Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

M İkbal

Kısa süre içinde Roberto babasını, sevgilisini, sağlığını, dostunu ve belki de savaşı kaybetmişti.
Reklam
Hiç kimse iki bin kitap okuyamaz. Yaşadığım dört yüzyıl boyunca okuduğum kitaplar yarım düzineyi geçmez. Zaten önemli olan okumak değil, yeniden okumaktır.
"Askeri darbe yapacaklar. Ordu içinde küçük bir örgüt. Dinci bir örgüt, bir yeni tarikat. Mehdi'ye inanıyorlar. Vaktin geldiğine inanıyorlar."
Sayfa 218Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sürekli olarak modernize edilerek yorumlandığında tarihte en antik çağlarda bile kapitalizm ve sosyalizmin bulunduğu saptanabilir.
"Ve tıpkı önceki günlerde olduğu gibi, Sapun Dağı'nın üzerinde gök balkıyor, yıldızlar göz kırpmaz oluyor, ışıltıları soluyor, doğu ufkunu şafağın kızıltıları kaplıyor, uzun şeritler halindeki bakırsı bulutçuklar açık mavi ufukta dört yana dağılıyor ve yine hep olduğu gibi bütün gücü, göz alıcılığıyla Güneş deniz ufkunda yükselirken, dirilen tüm dünyaya sevinç, sevgi ve mutluluk vaat ediyor."
Reklam
"Neden bana kullanmasını beceremediğim bir özgürlük verdin?"
"Ne yapayım kitabı! Kitap da neymiş? İçine kişiler sokulmuş bir masal! Roman da saçmalık olsun diye yazılmıştır, aylak insanlar okusun diye..."
"Günümüz insanının Homeros'la empati kurma şansı yoktur. Homeros cevapların çağında yaşamıştı, biz ise soruların çağındayız."
Dil, her zaman, birinin başka biriyle konuşmasıdır, o başka biri kişinin kendi iç sesi/ötekisi bile olsa.
"Benjamin'e göre, burjuva düzeni ölümü unutmaya çalışır. Eskiden ölüm halkla paylaşılırdı, açık edilirdi. İdamlar bile herkesin gözü önünde gerçekleşirdi. Hiçbir ev odası yoktu ki ölüme sahne olmasın. Yakınlarımız evlerinde ölürdü. Ama bugün ölüm evde olmuyor. Ölümün dokunmadığı, girmediği ev ve odalarda yaşıyoruz; hastanelerde ölüp morga konuyoruz, oradan da şehrin uzağındaki, dışındaki kalabalık mezarlıklara gömülüyoruz. Oysa eskiden mezarlıklar yerleşim yerlerine daha yakındı."
Reklam
Barthes'a göre gerçekçi edebiyat tasvire dayalıdır ancak onun algıladığı gerçeklik parçalanmış, tutarsız ve detaya bağımlı olduğundan romanın gerçekliği pek de gerçekçi olmayan uzun betimlemelere teslim olur. Romanda "gerçeklik", özellikle XIX. yüzyılın sonundan itibaren, sözlük anlamından çıkar ve çağrışımla güçlenen çok anlamlılığa teslim olur. Yani gösterilenin yokluğu, kastedilenin faydasına, gerçekçiliğin en belirgin gösterenidir . Sonuç, üçlü bir mekanizması bulunan göstergenin (gösteren+gösterilen=gösterge) yapısının bozulmasıdır. Modern gerçekçiliğin amacı göstergenin içini boşaltmak ve gösterileni sürekli erteleyerek geleneksel temsil anlayışına radikal bir biçimde meydan okumaktır. İşte, romanın tek amacının hikaye anlatmak olmadığı bu önermeyle doğrulanabilir.
"Antik çağlarda ev, aile ve devletin ruhu ile bireyin ruhu bir ve bütündü. Paylaşılan ve içkin olan ruh/varlık birdi. Bu ruh tek merkezli bir çemberin içinde olan herkesin tekil ruhuydu; tehlike bu çemberin dışındaydı ve tehlike anında çemberin içindeki ruh tek vücut olarak kendini savunurdu. Oysa bugün bizim çemberimiz o kadar genişledi ki, sonunda parçalandı. Artık içinde güvende olduğumuz bir çembere ve sınırlara sahip değiliz."
"Kitaplara yeniden merak sardırmıştım. Şu fark ile ki, eskiden ümit ve hararetle dolu yazılardan hoşlanırdım. Şimdi bedbin, acı eserleri seviyorum."
"Bu çocuk, ailemizi perişan edecek... Bunda hain bir Jön Türk ruhu var!"
75 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.