Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
Merve
Merve
@Naiad1786
295 okur puanı
Nisan 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Karakterimiz bir türlü nasıl olduğunu öğrenemediğimiz bir kaza sonucu sebep olan firma tarafından, hiç bi yerde anlatmaması karşılığında 8.5 milyon sterlin elde ediyor. Herşeyi baştan öğrenmeye çalışıyor. Havucu tutup ağzına götürmeye kadar herşeyi. Bir gün yaşadığı bir olay sonucu sanki bişeyler hatırlıyor ve üstüne gidiyor. Ardından hatırladığı olayları, yaşanan başka olayları sürekli film sahnesi gibi canlandıracak kişiler bulup tekrar tekrar canlandırıp izliyor. Aslında kitap bana çok şey düşündürttü çok çok ilginç bir kitaptı. Herkesin seveceği bi tarz değil biraz beyin yakan cinsten.
Yazar Milenko Yergoviç Hırvatistan'ın Shirley Temple'i olarak bilinen Lea Deutsch'in biyografisini yazmaya karar verir. 16 yaşında Auschwitz kampına götürülürken yolda ölen çocuk oyuncu hakkında kimse konuşmak istemez. Unutmak isterler. Yazar da biyografi yazmaktan vazgeçip onun hayatından esinlenerek Ruta' yı oluşturur.
Ruta Tannenbaum ona bebekken bakan komşusu tarafından bir gün tiyatroya gittiğinde keşfedilir. Artık Zagreb'de ünlü bir tiyatro oyuncusudur. Shakespeare gibi ünlü yazarların oyunlarında oynar.Fakat 1941'de bağımsız Hırvatistan devletinin ilan edilmesinin ertesi günü Ruta, sıradan bir Yahudi olarak uyanır ve tüm hayatı değişir.
Kitap Meşa Selimoviç ödüllü konu güzel ama ya anlatımda sıkıntı var ya çeviri de. Zaman zaman kopukluklar yaşadım. Redaksiyon hatası çok fazlaydı. Onun haricinde sevdim
Bu kitap bir zamanlar diğer kadınlara benzeyen Anna'nın kitabıdır. Bu kitap bir zamanlar Anna'ya benzeyen kadınların kitabıdır. Denilmiş kitabın arkasında ve aslında herşeyi 2 cümleyle anlatmış. Bir zamanlar sıradan bir evlilik süren 2 çocuk annesi Anna 18 yılın sonunda eşi tarafından aldatıldıgını öğrenir. Ondan sonra hiç birşey eskisi gibi olmaz. Baştan hırçınlaşır, karşılaştırır kendini diğer kadınla, onu tanımak ister, onunla tanışmak ister, ona benzemek ister... Ama sonradan işlerin bu şekilde yürümeyeceğini düşünen Anna daha da güçlenir ve kendini zekasının ona yön verdiği şekilde güçlenmeye, ilerlemeye ve yükselmeye başlar. Anna yükselir ama o kırık kanadı tamir olmaz evet Anna çok iyi yerlere gelir ama o yarası ara ara kanar ve asla kapanmaz. Çok acı malesef. Temennim yaralayanlar yaraladıkları yerden yaralansınlar. Tavsiyemdir okuyun efenim
Okur Takip Önerileri
Gölgeler çekildiğinde kitabını ne kadar beğendiysem bu kitabı o kadar beğenmedim. Tarzları tamamen birbirinden farklı. Ya ben polisiye roman sevmiyorum ya da iyisine denk gelmedim. Çok yorucu, yer yer uzatıldığını düşündüğüm bir kitaptı. Bence gerçekçilikten de uzaktı.
#spoileriçerir
Yani o Olcay yürüyor olur da kimse görmez mi?
Selim Sevil hanıma nasıl aşık olur hiç kimseden bu zamana kadar hoşlanmamış biri?
Bora bey, Sevil hanım, Kadir, Selim, Peter, Yeşim hanım hepsi nasıl bir büstün peşine düşebilir de onu kime satabilirler?
O mahzende o kadar hayvan bırak mahalleyi şehri kokutur :)
Sevil hanım tek başına nasıl koca apartmanda kazı yapar? Gibi gibi sorular.....
Sonu da su testisi su yolunda kırılır misali bitti.
Ben sevemedim malesef.
Oliver Sack'ın seksen küsür yaşında kanser hastalığı ile uğraşırken yazdığı son kitap Bilinç Nehri. Akademik bir dil olsa da bana çok ayrı bir lezzet verdi diyebilirim. Kendisi bir nörolog ama bence inanılmaz araştırmayı seven bir insan. Beni çok defa google a yönlendirmiş olsa da çok çok bilgilendiğim bir kitap oldu. Yazara bu kitapla başlamamanızı tavsiye ederim zira diğer kitaplara da atıf var. Yalnız akademik dil beni sıkar diyosanız bişey diyemem yoksa tavsiyemdir.
Gözümü korkutan kitaplardan biri de Yüzyıllık Yalnızlıktı. Saolsun Nesrin Çoruh hocamla birlikte gün gün okuduk ve inanılmaz zevk aldım. Öncesinde Maconda kasabasında geçen diğer kitapları okumuştum. Bağlantı olan yerler var ama sadece görünce şaşırıyosunuz onun haricinde onları okumadan da tek başına okunabilecek bir kitap. Yalnız Marquez'in dilini hakim olmak adına bu kitapla başlamamanızı tavsiye ederim. Büyülügerçekçilik akımının öncülerinden nobel edebiyat ödüllü yazar Gabriel Garcia Marquez harika bi eser ortaya çıkarmış.
Jose Arcadio Buendia ve Ursula Buendia akrabadırlar. Evlenmemeleri gerekir. Bir rivayete göre evlenirlerse domuz kuyruklu çocukları olacaktır. Evlenirler ama birlikte olamazlar korktukları için. Jose Arcadio bir gün horoz dövüşündeyken çocuğu olmuyo diye arkadaşının dalga geçmesi sonucu arkadaşını öldürür. Onun hayaletinin Jose Arcadio ve Ursulayı rahat bırakmaması sonucu Macondaya yolculuk başlar. 3 çocukları olur. Ve olaylar ardıarkasını bırakmaz. Bir kere Marquez Kolombiyada gerçekleşen muz işçileri katliamına değinir. Arka planda siyaset, ensest ilişkiler, aşklar, ölüm, ölümsüzlük... Her sayfa da ayrı olaylar her sayfa da ayrı lezzet... Kafanız sakinken okumanızı kesinlikle tavsiye ederim..
Annesinin rüyalar anlatılmaz demesiyle rüyalarını unutmaya çalışan bir adam. Ardından şöyle bir ruh haline girer. Rüyalarımı hatırlamıyorum ama kalkınca çok üzgün ve büyük bir yük taşıyormuşum gibi geliyor der. Psikologa gider psikolog başucunda bir defter bulundurmasını ve uyanır uyanmaz unutmadan yazmasını ister.
......... Spoiler içerebilir......
Çok küçük yaşta tanık olduğu bir ensest ilişki ve onun yarattığı yıkımdan kurtulmaya çalışan bir adam, ona bişey olmasın diye onu korumaya çalışan bir abla. Uzakta okuturlar hep aileden uzak tutarlar ama tanık oldugu şey onda büyük kayıplara sebep olur. Evlendiğinde bile çocuk istemez.
Bu ay sanırım tüm ensest kitapları okumaya yeminliyim gibi bişey oldu hepsi birbirini mi çekti anlamadım. :)
Kitaba tek kelimeyle bayıldım. Duygu aktarımı bu kadar güzel olabilir bu kadar içe işleyebilirdi. Ben acıtasyonu hiç sevmiyorum. Acıtasyon yapmadan insanın böğrüne nasıl bi taş oturur. Boğazı nasıl düğüm düğüm olur işte tam da bu kitapta onu yaşadım.
........ Spoiler içerir.......
4 kardeş bir miras peşine düşmüş gibi lanse edilse de konu apayrı. En büyük kız kardeşin yaşadığı ensest ilişkidir konu. Babasının tacizine tecavüzüne uğrar ama kimseye kendini ispatlayamaz inandıramaz. Ne 2 kız kardeşi ne annesi inanırlar ona. Tek destekçisi erkek kardeşidir. Mirasın devredildiği gün herkesin içinde açıklama yapar ama herkes onu yalancılıkla suçlar. İşte onu da içini en çok acıtan odur. Kendini alkole verir. Bidaha anlatmaya çalışır yok bidaha dener yok. Artık hiç karşılaşmak görmek istemez ama gene de kendini anlatmaktan vazgeçmez. Severek okudum kesinlikle tavsiyemdir.
Öyle garip bir kitap okudum ki ben ne okudum şimdi dedirtti bana. Alexandre, Martin, Palmer 3 erkek karakter Antonia, Georgie, Honor 3 kadın karakter ve hepsinin birbiriyle ilişkisi var. Yani 9 ilişki oluyor kitap boyunca. Ensest var, Aldatma var, Aldanma var. Buna rağmen seni de seviyorumlar ortada uçuşuyor. Herkes birbirini tebrik ediyor. Herkes çok mutsuz ilişkisi sürmediği için ama aslında çok mutlu. Aslında o onu seviyomuş da ona ulaşamadığı için öbürüne yanaşmış.
Spoiler içerebilir...
Aldatan bir koca birgün aldatıldığını öğrenir. Karısı evliliklerinin monotonlaştığını kendisinin bir anne, kocasının ise bir çocuk olarak görünen bir evlilik olduğunu söyler. Ve aldattığını itiraf eder. Aldatan kocanın da aldattığı ortaya çıkmadan, Kimse öğrenmeden hiçbir suçluluk duygusu yaşamaz. İlişki ortaya çıkınca da iğrenç olduğunu düşünmeye ve suçluluk duymaya başlar. Böyle böyle bir ilişkiler yumağı ve ilişkilere değişik, samimi ve normal karşılanan bir bakış açısı...
Nobel edebiyat ödüllü İtalyan yazar Pirandello kendi özyaşam öyküsünden de esinlenerek yazdığı bu eseri bayılarak okudum. Karısının, burnunun yamuk olduğunu, kaşlarının ^^ şeklinde olduğunu, bacaklarının çarpık olduğunu Moscarda adlı karakterimize söylemesiyle her şey başlıyor. O zaman şunu fark ediyor. Herkes için farklı biriyiz aslında. Yani herkesin algıladığı bir sen var. Herkesin gözünde biriysek aslında hiçkimseyiz yargısına varıyor sonunda.
Kurgu gibi başlayan kitap, bir anda yazarın deneme tarzı düşüncelerinin bol bol olduğu bölümlere dönüşüyor. Burda biraz tekrara düştüğünü düşünüp sıkıldım. Sonlara doğru kurgu devam etti. Varoluşçuluk üzerine felsefi sorgulamaların olduğu kitaplar beni çok fazla içine çekiyor ve düşündürüyor buda çok hoşuma gidiyor. Toplumun din konusundaki ona göre yanlış olan tutumlarını da çok iyi anlatmış. Severek okudum kesinlikle tavsiye ediyorum.
Oblomov rahat bir çocukluk geçirmiş bir köyü olan soylunun çocuğu olarak yediği önünde yemediği arkasında her işini yapan muhakkak birileri olan bir karakter. Ardından tek başına kalınca Allahın cezası bir yardımcısı (zahar) yüzünden (bu tabi bana göre) hayatı mahvolur. Evini temizledim der temizlemez. Parasını çalar saçma sapan bir hayat sürer onun yüzünden ve oblomovluk kavramı çıkar ortaya yerinden kalkmak istemeyen hiçbi işini kendi görmek istemeyen aşkı yaşamakta bile üşengeçliği yüzünden beceremeyen bir adam. Sonu beni üzdü. Daha güzel bir hayat yaşamak sanırım bazende bizim elimizde. Severek okudum. Tavsiye ederim.
Düş kesiği bana Oğuz Atay'ı anımsattı. Biraz daha karmaşık olmuş sanki. Yazar olan karakterimiz (gereksizyazar) o kadar bunalır ki yazdığı roman karakteri olur bir anda. Güvenlik Görevlisi sayın M. Bir gün psikologa gider ve bir köpek öldürecekmişim gibi geliyor der. Romanında da karısı Z yi öldürür. Ve tabiki kendisini roman karakteri olduğunu zannettiği için karısını öldürmüş olduğunu sanır.
Bana şunu düşündürttü bu kitap akıllı olup dünya kahrını çekeceğimize deli olurum dünya benim kahrımı çeksin. Gerçekten ciddi anlamda deli olmak ister miyim? Bunu düşündüm hiç fena olmazdı sanki :)
Yüzyıllık yalnızlığa giden yolda son adımı da tamamlamış bulunuyorum. Hayali Maconda şehrimizde geçen yüzyıllık yalnızlıktan önceki son kitap iyi kalpli Erendira. Içerisinde 7 hikaye var. Tabi akılda en çok kalan kitaba da ismini veren son ve en uzun hikaye. Romanlarına göre öyküleri daha sığ buldum. Ya da ben sığ kaldım diyeyim. Siz gene de bi şans verin. Ilk hikaye son ve sondan bi önceki hikaye en sevdiklerim oldu.
Inanılmaz bir metin okudum. Bir Türk yazar olması beni ayrıca duygulandırdı ve gururlandırdı. Tatile giden bir grup insanın hikayesi aslında basit gibi gözüken ama içinde cinsellik, cinsiyet ayrımı, statü ayrımı, din konusu gibi konuları çok derin ve çok içten anlatan bir kitap.
Faili meçhul bir olay olur ve bu olayı ortaya çıkarmak için bir çok kişinin hayatına girip çıkıyoruz. Masum gibi gördüğümüz bir çocuk bi anda barbarlaşıp kaplumbağa öldürebiliyor.
Eda, Simin, Alikar, Melih ve Ismail, bahçıvan, Turgay içime yer eden karakterler... Çok sıradan bir hikaye nasıl sıradışı anlatılır alın okuyun okutturun. Tek kelimeyle bayıldım.
Prof Kien kırklı yaşlarında bir sinolog. Kendini herşeyden herkesten soyutlamış. Hayatı sadece kitapları. 25 bin kitap içeren 4 odalı bir kütüphanesi var ve hayatını kitap okuyup bilime adamış bir adam. Bir gün kütüphaneyi temizlemek için biri gerekli ve verilecek maaş hiç önemli değil çünkü bir miras sonucu inanılmaz zengin olmuş.
........ Spoiler içerebilir........
Therese için bu cümle çok önemli çünkü paradan başka bi şey düşünmeyen bir kadın. Ve kitaplara aşık bir adam nasıl tav olur? onlara iyi davranırsan. Bunu gören Kien evlenme teklif eder ve Therese ile Kien evlenir. Bu saatten sonra herşey değişir. Therese evde hak iddaa eder adeta Kien'i bir köşeye sıkıştırır. En sonunda şiddet uygular ve evden atar Kien'i. Birinci bölüm böylelikle biter ama burda başta Kien'i gayet normal karşıladım bi an insanlardan soyutlaması ve kitaplara sığınması normal geldi. Sonra okudukça çevresine bu kadar kör olan bi adam ne kadar normal olabilir. Aslında yapılan hiç de normal değildi. Therese ne kadar normal değilse Kien de o kadar normal değildi.
Ikinci Bölümü okumak biraz yorucu, sıkıcı ve anlaması güçtü. Sokakta karşılaştığı bir adama güvenip onun tüm oyunlarına alet olmak zorunda kalıyor. Üçüncü Bölümde kapıcı ve Karısıyla yaşananlar ve Kien'in kardeşi, onu bulur ve kitabın sonuna gelinir. Tabi bu kadar basit bir kurgu değildi. Okurken zorlandığımı söylemem gerek 26 yaşında yazılmış bu kadar derin anlamlar içeren bi kitap gerçekten güzel bir deneyimdi. Ilerleyen yaşlarımda kesinlikle bir daha okumak isterim.
