Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sümeyra Sağdinç Doğan

Sümeyra Sağdinç Doğan
@SMYRSGDNCDGN
Mermi de benim, tetik de benim. Vücudumun kudretinden emin olmasam da işaret parmağımın şehadetinden eminim...
insanlık görevini ifa etmeye çalışıyor
hayat okulu öğrencisi...eğitim devam ediyor
dünyada bir yerde yaşıyorum
Nerede doğduğunun ne önemi var.
62 okur puanı
Ekim 2020 tarihinde katıldı
Ego
Hayır, ego değil kontrölsüz sınırları olmayan veya sınırları uçsuz bucaksız genişlemiş bir ego tehlikelidir.
Reklam
Para...?
Ölüm para ile zehirlendiğinde doğacak tek sonuç öfke olurdu. Geriye kalanlar tabutları bile paylaşamazdı.
Kapra YayıncılıkKitabı okudu
İnsanı Anlamak
Arkadaşlarim bana sanki bir hastaliktan kurtulmuşum gibi davranıyor. Kesinlikle gençleştiğimi söylüyorlar. Gençleşmek mi? Evet ben şimdi tek başıma yaşamaya başladım. Artık geçmişte kafamı taktığım saçmalıklar geride kaldı. Her şeyin anlamı ve bir biriyle bütünlük sağlayan ilişkisi var. Bunu geç de olsa kavradım. Sıcak, canlı eldeki soğuk tüyü almak yada kuru kâğıda yazmak gibi şeyler, artık beni de diğer canlılar gibi diri hissettiriyor. Ama içinizde kuruntu olmalı. İlk kural budur. Beni şanslı kılan, kanımı ısıtan ve benim de mantığıma oturan bir kuruntu var içimde. Eğer içimdeki uyanışın mucizesini tarif edecek olursam, kendimi tek başıma derinden etkilendiğimi kendi kelimelerimle ifade etmeliyim. Hiçbir arkadaşıma bundan bahsetmedim. Nasıl canlandığım,güzelleştiğim konusunda kimse kafa yormadı.Canlanmam için bu ölüm yolculuğunu bulmam gerekiyordu. Benim yaşadığımı her kim yaşarsa bu saatlerde bilinçli olmayacak ve çok azı anlayabilecektir. Ben de altı ay boyunca anlamış olabilseydim , o olağanüstü gecede yaşadığım birbirine bağlı öyküleri yaşamayacaktım. Kaderimden utanacak da değildim. Çünkü kader dediğimiz şey beni anlamıyor. Ama hepsinin birbirine bağlı olduğunu bilen biri kibirlenmez. Bu yüzden utanmıyorum. O ise beni anlamıyor. Her kim içindeki insanı anlarsa,bütün insanları anlamış demektir.
Sayfa 58 - Kapra YayıncılıkKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İçi ölmüş
Alıştığım hayatı değiştirmeden günleri, haftaları, ayları yavaş yavaş dolduruyorum. Bir sabah aynanın karşısına geçtim. Bir de ne göreyim: şakaklarıma karlar yağmıştı. Gençliği Yavaş yavaş ellerimden kayıp gidiyordu. Gençler bana“içi ölmüş” lakabını takmıştı. Onlara hiçbir tepki vermedim. Çünkü ne kendimi ne de genç kalmayı yeterince seviyordum. İçsel bir durgunluk yaşıyordum. Bu yüzden günlerim her geçen gün biraz daha düzenli geçiyordu. Farklı şeyler yaparak vakit öldürüyordum. Bazen de hiç tahmin etmeyeceğim olaylar yaşanıyordu. Yine de hayatım durgun geçiyor, ağaçtan düşen yapraklar gibi sıradan devam ediyordu. Alışılmışın dışında hiçbir şey yoktu.
Dua
“Allah cezani ver-mesin!”- me-ma ekinin bir hükmü yokdemiştik. “Kahretsin!”- kahredecek olaylar ver. Dua etmek bizim için hayatın içinde özel bir zamanda yapılan bir tören gibi özel olduğu için sanki gün içinde ettiklerimiz bize verilmeyecekmiş gibi ağzımızdan çıkanı duymadan konuşabiliyoruz. Hal böyle olunca canımızdan çok sevdiklerimize dahi “Gözün kör olsun!”, “Allah seni kahretmesin!” gibi bed dua tadında seslenişlerde bulunabiliyoruz. Sanırım bu yüzden“Söz gümüş ise sukût altındır” denilmiş. Dua sadece belli zamanlarda yapılan bir eylem değildir. Yaşamın tamamında söylediklerimiz duamızdır.
Reklam
İnsanın hak yerini bulsun diye öç aldığı söylenir. Şu halde esaslar da, ana sebep de bulunmuştur: Adalet. Bu durumda her açıdan içi de rahatlarsa, artık tamamıyla sakin, hatta iyi, doğru bir iş yaptığına emin olarak öç alır. Halbuki ben bunda ne adaletle ne de erdemle ilgili bir yön bulurum, intikam almaya kalksam, bunu sırf kinimden yapacağımı bilirim. Kin gerçekten bütün kuşkularımı yok edecek sebep olmadığı için, temel sebep yerine geçebilirdi elbette.
Nasıl olurda yitiririm hayatın adaletine inancımı. Başını kuş tüyüne yaslayanların rüyaları yerde yatanlarınkinden güzel değilken...
Aslında benim hiç yakın arkadaşım yoktur. Olmasını da istemem. Arkadaşlarım bunun farkında değil ama ben bu bağlantıların üstünde ya da dışındayım. Onlar gibi davran­ maya, onlara benzemeye çalışıyorum, lakin içim farklı, işte romanı yazan zavallı arkadaşımın inemediği derinliklerden biri de bu. O beni, politik geçmişi olan ve Kuzey sürgününe savrulmuş, sıradan insanlardan biri sanıyor. Başımdan ge­çenleri, benden daha ilginç buluyor. içimdeki derin ve köklü karanlığın farkında değil. Çünkü insanları konuşarak tanı­yamazsınız. Konuşmak, canlı yaratıklar arasındaki en etkisiz iletişim aracı. Dil yalan söylüyor, olanları çarpıtıyor, insanlı­ğın hiç bıkıp usanmadığı klişeleri tekrarlıyor. Bu yüzden, in­sanları dinlemek onları anlamak için yeterli değil.
"Peki, sizin ayrıcalığınız ne?” Tuhaf bir düşünce tarzım olduğunu söylüyor. Çok tuhaf bir insanmışım. Bu hafif saldırıyı, benim değil dünyanın tuhaf, hatta deli olduğunu söyleyerek savuşturmaya çalışıyorum. Ama benim gibi insanların zayıf yanının da her şeyi fark etmek olduğunu söylüyorum. Fazla bilmek mutsuzluk getiriyor. “Ne mutlu cehaletin koruyucu rahmi içinde bir cenin gibi büzülüp yatanlara" diyorum.
Sayfa 250Kitabı okudu
Reklam
Parmaklıkları tek tek saymalıydı. Eğer biri eksik kalırsa dünyanın sonu gelecekti sanki. Ama bu işin kuralı yoktu. Parmaklık l ar ı birer atlayarak da sayabilirdi. Ba­zı insanların doğuştan böyle olduğunu düşünüyordu. Kendi­ sinde ise sonradan başlamıştı bu. Yaşadıklarının ve uzun Ku­zey yıllarının bir hediyesiydi bu garip huy. Yapmasa da olur­du ama böyle şeylerle oyalandığını düşünüyordu. Çünkü çok sıkıcıydı ortalık Bastığı yeri fark etmeden çiğneyip geçen insanlara büyük bir hayranlık duymaktaydı.
Sayfa 15 - Doğan kitapKitabı okudu
ince bir mizah...
Sokakta birisi Sokrates'e hakaret etmiş, bir de tekme atmış. Sokrates aldırmadan yürüyüp gitmiş. Durumu görenler niye bir tepki göstermediğini sormuşlar. O da "bir eşek beni ısırsa onu davamı etmeliyim sizce" demiş.
Sayfa 160Kitabı okudu
Ah meliha kendisi pek az sevsin ancak kendisi çok sevilsin isterdi...
"Elin kızına hemen bir kulp takılmaz ki ne tanıyorsunuz,ne biliyorsunuz onu. Bir kere dinleyin, anlayın, öyle konuşun.Bir de Müslümanız deyorlar."
Birkaç gün böyle geçti ve ben o küçük yolda her yürüyüşüm de daha da rahatsız oldum. Neden kimse bu konuda bir şey yapmıyor? Neden kötü olduğunu görmüyorlar mı. O zavallı hayvanlar... " Sağlıkları ciddi bir tehlike altında olsa gerek. "diyorum kendi kendime. Sonra belki de burayı, biriken çöpü görmemişlerdir. Ben de önce fark edememiştim, diyerek sebebini anlamaya çalıştım. Buna rağmen artık fark ettiğime göre kesinlikle rahatsız oluyordum. Nihayet "aslında sen bu sorunun farkındasın öyleyse neden bir şey yapmıyorsun?" diye kendimi sorguladım. Evet hislerim ve düşüncelerim çok açıktı." Eğer yapılması gereken bir şey görüyorsan, o zaman sen yap. İçime bir anda bir heyecan geldi neden başkasının bir şeyleri değiştirmesini bekliyorum ki bunu tek başıma halledebilecek kadar gücüm var diye düşündüm bunu yapmak doğru olan da yapacak olan da bendim.
Teksastan Hakikatte Yolculuk
Aklıma tekrar ibadet ve ibadetler sırasında giydiğimiz sade ve gösterişsiz kıyafetler geldi. Üzerime giymiş olduğum kıyafetleri düşündüm; her seferinde eve gidip namaz kılabilmek için üzerimi değiştirmem gerekiyordu, çünkü genellikle kıyafet seçimim ibadetler için uygun olmuyordu ya giydiğim bluzun kolları kısa kalıyordu ya da eteğim gerekli uzunlukta olmuyordu. Fark ettim ki günlük kıyafetlerimi ibadete hazırlanırcasına seçersem her daim Rabbime olan itaat mi sergileme imkanı bulabilecektim böylece hayatında önemli bir yer tutan ibadet eylemini yerine getirmek için her daim hazır olabilecektim ve endişelerimden araınabilecektim. İşte o günden itibaren dışarıya çıkarken giyindiğim kıyafetlerin aynı zamanda ibadet etmeyi uygun olması gerektiğine karar vermiştim.
Sayfa 136 - TemmuzKitabı okudu
Reklam
Hayat tekrarlardan ibaret, dedi adama. Hep insanlar kendilerine özel zannederek, aslında herkesin yaşadıklarını yaşarlar. Ama onlara verdikleri tepkiler ile insan olurlar ya da olmazlar.
Sayfa 324Kitabı okudu
Otla balık arasında ne fark var, dedi İbrahim . İhtiyar cevapladı: Şuur. Devamını da getirdi: Ot kendine bakamaz, balık kendine bakar.
Sayfa 274Kitabı okudu