Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum.
Ve bugün tekerlek kırılmıştı. Ümit artık İstanbul'da değil Ankara'daydı ve bu ümit pırıl pırıldı, muhteşemdi, insanı hayata yeniden kavuşturacak kadar kudretliydi.
Ön yargılarıma rağmen başladığım bir kitaptı. Beklentim hiç yok denecek kadar azdı.
Birçok ülkenin ünlü istihbarat teşkilatlarının önemli bir proje sebebiyle 5 Türk mühendisi paylaşamaması aksiyon türüyle okuyucuya aktarılmış. Kaçırılmalar, silahlı çatışmalar, operasyonlar ve cinayetlerin bol olduğu bir romandı. Sonunda ise "Türk tipi" dramla yoğrulmuş sayfalar vardı.
Kitap sabit bir anlatıcının gözünden anlatılmıyor. Anlatıcı bölümden bölüme değişiyor buna alıştıktan sonra daha kolay akmaya başlıyor roman.
Ayrıca kitabın ilk birkaç bölümünde çok fazla şiveli konuşmaya yer verilmiş bu biraz bana yapmacık geldi. ( örnek : "Amerigaya kadar gelmişik striptiz bara da mı gidemeyecektik yani.", "bilisen ben kendi oğlim gibi sevirem oni") Bunlar haricinde ise "lan kanka", "topraam" gibi ifadeler de samimiyet katmak için kullanılsa da beni iten şeylerdi. ( "kanka" kelimesine antipatim vardır.)
Sonuç olarak : Telapatı ve uzaduyum gibi değişik kavramların üzerinden kurgular yapılması hoşuma gitti. Sonlardaki dram da hoş bir tat katmış kitaba. Ama önemli mevkilerdeki mühendisler ve istihbarat başkanı gibi kişilerin sokak serserisi ağzı ile konuşması bana en büyük eksiyi verdirdi. Artılar ve eksileri bir listeye döktüğümüzde ise kitap için "sabuğun köpüğünden farksızdı" ya da "güzeldi" diyemiyorum.
En nihayetinde et mi tavuk mu balık mı karar veremediğim kitaplardan biriydi diyebilirim :)