ve kaygı yaşayan onca insan bize bir mesaj gönderiyor. bize yaşam tarzımızda bir terslik olduğunu söylüyorlar. o acıyı boğmaya, susturmaya yada patolojikleştirmeye çalışmayı bırakmamız gerekiyor. onu dinlememiz ve ona saygı göstermemiz gerekiyor. kaynağını görmemizin tek yolu o acıyı dilemekten geçiyor ancak o zaman gerçek nedenlerini görebildiğimizden o acının üstesinden gelebileceğiz.
Kendinize kafam içinde ne var diye değil, kafam neyin içinde diye sorun. Bilhassa depresyon ve kaygı söz konusu olduğunda insanlara "neyiniz var?" yerine " sizin için önemli olan ne" diye sormayı öğrendiğin isöylüyor sam. bir sözüm bulmak istiyorsanız, depresyon veya kaygı yaşayan insanın hayatında neyin eksik olduğunu dinlemeniz ve o eksik olan şeye ulaşmalarına yardımcı olmanız gerekiyor. İnsan depresyon ve kaygıdan kurtulması için duygusal ihtiyaçlarının giderilmesi gerektiğine ilişkin...
Oysa depresyonun çevresel ve toplumsal nedenleri olduğıunu en şiddetle savunan insanlarla yaptığım söyleşilerde onlar dahi biyolojik nedenlerin mevcut olduğun vei gayet gerçek olduğun vurguladılar. Beyniniz ihtiyaçlarını karşılamak için sürekli değişiyor. bunu iki temel yoldan yapıyor. kullanmadığınız sinapsları budayarak ve kullandığınız sinapsları geliştirerek. Bir bebeği zifiri karanlıkta büyütürseniz o bebeğin görüşle ilişkili sinapsları kaybolacaktır beyin onlara ihtiyacı olmayacağını o beyin gücünü başka bir alanda kullanmanın daha iyi olacağını anlayacaktır. dep0resyon ve kaygı durumunda beyin değişiyor, depresyon ve kaygı sona erdiğinde beyin yine değişiyor dünyadan gelen sinyallere yanıt olarak sürekli değişiyor.
Jean Valjean 'ın gelecekte kim olacağını göremedikleri gibi kendilerini de gelecekte birey olarak kim olacağını göremedikleri gibi, kendilerinni de gelecekte birey olarak kim olacağını göremiyorlardı. onlar için gelecek ortadan kaybolmuştu. bundan beş on yirmi yıl sonraki hallerini tarif etmeleri istendiğinde hiçbir fikirleri yoktu kaslarından biri işlemez hale gelmişti sanki Michael ağır depresyon yaşayan insanların ciddi sıkıntı yaşayan diğer insanlarda olmayan bir şekilde derin bir düzeyde gelecek hissinden kopmuş olduklarını keşfetmişti. Gelecek hissinin kaybolması insanı intihara meyilli hale getiriyor olabilirdi yahut ağır depresyon geleceği düşünmeyi zorlaştırıyor olabilirdi. bu meseleyi nasıl çözebileceğini düşündü michael.. Michael intihar oranlarındaki artışın geleceğin kaybolmasından kaynaklandığı sonucuna vardı. olumlu bir gelecek hissi insanı korur hayat bugün kötü olduğunda şöyle düşünebilirsiniz evet, canım yanıyor ama sonsuza dek böyle olmayacak. ama gelecek elinizden alındığında o sancı hiç geçmeyecek gibi gelir.
Derin bir yalnızlık, tanımadığınız birinden yumruk yemek kadar stres yaratıyor gibiydi. Yalnız insanlar kendilerini kollayan kimse olmadığını, canları yandığında kendilerine yardım edecek kimse olmadığını bilinçdışı düzeyde bildikleri için tehlikelere karşı daha uyanık oluyorlar. Tek yönlü bir ilişki yalnızlığa deva olamaz. yalnızlık diğer insanların fiziksel yokluğu değil, diyor John hiç kimseyle önemli birşey paylaşmadığınız hissidir yalnızlık. etrafınızda bir sürü insan hatta belki bir eş aile yada kalabalık bir işyeri olmasına rağmen onlarla paylaştığınız önemli birşey olmadığında yine yalnızlık hissederseniz. içinde bulunduğunuz kültür sağlıklı olmadığında ortaya sağlıksız bireyler çıkıyor. eşitsizlik arttıkça depresyonunda arttığını buldular. gelir ve statü uçurumlarının muazzam olduğu toplumlarda diyor Richard "bazı insanların son derece önemli, diğerlerini ise hiç mi hiç önemli olmadığı gibi bir his doğuyor bu his sadece dipteki insanları etkiliyor değil. eşiksizliğin çok fazla olduğu toplumlarda her kes kendi statüsünü çok fazla düşünmek zorunda kalıyor. statü uçurumu çok fazla olduğunda, " kaçışı olmayan bir yenilgi hissi" doğuyor. Depresyonun en zalim tarafı işte böyle hayat dolu olma arzusunu, deneyimi bütün olarak yutma arzusunu sönümlendiriyor olması...
Reklam
depresyonun üstesinden gelmenin tek yolu on birebir terapi ile mercek altına yatırmak bu sayede geçmişte ne yaşandığına dair hikayenin parçalarını bir araya getirmek ve hastanın hayatı hakkında daha iyi bir hikaye bulmasını sağlamaktır. depresyonun aslında beyinle değil, önemli ölçüde hayatınızla ilgili bir sorun olduğunu kanıtlamışlardır. Yoksulluk için de yaşayan insanların depresyona girme ihtimalinin daha yüksek olmasının sebebi ortalamada daha çok uzun vadeli strese maruz kalmaları, daha fazla olumsuz olay yaşamaları ve hayatlarında daha az dengeleyici unsur bulunmasıydı. kaygının sebebi beyinde meydana gelen bir aksaklık değildi, sebep hayatta meydana gelen bir aksaklıktı. Hayatlarımızda neyin bizi bu kadar mutsuz ettiğini anlamaya dönük çabanın yerini bu mutsuzluğu hissetmemizi sağlayan beyindeki nörotransmitterleri ketleme çabaları almıştır.
Sen benim kimyamsm, simyamsın. Sen kalblerin iksiri, gayp bahçelerinin havuzusun. Seninle aynler yer değiştirir. Ey İnsan! İrade eden sensin, inanan sensin. Rabbin senden ve sanadır. Mabudun gözlerinin önündedir. İrfanların sana döner. Senden başkasını bilmedim. Sadece sana münacat ettim.
Zamanın biriciği, asrının eşsizi. Mülkünün tam ortasında. Mülkünün dışında tek bir şey görmemektedir. Onu görmek parlaklıktır, onu yitirmek körlüktür. Der ki: Garip bir şey işittim. Derken dördüncü semayı kesbetmek için veda ettim. Bir yol aramaya koyuldum.
Ey zahirlerin ayı ! Ey giyinmiş Yeşil ipekten bir entari! Kuru bir servetin maşuku oldun Ateşin alevi olmasaydı kuruyacak değildi Kısa bir süre orada hapsedildin Bunun için mahpesin sahibi diye çağrıldın Bir çok ilimlerle orada başkanlık ettin, göründü Sende. Eğer bu olmasaydı, başkan olmazdın Bu yüzden sen sekizin içinde dolaşırsın Ve yirminin içinde, gizlenen şeytanların Yüzer gibi koşan soylu bir at sırtında, şekil verilmiş ona Bakırdan, ki iflas eden sanatı bitirmiştir.
Sır, vicdanımda belirince Varlığım yok oldu, battı yıldızım Dönüştü kalbim rabbimin sırrıyla Cismimin güzelliğinin şeklinden yitip gittim Onunla Ondan geldim, Ona doğru gidiyorum Bir kafilede, en yüksek kararlılığımla Orada açtım fikrimin yelkenlerini İlmimin gizliliklerinden oluşan bir enginin dalgalarında Şevkimin rüzgarları ona doğru esti Denizde ok gibi akıp gitti İniş denizini aştım, derken Açıkça gördüm, ismim olmayanı Dedim ki: ey kalbimin gördüğü! Sevginizi vuruyorum okumla Sen benim ünsiyetim ve bayramımsın Arzuda gayem ve ganimetimsin
1.467 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.