Su gibi akıp biten bir kitap. Yalnızlık, tepkisizlik, ötelemecilik hepimizin zaman zaman karşılaştığı durumlar. Ondan dolayı hayatımızın belirli dönemlerinde yaşadığımız bir olgu Oblomovculuk. Böylesine narin, kimseyi kıramayan ve düşünceli bir insanın bu şekilde kendini kenara çekmesi, hayata karşı hırslarının olmaması çok normal karşılaşılabilir durum. Andrey gibi yenilikçi, çalışkan, hırslı ve batıyı simgeleyen bir insanla Oblomov gibi gelenekçi, değişime kapalı gözüken bir karakterin buluşmasında en güzel ortak nokta ikisinin de güzel karakterleridir. Kendimde iki tarafın da gelgitlerini hayatım boyunca yaşadığımı söyleyebilirim.
Oblomov bu şahsına münhasırlığı ile kitaptan öteye gidiyor, bir felsefeye dönüşüyor.