Her insanın bağrında bir cellat yattığından ve her bir insan kendi celladını derin ve bilinçsiz bir titizlikle beslediğinden ancak kendini kurban olmaya eğiterek soyluluğa doğru ilerlenebilir.
Varolan her şeye karşı derin bir merhamet besliyorum; bu nedenle de hiç umudum yok. Zaman herhangi bir anlamsız iç çekişe şerh düşerek akar. Yaşama arzusu sınırsız bir ıstıraptır, yine de bu ıstırap dolayısıyla katalanırız tüm diğer ıstıraplara.
Şimdi tutup da ‘Beni çok üzüyorsun ‘ falan filan demeyeceğim. Üzülmek mesele değil çünkü, üzüntülerle nasıl baş edeceğimi biliyorum. Ama bu kadar çok öfkeyi ne yapacağımı bir türlü bulamıyorum. Kavga etsek belki biraz rahatlarım. Ancak kavga belli bir samimiyet gerektirir. Seninle o kadar samimi olduğumuzu düşünmüyorum.
Mutluluk ve erdemin sırrıdır; yapmak zorunda olduğun şeyi sevmek. Tüm şartlandırmaların amacı budur: İnsanlara, kaçınılmaz toplumsal yazgılarını sevdirmek.
… halkın boş inançları sevmesinin tek nedeninin, kendisi aydınlıktan nasibini aldıktan sonra elindeki ışığı asıl kullanması gereken yere, yani cahilliğin karanlığından kurtulmaya çalışan halka yardım etmeye değil, halkı bu karanlığın içine iyice gömmeye çeviren acımasız insanların geçmişte de şimdi de var olduğu…