Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yamaç

… özne yalnızca bir çarpıntı, nadiren meydana gelen bir itki ya da hemencecik kaybolan, yok olan bir kesinti olarak ortaya çıkıp gösteren vasıtasıyla "kendini dışavurur."
Reklam
… gerçeği sadece harften önce var olan, çocuğun dili özümsediği anda (adeta çocuk dilin tamamını, tek seferde özümseyebilirmiş gibi) bütünüyle kaybolan bir şey olarak düşünmemiz gerekmiyor. Belki en iyisi, gerçeği henüz simgeselleştirilmemiş olan, simgeselleştirilmeden kalan, hatta belki simgeselleştirmeye direnen şey olarak kavramaktır; gerçek, konuşan kişinin yüksek dil becerisine rağmen ve onun "yanı sıra" sorunsuzca var olabilir.
Simgesel, gerçeği iptal ederek, dil tarafından adlandırılan ve bu sayede üzerinde düşünülebilen, konuşulabilen bir şey olan "gerçekliği" yaratır. "Gerçekliğin sosyal inşası" belli bir sosyal grubun (ya da alt-grubun) dilinin sağladığı sözcüklerle işaret edilebilen, tartışılabilen bir dünya ima eder. Bu dilde söylenemeyen bir şey onların gerçekliğinin bir parçası değildir, daha açık söylemek gerekirse, öyle bir şey yoktur.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bilinçdışı olan, söz konusu "birey" tarafından bilindiği bilinmeksizin bilinen şeydir: bireyin "aktif biçimde," bilinçli olarak kavrayabileceği bir şeyden ziyade, "edilgen biçimde" kaydedilmiş, yazılmış, hesaba katılmış bir şeydir. Bu sahipsiz bilgi, gösterenler arasında kurulan bağlantıya kilitlenmiştir, daha doğrusu, bu bağları oluşturan şeyin ta kendisidir. Bu türden bir bilginin ne öznesi vardır, ne de özneye ihtiyacı...
Sayfa 52 - ***Kitabı okuyor
… özne simgesel düzenle kurulan bir ilişkiden ibarettir, yani, dil veya yasa olarak Öteki’yle ilgili takınılan tavırdır.
Reklam
… bedenin farklı bölgeleri toplumsal/ailesel olarak belirlenen anlamı yüklenir. Beden fethedilir; "harf öldürür" bedeni. "Yaşayan varlık" (le vivant) —hayvani doğamız— ölür, ondan boşalan yerde dil hayat bulur ve bizi yaşar. Beden baştan yazılır, yani bir bakıma, fizyoloji gösterene boyun eğer…
Bergson'un ifadesiyle dil "insanın üzerindeki kabuktur." Beden dil tarafından yazılmış/silinmiştir.
Öteki söylemin (…) içselleştirilmesinin en net örnekleri, çoğunlukla vicdan ya da vicdan azabı denen şeyde, yani Freud’un süperego dediği şeyde bulunur.
Bilinçdışı (…) başka insanların arzularıyla dolup taşar: bazen filanca okulda okuyup filanca kariyeri kovalamak gibi ana baba arzuları, bazen evlenip barklanıp büyük anne ve babalara torun verme gibi büyük anne-baba arzuları, kimi zaman da sizi aslında ilginizi bile çekmeyen bazı aktivitelere dahil eden akran baskısı. Bu gibi durumlarda, sizin "kendinize ait" saydığınız bir arzunun yanında boğuştuğunuz bir başka arzu daha vardır, ipleri elinde tutuyormuş gibi görünen ve kimi zaman sizi eyleme zorlayan fakat bütünüyle de kendinize ait hissetmediğiniz bir arzudur bu.
Lacancı çerçevede dil olmaksızın arzu diye bir şey yoktur…
Reklam
… bebeğin ağlamalarına sürekli mamayla cevap verilmesi tüm huzursuzlukları, üşümeleri ve sancıları açlığa dönüştürebilir. Bu durumda, anlam bebek tarafından değil, başka insanlarca ve onların konuştukları dil temelinde sabitlenmiş olur haliyle.
… isteklerini biçimlendiren de bu işlemin ta kendisidir çünkü kullanmak zorunda kaldıkları sözcükler kendilerine ait değildir, kendine özgü talepleriyle birebir örtüşmez: arzularının kendisi dilin, daha doğrusu, ögrendikleri dillerin kalıbında biçimlenir.
Nesne, dünyayı simgeselleştirmek için kullandığımız sistemlerin, yani dilin arıza yaptığı noktalarda burun buruna geldiğimiz gerçektir. Nesne, ne zaman her şeyi açıklamak, tastamam söylemek için göstereni kullanmaya yeltensek ayak direyen o harftir.
Çocuk ebeveynlerinin arzusuna layık olduğunun görülmesini ister, oysa aslında ebeveynlerin arzusu onun için körleştirici ve ölümcüldür.
Lacan 1950’lerin sonunda "varlığı" insanın sadece travmatik jouissance deneyimine yol açan nesneyle kurduğu fantazi ilişkisi sebebiyle insan özneye bahşedilmiş bir şey olarak görürken, sonradan öznenin ilksel jouissance deneyiminin kendisini öznenin Öteki’nin arzusuyla travmatik karşılaşmasından doğan bir şey olarak formüle eder. Bu sayede, özne -eksik varlık— heyecan verici ve büyüleyici oluşunun yanında sarsıcı, boğucu ve sevimsiz de olan Öteki’nin arzusuyla kurulmuş bir ilişkiden, daha doğrusu, Öteki’nin arzusu karşısında benimsenen bir duruştan yola çıkarak kavranır.
1.780 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.