Nasıl yaramaz çocuklar okulda kendi halinde bir insanı rahat bırakmazsa, nasıl onu habersizken çimdikler, yüzüne gözüne kum atarlarsa hayat da beni öyle üzüyor... Bittim artık!
Sayfa 204 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 15. basımKitabı okudu
(Cezaevinde, kendisi gibi sosyalist arkadaşlarıyla her toplantıda olduğu gibi fikirlerini konuşurlarken, her seferinde ateşli konuşmalar yapan bir komünist, kendi öz menfaatlerinden sıyrılmış bu insanların ne kadar kıymetli olduklarını, hatta insanüstü bir varlık olduklarını anlatır. Ardından kapı açılır da koğuşa sadece birkaç tane yeni karyola gelince, bunları anlatan kişi, kendi eski karyolasını atar ve herkesin bakışları arasında gider ve yeni karyolalardan birini kapar.)
Kolektif ruh, ferdin şahsına, şahsi rahatlığına ve menfaat kaygısına ilişkin olan hallerde demek ki bütün kuvvetini kaybediyordu. İşe yaramaz bir cihaz haline geline geliyordu. Ama bu küçük olay nedense beni çok üzdü ve düşündürdü.
Acaba hayat, onun dilediği gibi akar da, bir gün bu kapılar açılır ve ona:
- Buyur arkadaş! Artık söz senindir, vaat ettiğin dünya cennetini yap! derlerse ne olacaktı!
Tabii o zaman bu küçük karyola büyüyecek, büyüyecekti. Süslü, ipekli yatak odalarına, köşklere, saraylara inkılab edecekti.
Kitaba karşı hemen hemen karşı konulmaz bir tutkum var; hiç durmadan okumak, öğrenmek, kendi kendimi yetiştirmek peynir ekmek kadar kesin bir gereksinim benim için.