Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

münzevibiplanning

münzevibiplanning
@Munzevi1okur
Bütün kitaplar ancak "bir kitabı" anlamak içindir...
"... îtikat edilen bir Allah'ın emrine itaat edilecekse bunu içimizde hissettiğimiz, kalbimizde titrediğini duyduğumuz bir îmânin sevkiyle, sırf Allah'ın emri olduğu için, bir yüksek varlığa hürmet ve incizâbımızın tecellîsi şeklinde, başka bir menfaat ve mülâhazaya düşmeden yapacağız. Zayıflayayım ve güzelleşeyim diye, aç durayım ve vücûdumdaki toksinleri çıkarayım, romatizmam hafiflesin diye tutulan oruçla Allah'a ibâdet mefhumu arasında ne münâsebet var? Din ve ibâdet hayâtın en mânevî, maddiyattan en uzak bir safhasıdır, aralarında hiçbir müşterek nokta yoktur. Halbuki biz muhâkemelerin en cılızı ve zavallısı ile bu iki işi güyâ birleştirdiğimize zâhip oluyoruz.Yaptığımız şey din fikrine hakāretten ibarettir. Böyle anlaşılan dînin Afrika çöllerindeki vahşilerin putperestliğinden farkı yoktur."
Reklam
Sorular yağmur gibi iniyordu. Bizler kimiz, neyiz,ne yapıyoruz? İnsanları aldatarak, onların saf ve temiz taraflarını kanatıp kirleterek ve katiyyen ihtiyaç duymadıkları şeyleri ihtiyaçmış gibi göstererek, yetmeyen paralarını, ve mal varlıklarını, giderek haysiyet ve umutlarını çalarak biriktirdiğimiz bu kirli para. İnsanları birbirine yaklaştıran ve yardımlaşmalarını sağlayan bir alışveriş değil bizimkisi. Onları her geçen gün daha bir ezerek,daha bir küçülterek insanlıktan çıkarmak, eşyaya,mahiyeti meçhul eşyalara zebun kılmak. Başka bir seçenek kalmıyor; ya esir olacaksın, ya zorba... Niçin ömrünü sadece mal biriktirmekle geçirmedesin, demişti Süheyla.
Herkes baksın kendine ve bir de kıstas koyalım... İlimle, bilgiyle ne kadar meşgul oluyorum? Hikmetle ne kadar meşgul oluyorum? Felsefe ile sanatla ne kadar meşgulüm? yahut malayani ile ne kadar meşgul oluyorum?.. Peki o malayaniye sizi iten şey ne ? Tecessüs! (Sizi ilgilendirmeyen şeyi illa bilme arzusu) . . Bu fasit bir daire esasında birbirini doğuruyor. Belki bir araba odun çiğniyorsunuz içinden Keçiboynuzu gibi tatlımsı bir şey ya çıkıyor ya çıkmıyor. Halbuki süzülmüş bir kitap okusanız... O kitabı hayatın farklı evrelerinde tekrar tekrar okusanız size oradan çok enteresan bir birikim gelecek. . . Şimdi insanlar kitap okuyamıyorlar. Neden? Ben bunu bazı dostlarımda denedim,neden okuyamıyorlar diye merak ettim. Beyin sanki bir deniz anası gibi olmuş,bütün kıvrımları adeta kaybolmuş,düz bir satıh haline gelmiş. Hemen sıkılıyorlar. Böyle olunca da bütün kavram dünyası yok oluyor,zaten istenen de o! . . Allah insanı yaratıyor,insanın yaratılış sebebi sadece Allah'a ibadet etmek; onu da Yaratıcı söylüyor.Biz inancımızı bütün insanların ortak inancı sanıyoruz. Özellikle de Türkiye'deki aydınlarda ve Müslümanlar da çok sık rastlanır bu varsayıma.. Halbuki bu anlattığım Kur'an'î izah tır, yani inananlar için böyledir. İnanmayanlar için ise bir bilgi meselesidir bu.. . . İnsandan inancı çekip aldığınız zaman,kendi realitesiyle baş başa kalır. Mutsuz mu ? Mutsuz tabii.. Mutlu olmak için akıl yetmiyor.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Akıllılar dünyasının bir kıyısında, sisli bir dağ başına çöreklenmiş, dünyayı kendimce anlamlandırmaya çalışan bir deliyim. Akıllılardan çok farklı olduğumun bilincini her an taşıyarak, onları gözetliyorum. Akıllılar dünyası hakkında benim için anahtar söz ‘kibir’dir diyordu. İki kere iki beş edemez mi?” diyen insanları alaya alanların dünyasına... Bir anlam arayışında olanların, ciddiyet arz edenlerin, hakikat avında varoluş sancıları çekenlerin o kendi içinde yaşadıkları hengameli dünyası." “Hazret naklediyor Allah’tan: “Ben gizli bir hazineydim. Bilinmek istedim.” Bu bir davet. Allah bizi kendisini bilmeye çağırıyor. Demek ki orada vadesi gelmiş. Birdenbire kalbim aşka düştü. Bomboş olan kalbimde bir aşk peydah oldu.”
Çizik çizik yüreklerle yillar yili birbirimizi teselliye çalistiğimiz eşime; çocukluk coşkularini cevap bulamadiklari sorularda savurarak büyüyen kuzlarimla oğluma ve onlarla benzer hayatları yaşamak kaderleri olan binlerce aileye...
Reklam
O gün evimizde şenlik vardı ve eşimle karşılıklı pasta yedik.Sinavi kazandığıma mı yoksa aranmamın sebebini öğrendiğimize mi sevindik şimdi hatırlamıyorum ama uzun zaman süren tedirgin hayatımızın ardından tatlı bir sürpriz gelmişti.O gün bizi sevindiren ve mutlu eden bu haberin,daha sonra kabusumuz olacağını elbette bilemezdim. Hayat böyle bir şeydi iste. Sevincimiz acıya, üzüntümüz güzelliğe sebep olabiliyordu . Kaderde zaten bu demek değil miydi?..
Kapi yayinlariKitabı okudu
Aslında belki de bu yüzden böyle hissediyorsun. Baban öteki tarafa göç ettiği için artık farklılıklarınızın üstesinden gelip sorunlarınızı çözmek fırsatının ortadan kalktığını anlıyorsun.
Bu davayı terk etmem için güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler, ya ben bu uğurda ölmedikçe ya Allah beni galip kılmadıkça davamdan vazgeçecek değilim!
Bir kötü zamanda yaşıyoruz insan kardeşlerim ki sormayın gitsin! Hile , düzen , aldatmaca, yalan dolan almış yürümüş.Garip tabii. Çünkü bunlar yorar insanı be kardeşim; düzenbaz adam bir türlü huzurlu olamaz ki , olduğu gibi olamaz ki , herkese karşı farklı bir rolü, farklı bir repliği vardır çünkü. Oynaması gerekir devamlı ; hiç açık vermemesi gerekir.Oysa huzur : Yalansız dolansız olmaktır , rahat olursun, kendin olursun,her farklı ortamda yüzüne takman gereken farklı bir masken yoktur ; apaçık ,sade, tertemiz kendi yüzünle çıkarsın herkesin karşısına. Kostüm değiştirip durmazsın sürekli. Ruhun huzuru samimiyettedir bayım.
.........bilmiyorum farkında mısınız,insanlar bir tuhaf oldu. İyi olduğunuzda hemen sizi sömürmeye kalkışıyorlar; iyiliğinizi , saflığınızı , dürüstlüğünüzü, açıklığınızı bir zaaf olarak algılamaya yatkın hale geldi insanlar. Arkadaş bunlar zaaf değil, erdem ! Anlatamıyorum.
Reklam
Modernizm bir işgal biçimidir. Meşgul ederek işgal eder insanı! Her taraftan kuşatır;sabah kalktığı saatten gece uyuyana kadar ...Her dakikasını parseller: Yakalayın insanı , kendine gelemesin,kendini kaybetsin!
"İçimizdeki ahmaklar" derken, dindar çevrede bulunan fakat mü'min bir insanın zarafetine, asaletine asla sahip olmayan sahtekârlardan bahsediyorum tabii. "Karşımızdaki budalalar " derken de, kendini 'modern' olarak tanımlayan ve duruşunu din dışı olmakla belirginleştiren güruhtan söz ettiğim açık sanırım.
"Edep" kelimesinin müzelik olduğu bir ortamda "edebiyat" da müzeliktir.
Bir keresinde ben küçükken bir ağaca tırmandım şu yeşil ekşi elmalardan yedim.Karnım davul gibi şişti çok acıdı annem ; elmaların olgunlaşmasını bekleseydin hastalanmazdın dedi. Şimdi ne zaman bir şeyi çok istersem annemin elmalar için söylediği şeyi anımsıyorum.
Vicdanı olmayan, iyiliği bilmeyen bir insan acıda çekemez.
Öyle mutluyum ki Doktor Resul, böylesine büyük, müthiş bir mutluluk insanı korkutuyor.Nedenini sordum,şöyle dedi : Senin bu kadar mutlu olmana ancak senden bir şey almaya hazırlandıkları zaman izin verirler.
Reklam
İçimi bir hüzün kapladı. Kabil'e dönmek eski unutulmuş bir dosta rastlayıp talihinin yaver gitmediğini,sahip olduğu her şeyi yitirdiğini görmekten farksizdi
Savaşlar, Afganistan'da babaları ;çok az bulunan bir mala ,değerli bir ayrıcalığa dönüştürmüştü.
Odada bizimle birlikte soluk alıp veren terleyen bir şey daha vardı: geçmiş
Belki haksızlık ama bazen birkaç günde hatta tek bir günde olanlar bütün bir ömrün akışını değiştirebiliyor..
Hava bir tuhaftı; çok kalın, neredeyse katıydı .iyi ama hava kati bir şey değildi ki... Ellerimi uzatmak havayı küçük parçalara ayırmak ,sonra da soluk boruma sıkıştırmak istedim Ve o Mazot kokusu.... gözlerimi yakiyordu, biri göz kapaklarımı kaldırmış gözlerime limon sürüyordu sanki...
O zaman baba ,daha önce hiç görmediğim bir şey yaptı: Ağladı.Bu beni biraz korkuttu ; yetişkin bir erkeğin ağladığını görmek. Babalar ağlamazdi ki...
Reklam
Özü sözü doğru olanların ortak yönü de budur: Karşısındaki kişinin de içten konuştuğunu sanirlar.
Aynı gece hem yazmanın temel hedeflerinden birini, ironiyi öğrenmiştim, hem de en büyük tuzaklarından birini, tutarsızlık.Üstelik Hasan'dan... yaşamı boyunca tek bir sözcüğü bile okuyamamış ....yazamamış Hasandan...
Hasan kusursuz bir dinleyiciydi, kendini öyküye tam anlamıyla kaptırır yüzündeki anlam,öyküdeki iniş çıkışlara bağlı olarak sürekli değişirdi.
Hava ağırlaşmış, nemlenmiş, neredeyse katılaşmıştı.hava değil tuğla soluyordum
Bir dakika kadar öylece durdum;bugüne kadar yaşadığım en uzun dakikadır. Saniyeler tek tek ,damla damla akıyor,birbirini izleyen saniyelerin arasında bir sonsuzluk uzanıyordu.