Zehra, bir Anadolu şehrinde idealist bir ilkokul öğretmenidir. Kendini çocukların eğitimine adar fakat acıma duygusundan yoksun, katı ve serttir.
Bir gün babasının ölüm döşeğinde olduğunu haber alır. Bu zamana kadar yok saydığı babasını bir kez daha tanımadığını söylese de son kez babasını görmeye gider.
Zorluklarla geçen hayatının tek sebebi babasıdır. Babasının eşyaları arasında bulduğu günlük ise tek tanık olarak bilmediği her şeyi Zehra’ya anlatır.
Zehra’nın aile sevgisinden yoksun, acımasız biri olarak büyümesinin tek sebebi babası mıdır?
Zehra, sonunda “acıma” duygusunu hissedip tamamlanacak mıdır?
”Acımak”ı yıllar önce okumuştum. İlk okuduğumda nasıl üzüldüğümü hatırlıyorum. İkinci okumam ise beni aynı hüzünlere boğmadı. Ah gençlik!
Okurken dönemin birçok sorununu da görüyorsunuz. Torpil,tembellik, iftira, aldatma, ahlaki bozulma, devlet ve eğitim kurumlarında yaşanan aksaklıklar…
Tabii, mantık insanı Zehra ile duygu insanı Mürşit Efendi’yi de karşılaştırarak okuyorsunuz.