Öyle yıkma kendini
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada
Yürü üstüne-üstüne.
Tükür yüzüne celladın
Fırsatçının, fesatçının, hayının
Dayan kitap ile.
Dayan iş ile
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.
AHMET ARİF
youtu.be/KX2emE7QB0k
Kimlik, son ikiyüz yılın sorunu değil aslında. İnsanlık kavramını yarattığımız günden beri, bütün olayların, olguların, düşüncelerin, inançların dahî ayrışma ve birleşmelerin de sebebi.
Zira “ben” tanımlaması kadar, “biz” tanımlaması da kimlikten doğuyor. Hatta “sen" "siz", "o",
•Kitap, 1928-1930 arasında çeşitli dergilerde yayınlanmış
Sabahattin Ali 'nin ilk yazdığı öykülerden oluşuyor. Öykülerin her biri birbirinden hüzünlü ve farklı konuları anlatıyor.
•Her öykü yalın ve akıcı bir şekilde yazılmış. Tasvirlerden bahsetmiyorum bile
Sabahattin Ali 'yi bilenler bilir tasvirleri çok güçlü bir yazar.
•Öykü okumayı seviyorsanız bir solukta okuyup bitirilebilecek bir eser. Ama naçizane tavsiyem daha önce
Sabahattin Ali yada öykü okumadıysanız bu kitapla başlamamanız yönünde.
•Keyifli okumalar
DeğirmenSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202145bin okunma
Sabahattin Ali, birçok eserinde olduğu gibi Değirmen adlı kitabında da toplumun kanayan yaralarını, adeta deşilen bir ciğer misali, adaletsizlikleri, sevgi yoksulluğundan ağzı hasret kokan sevdalıları bir tokat gibi yüreğimize indirip duruyor. Üstelik bunları yaparken üslubundan hiç ödün vermiyor. Ne mahrum ediyor betimlemelerinden ne de kalemini ürkekleştiriyor; mürekkebi olduğu gibi döküyor kağıtlara ve bir ebru gibi milim milim şekillendiriyor kelimeleri. Satırlar, sayfalar bitip son kelimeye kavuştuğumuzda on altı öykünün olan çıplaklığıyla zihnimizde uzanıverdiğini görüyoruz.Hangi konuyu, hangi karakteri ve yeri, zamanı ele alırsa alsın ham maddesinin hep ‘sevgi’ olduğunu görürüz Sabahattin Ali’nin. Hep sevgiyle yoğurulur ve sevgiyle inceltir kalemini; kelimelerini sevgiyle başlara taç eder. Kimi zaman insanların sevdaya olan doyumsuzluğunu kırlangıçlar anlatır kimi zaman da yalnızlığa olan sevgisini kendini kitaplarına teslim ederek belli eder ve ekler. Üç bölümden oluşan bu eseri baştan sona karakterleri, olayları ve kendi içindeki üslubuyla tam anlamıyla irdelemeye çalışırken, aslında yazarın ön sözde iliştirdiği bu sözler anlattıklarının okur için olduğunu zaten kanıtlar nitelikte:
‘Arasında yazmış olmakta utanacağım kadar kötülerin olduğunu biliyorum… İyiyi kötüden ayırmak külfetini okuyucuya bıraktığım için özür dilerim.’ Keyifli okumalar...
DeğirmenSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202145bin okunma
“Uygarlığın gördüğü en büyük yalnızlığı yaşıyoruz!” diyor yazar bir sayfada...
Kitabın özeti olabilir.
Kalabalıklar içinde, bir mahallede, bir ailede yaşanan yalnızlıklar anlatılıyor. Ölümün çevrelediği yalnızlıklar var kitapta.
90 larda Batman’da siyasi çatışmaların, güç mücadelelerinin içinde genç kız olabilmeyi,insan olabilmeyi,insanca yaşamanın zorluğunu her sayfasında anlatıyor.
Ben okurken göz yaşlarımı tutamadım. Okurken siyasi görüşünüzü bir kenara bırakın bence. 20 Li yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim insanların bu topraklarda her bir nefesin bedelini nasıl ağır ödediklerini anlıyorsunuz.
Ölümle, korkuyla,yalnızlıkla,hiçlikle,yoklukla,ötekileştirmeyle...
Dili yalın, olay örgüsündeki geçişler yormuyor kitapta bir gece içinde kaybolup bitirebilirsiniz okunması tavsiye edilesi kitaptır. İyi ki okudum diyorum...
1990 lı yılların başı..yer Batman.. bir yanda o dönemin en azılı terör örgütlerinden Hizbullah.. diğer yanda Devrimciler.. .sokak aralarında patlayan silahlar ve bombalar..ve bunların arasında sıkışıp kalmış yerli halk...ve kadınlar..
Kitapta yaşananları 90 lı yılların tüm çocukları hatırlar.Haberlerde sık sık duyardık çünkü Hizbullah, çatışma, toplu mezarlar ve intihar kavramlarını...bu kitapta okuyunca tekrar hatırladım o günleri ... güzel ülkeme içim burkuldu..
Kitapta Zehra öğretmenin bir tespiti vardı.. her grup diğerini ötekileştiriyor diye..bunun üzerine düşümdüm.. haklı.. hem de çok haklı..Aynı dili konuşup nasıl anlaşamadığımıza hayret ettim.
Kitapta 3 ana karakter var.Zehra, Taha ve Fesla... ancak diğer karakterler hakkında da fikir sahibi oluyoruz.. 3 farklı teknik ile yazılmış..günlük, mektup ve bugün şeklinde.. geçişler yorucu değil..o yüzden hikayeden kopmuyorsunuz.. yaşananlar acı olsa da akıcı bir kitaptı..
Yazarın kalemini ve tespitlerini çok beğendim..
”Doksanlı yıllar bu ülkenin Pandora kutusudur.” diyor Mehtap Ceyran bir röportajında. Bana kitabın özünü sorsanız, bu kitabın özü bu cümledir derdim.
Bir çoğumuz hayatımızdaki en güzel yıllar olarak hatırlarız 90’ları, sohbeti açıldığında gerek 90’lı yılların pop müzikleri, sokak kültürü, disko müzikleri, arabesk film furyası, sinema