Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sezer Akın

Sabitlenmiş gönderi
2024 Okunanlar Listesi
Sezer Akın

Sezer Akın

@Murakamian
·
03 Ocak 12:41
2024 OKUMA HEDEFİ
33/165 kitap - %20 tamamlandı
33 kitap okudu
165 kitap
8,9bin sayfa
30 inceleme
54 alıntı
2 günde 1 kitap okumalı.
Reklam
“Biliyordum gittiğim bu yolun ucunda görünen bir tane bile ev yoktu, biliyordum benim kimsem yoktu.”
Sayfa 12 - İletişim YaınlarıKitabı okudu
250 syf.
6/10 puan verdi
Thomas Wolfe’yi ilk kez okuyorum. Holden Kitap’ın #Kuytu etiketiyle, “kıyıda köşede kalmış” kitapları günyüzüne çıkarma gayesi güden bir seri. Açıkçası “Yalnızlığın Anatomisi”mi okumaya başlarken, arka kapak yazısını okumadan kitaba başladım ve öykü kitabı olduğunu o an fark ettim. Küçük çaplı bir şaşkınlıktan sonra -tamamen benim dağınıklığımdan
Yalnızlığın Anatomisi
Yalnızlığın AnatomisiThomas Wolfe · Storyside · 202342 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
250 syf.
6/10 puan verdi
Yalnızlığın Anatomisi
Yalnızlığın AnatomisiThomas Wolfe
6.3/10 · 42 okunma
Reklam
288 syf.
8/10 puan verdi
“Evrim Ağacı”ndan tanıdığım ve yazılarını çok beğendiğim Teknolog ve Bilim İnsanı olan Çağrı Mert Bakırcı, “evrim” ve “evrim hakkında merak edilen 50 soruyu” gündeme taşıyor. Bakırcı, homo sapienslerin, 200.000 - 300.000 yıl önce evrimleşmeye başladığını bizlere söylemekle başlıyor. Elbette, öncesinde evrim konusunda açıklamalar ve Darwin’in
50 Soruda Evrim
50 Soruda EvrimÇağrı Mert Bakırcı · Bilim ve Gelecek · 2020369 okunma
129 syf.
6/10 puan verdi
“Bu Hikaye Senden Uzun Osman”, "Osman" isimli karakterle yaşadığı ayrılıktan sonra, bir kadının, ayrılık sonrası girdiği farklı ruh halleriyle ona, yani Osman’a ithafen yazmış olduğu yazılardan oluşuyor. Aylin Balboa, yazılarının birçoğu 2017-2022 yılları arasında “Kafa Dergisi”nde yayımlanmış. Bir ara bu derginin sıkı okuru olsam da,
Bu Hikaye Senden Uzun Osman
Bu Hikaye Senden Uzun OsmanAylin Balboa · İletişim Yayıncılık · 20224,050 okunma
656 syf.
5/10 puan verdi
Lontano, yaptığım derin araştırmalar sonucu Grangé’ın, kötü giden kariyerini kurtaran kitaplarından biri imiş. Türün alıcı olmadığımı sanırım defalarca sizlere belirttim bu mecrada, ama uyumadan önce okumak/dinlemek kafa dinlendiriyor, düşünmeyi gerektirmeyen okumalar (o ne demekse artık?) Lontano, ikisi erkek, birinin ise kız olduğu üç farklı karakterdeki kardeşin, polis babanları tarafından etkisiz hale getirilen bir seri katilden yıllar sonra kopya cinayetlerin tekrar günyüzüne çıkışı ve Belçika, Afrika ve Fransa’ya uzanan oldukça çetrefilli bir okuma vaat ediyor okura. Grangé’ın kurguları, okuduğum birkaç kitabıyla, sürekli uluslararası ve şehir şehir dolaşan dinamik yapısıyla okuru diri tutma çabası gözle görülüyor derecede ayırt edici. Açıkçası aksiyom anlamında kitaba hareketlilik katsa da, beni oldukça yoruyor. Uzun, yorucu bir yolculuğuma çıkmışım gibi hissettiriyor, o yüzden sevemiyorum bu anlatım tarzını. Yazarın korku ve polisiye konularının yanında, muhakkak bilimkurgu sosu da mutlaka oluyor. Lontano da bu konudan nasiplenen bir başka romanı. Ben bayılmadım, lakin okurken sıkıldığım yer de çok fazla değildi. Sadece kardeşlerin babası oldukça sinir bozucu bir karakter. Finali de fena değildi. Polisiye seviyorsanız şans verebilirsiniz elbette, devam kitabı da varmış. Artık onu da ölmeden bir ara kafama eserse okurum. Kısmet.
Lontano
LontanoJean-Christophe Grangé · Doğan Kitap · 20163,960 okunma
416 syf.
4/10 puan verdi
İskandinav polisiye dizileri ve kitapları oldukça meşhur sanatseverler arasında. Açıkçası ben de türü, okunmaktan çok izlemeyi seviyorum. Storytel sayesinde dinlerken de izlemiş gibi hissediyorum. Kurt Wallander serisinin ilk kitabı “Karanlık Yüz”le başladım. Polisiye konusunda çok bilgili değilim ve analiz kabiliyetim de yok, ama deneyeyim. Wallander, boşanmış ve bir kızı olan bir dedektif. Ayrıca birazcık sa başbelası olan bir babaya sahip. Kitap, çok esrarengiz bir girişe sahip kesinlikle. Olaya “Arjantin düğümü” de girince, nereye bağlanacağı konusunda merak sardı, lakin yazar bir noktadan sonra, bürün bu gizemleri bir köşeye bırakıp, “katil kim?” sorusunu sürüncemede bırakıyor, “katil bu” deyip, uzun uzadıya sakız misali uzatıyor ve bu da okuru düşürüyor kanımca. Mankell’ın “göçmenlik sorunları” ve “anti faşizm” konusundaki keskin ve net tavırları beni tav etti diyebilirim. Açıkçası beni serüvende diri tutan önemli bir nokta idi bu sosyolojik ve çözüm odaklı lafını esirgemeyen kısımlar. Wallander serisine devam edeceğim, sanıyorum ki TV dizisi de mevcut serinin. Bir ara vakit bulursam izlemeyi düşünüyorum. Bakalım ikinci kitapta bizi neler bekliyor? Umuyorum ki, bu acemilik ve heyecansızlık, yazarın giriş kitabına mahsustur, yoksa erken veda edeceğiz kendisiyle. Üzgünüm.
Karanlık Yüz
Karanlık YüzHenning Mankell · Ayrıksı Kitap Yayınları · 2021173 okunma
“İşte bu nedenle boşlukta biçim yoktur; duyum yoktur; algılama yoktur; irade yoktur; bilinç yoktur; göz, kulak, burun, dil, gövde ve akıl yoktur; görme, işitme, koklama, tat alma, dokunma ve düşünme yoktur; bakış yoktur, algılayış da bilgisizlik de yoktur, bilgisizliğin sonu da yaşlanma ve ölüm de yoktur; yaşlanma ve ölümün sonu da acı çekme yoktur; bunların sonunda acı çekme de yoktur; acı çekmenin sona ermesi yoktur ve yol yoktur; bilgelik yoktur ve erme yoktur.”
Sayfa 135 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“Çok fazla resim yaptığı için kendisi bile resminin sahtesini anlayamayan ressamlar olduğunu duymuştum. Bir resmin sahte olduğunu iddia ederken şöyle demiş bir ressam: “Benim çizmiş olabileceğim bir resme benziyor ama çizdiğimi hatırlamıyorum.” Ressam sonunda davayı kaybetti. İşte ben tam da aynı bu hissiyattayım.”
Sayfa 129 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
“Uzun zaman öncesini capcanlı korurken geleceği katiyen kaydetmemekte ısrarcı. Sanki benim için bir gelecek olmadığını yineleyerek beni uyarıyormuş gibi hissediyorum. Sürekli düşünüyorum da, gelecek yoksa geçmişin de bir anlamı yokmuş gibi. Odisseus’un seyahatini düşünüyorum, o da öyleydi. Odisseus kendi topraklarına dönerken nilüfer çekirdeği yiyen insanların adasına uğrar. Oradaki insanların nazikçe ikram ettiği nilüfer çekirdeğini yedikten sonra memleketine dönmesi gerektiğini unutur. Sadece bu da değil, adamları da unuturlar. Neyi? Amaçları olan “eve dönüş”ü. Memleket geçmişe aittir ama oraya dönüş planı geleceğe. Sonrasında da Odisseus tekrar tekrar unutmakla mücadele eder. Sirenlerin şarkılarından kaçar, onu sonsuzluk boyunca bir yerde alıkoymak isteyen Kalipso’dan da kurtulur. Sirenlerin ve Kalipso’nun istediği şey Odisseus’un geleceği unutup şu ana çivilenmesidir. Ama Odisseus sonuna kadar unutkanlıkla savaşarak geri dönüşünü planlar. Sadece bugünde kalmak hayvan misali yaşanan bir hayata gerilemek demektir. Tüm hafızasını kaybedene daha fazla insan denemez. Şu an, geçmişle geleceği bağlayan bir temas noktası sadece, ama şu anın kendisi tek başına hiçbir şey değil. Ağır demans hastasıyla bir hayvan arasında ne fark var? Hiçbir fark yok. Yiyip sıçıp gülüp ağlayıp böyle böyle ölüme varılır. Odisseus bunu reddetmiştir. Nasıl? Geleceği hatırlayarak, geçmişe doğru ilerleme planlarından vazgeçmeyerek.”
Sayfa 110 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
2.356 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.