Ayrılık sonrası yaşanmış olan acıların oluşturduğu bir kitap. Acı değil, kişi değil, anılar... Yaşanmışlıklardan oluşan bir mektup. Bazen bir şey söylerken aslında 10 şey söylüyorsunuzdur ama karşınızdaki ise sadece algılamak istediğini algılar, bu kitapta anlatılan da tam olarak bu. Belli başlı cümlelerin altında yatan hissiyatlar, sonrasında gelen sorgulamalar. Kitabı abartıldığı kadar iyi bulmadım açıkçası. Yer yer görmek istemediğimiz, görmezden geldiğimiz, göremediğimiz gerçekleri de yüzümüze vuruyor.
Beni en çok etkileyen kısım; 200 üncü bölümdeki leylek hikayesi... Bu beni çok üzmüştü, nedenini bilmiyorum. Bir an için 'Benden sonra başka bir eli tutan ellere bir daha asla tutunmam.' düşüncesi geçti aklımdan. Birine yüreğinizdeki bütün sevgiyi verebilirsiniz (gerçek anlamda sevmek de sevilmek de hepimizin sadece bir defa karşısına çıkar) Bütün yaptıklarını göz ardı edebilirsiniz. Lâkin öyle anlar gelir ki, o kişiye karşı bütün besledikleriniz tükenir.. Yok olur gider.. Biraz da sınırlarla alakalı bir durum. Öyle ya; sınırlarımızı hep zorlarız ama bazı şeyler onları aşar ve karşınızdaki artık içinizde biter. Sanırım bu da benim için böyle bir durum olduğundan dolayı bu kadar dokundu.