Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İmre yılmaz

İmre yılmaz
@Ylmzimree
Türkçe öğretmeni
Lisans
173 okur puanı
Kasım 2018 tarihinde katıldı
Çocukken insan her şeyin değişmez bir şekilde belirlenmiş olduğuna inanıyor.
Reklam
Bakıyorum ona. Anlıyorum. Özgürlüğünü savunuyor. Aylak aylak dolaşabilme, yavaş yavaş mahvolma özgürlüğünü. Ama özgürlük, özgürlüktür yine de.
İnsanlar onur ve sadakate övgüler yağdırır ancak insan çabasının yegane odak noktası bireydir. Bireyin ötesinde de bir başka birey vardır. Toplumun esrarengizliği; okyanus olan toplum değil, bireydir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsanların yürekleri arasındaki bağ yalnızca uyum üzerinden oluşmuyordu. Aksine, bir yaradan diğerine daha derin bağlar oluşuyordu. Acı acıyla, kırılganlık kırılganlıkla yürekleri birbirine bağlıyordu. Elemli çığlıklar olmadan suskunluk, kan toprağa akmadan affediş, insanın içini lime lime eden kayıplardan geçmeden kabulleniş mümkün değildi. İşte bu gerçek uyumun kökünde var olan şeydi.
Sayfa 266Kitabı okudu
Bir sorun diğer birçok sorunla bağlantılı oluyor. Bir sorunu halletmeye çalışırken bir bakıyoruz ki başka bir sorun peşine takılıp gelmiş. O kadar kolayca özgür kalamayabiliriz.
Sayfa 249Kitabı okudu
Reklam
Gerçek dediğin, kumların altında kalmış bir şehir gibidir. Zamanın akışıyla üstündeki kum daha da kalınlaşırsa gerçek iyice derine görülebilir, yine zamanın akışıyla birlikte kumlar rüzgarla savrulursa görünür hale de gelebilir.
Sayfa 166Kitabı okudu
Gerçek kolay ve yalındır. Bu yalınlığın içinde de vahşi bir güç yatar. Yaşamın vahşi, ilkel gerçeklerine ancak yıllar süren bir savaşımın sonunda varabildim. Çünkü insanlar yaşamın yalın ama çirkin ve güçlü olan gerçeklerine birkaç yıl içinde varamazlar pek. Gerçeğe ulaşmak artık ölümden korkmamak demektir. Her ikisiyle yüz yüze gelmek büyük bir cesaret gerektirdiğinden ikisi birbirine benzer. Gerçekler de insanı öldürdüğü için ölüm gibidir.
Sayfa 105Kitabı okudu
Ait olmadığı büyülü bir dünyada yürüyen bir kadın gibiydim. Bu kadının canının istediğini yapma, istemediğini yapmama özgürlüğü vardı. Ender rastlanan o kimseye bağlı olmama, her şeyden vazgeçme, çevredeki dünyayla bütün ilişkilerini kesme, tamamen bağımsız olma ve bağımsızlığının hakkını vererek yaşama; bir erkeğe, evliliğe, ya da aşka bağlanmadan özgür olma; tüm kural ve yasaların sınırlandırmasından kopma hazzını yaşıyordu bu kadın.
"İyi ki görmüyor duymuyoruz." dedi sultan. "Zaten bütün yaratıklar duysalardı savaşı, bütün yaratıklar duyabilselerdi savaş çığlıklarını bu dünyada savaş olamazdı. Savaşın iğrençliği bilinmeyen bir şeydir, savaşın kötülüğü saklanan bir şeydir, yaratıklar onun için kabul edebiliyorlar savaşı."
Reklam
Yaşadığımız süre boyunca insanlar tarafından eğitiliyoruz ve bizi etkileyen olaylardan edindiğimiz tecrübeyle olgunlaşıyoruz. Bize eğitim veren insanların bizim için çizdikleri yol ile yaratılışımıza uygun olan yol zıt yönleri işaret ettiğinde ise ruhsal karışıklıklar yaşıyoruz. Yürümemizi istedikleri yolun sonu bize mutluluk getirmeyecek, ancak diğer yolda yürümemiz için de teşvik edilmiyoruz. Bütün hayatımız boyunca böyle çarpıştığımız ve dalgalandığımız için kendi kendimizle uyuşamadan, ne kendimiz için ne de başkaları için iyi işler yapamadan hayatımızı tamamlıyoruz.
"Cehennnemi başka bir dünyada aramaya ne gerek var? Cehennem zaten bu dünyada kötülerin yüreğindedir."
Öğrenme becerisiyle doğuyoruz ama hiçbir şey bilmiyoruz, hiçbir şeyi tanımıyoruz. Tamamlanmamış, yarı yarıya oluşmuş organların içinde zincirli olan ruh kendi varlığının bilincinde bile değildir.
Bir sürü değişik soru dolaşıyordu zihninde; neden insanların bir bölüğü yoksul bir bölüğü aşırı zengindi? Neden birinciler ikincilerin çizmesi altında eziliyor, bir gün onların yerine geçebilme umudu beslemeden ha bire acı çekiyordu?
Toplumlar çürüdükçe, son canlının da kökü kazınana kadar insanlar birbirlerini yer dururdu.
444 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.