Bir odyssey uzun, tipki Odysseus'un Truva'dan vatanına dönüşünde olduğu gibi çoğu kez zorlu ve maceralarla dolu bir seyahattir.
Ani ve olağanüstü korkuyu ifade eden panik sözcüğünün kökeni Pan tanrısına uzanır. Savaşta Pan korkunç bir çığlık atarak düşmanına dehşet saçardı.
Arachnid bir örümcektir. Bu sözcük Athena'yı bir dokuma
Düşüp yatağın dalgalarına
Günlerce sürüyor bu yolculuk,
Durmadan akıtıyor bir oluk
Korkuyu sükûtun mezarına.
Ve delirmenin tatlı vehmini
Sessizlik odama dolduruyor,
Kargam hâlâ başımda duruyor
Bulmakçün beynin cehennemini.
Kardeşini öldürüyor Kabil,
İçimde bir yalnızlık duygusu;
Ölüm kadar uzun yaz uykusu,
Sıkıntı ile geçilen sahil.
Dünyaya tek gelen insan gibi
Atılıyorum bir Hint dağına
Giriyor kafamın darlığına
Kimsesiz dünyaların sahibi.
Gidip, gidip gelmede aynı his,
İskeleye ulaşmıyor çıma.
Dikiliyor ansızın karşıma
Boynum kalınlığındaki ceviz.
Kardeşini öldürüyor Kabil,
İçimde bir yalnızlık duygusu;
Ölüm kadar uzun yaz uykusu,
Sıkıntı ile geçilen sahil.
İki alışveriş (dostluk ve aşk), rastlantılara ve başkalarına bağlıdır; biri aramakla bulunmaz kolay kolay, öteki yaşla solar gider. Onun için hayatımı doldurup doyuramazdı onlar. Üçüncü alışveriş, kitaplarla kurduğumuz ilişkidir ki daha sağlam ve daha çok bizimdir. Ötekilerin başka üstünlükleri vardır, ama bu üçüncüsü daha sürekli ve daha kolayca yararlıdır. Ömür boyu yanıbaşımda, her yerde elimin altındadır. Kitaplar yaşlılığımda ve yalnızlığımda avuturlar beni. Sıkıntılı bir avareliğin baskısından kurtarır, hoşlanmadığım kişilerin havasından dilediğim zaman ayırı verirler beni. Fazla ağır basmadıkları, gücümü aşmadıkları zaman acılarımı törpülerler. Rahatımı kaçıran bir saplantıyı başımdan atmak için kitaplara başvurmaktan iyisi yoktur; hemen beni kendilerine çeker, içimdekinden uzaklaştırırlar. Öyleyken, onları yalnız daha gerçek, daha canlı, daha doğal rahatlıklar bulamadığım zaman aramama hiç de kızmaz, her zaman aynı yüzle karşılarlar beni.
Başlangıçta o iki ruh, o ikizler, (benim uykumdaki gibi) dü şünce olarak göründüler, söz ve eylem, daha iyi ve daha kötü gibi. İkisi arasında belirleyici olan iyi, kötülükçü (fesat) olan değil. Ve o iki ruh birlikte geldiklerinde, önce hayata ve faniliğe, sonra ise dünyadaki en kötü şey olan yalancılığa büründüler. Ancak o kutsal varlık iyi duygunun armağanı olan cennet ile birlikte bize yetişti. Bu iki ruhtan yalancı olanı, o en kötü eyleme sahip çıktı. Ancak o en kutsal ruh ise, gökyüzünün sert kalesiyle örtünmüş olarak bilgeliğe sahip çıktı.
Ondan hem nefret ediyor, hem de seviyordu, aynı kendinden nefret edip, kendini sevdiği gibi. Ondan kurtulamazdı. Artık bu konuda hiç iradesi kalmamıştı.