Ölüm... Herkesin konuşmaktan bile korktuğu ama eninde sonunda tüm canlıların yüzleşeceği bir gercek. Peki buna hazir miyiz? Yalom işte bu soruya cevap vermemizi saglamaya çalışmış. Ölüm anksiyetisiyle mücadele eden hastalariyla yaptığı seansları örnek göstererek, hislerimizi anlamamiza yardımcı olmaya calisiyor. Kendi adima söylemem gerekirse; kaşınmayan yarayı kaşımadığımı, ölümü en yakınımda görmeme rağmen kendi ölümümü hiç düşünmediğimi, daha doğrusu bu düşüncelerimi beynimin derinliklerine ittiğimi fark ettim bu kitabı okuduktan sonra.
Gördüğümüz rüyaları, hissettiklerimizin bir dışa vurumu olarak irdeleyip ölüm anksiyetisinin aslında ne kadar inkar etsek de hep icimizde olduğunu ve bununla yaşamamız, başa çıkmamız gerektiğinin altını çiziyor Yalom.
Kitabın son bölümünde, ölüm anksiyetsi ile uğraşan meslektaşlarına tavsiyelerine yer vermiş. Psikolojiye meraklı olan herkesin anlayabileceği bir dil kullanmaya çalışmış bu yüzden kitap oldukça anlaşılır ve akıcı.
Yalom'un son sözüyle bitirmek istiyorum.
"Ben güneşe bakmayı kimseye tavsiye etmem ama ölüme bakmak tamamen farklı bir konu. Bu kitabın mesajı ölüme sarsılmadan bakmaktır. "