Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ang

"İki insan arasındaki mesafenin hiç kapanmayacağını ve bir insanın başka bir insanı mutlak olarak anlayamayacağını fark edince, kalbini O'na açtı. İstediği şeyi insanlar veremeyecekti. Bu, insanların kötü niyetinden de kaynaklanmıyordu. İstediği şeyi vermiyor değillerdi. Veremiyorlardı. O'nu mutlak olarak anlayabilecek, ancak Mutlak Varlık olabilirdi. O'nun kendisini mutlak olarak anladığını hissedince, içindeki uzaklıklar kapandı, Mutlak Varlık, ona mutlak yakındı."
Reklam
"İhtiyaç hissedilen güvene darbe gelmediği sürece, iki insan arasındaki mesafe giderek azalır. Ancak bu mesafe hiçbir zaman kapanmaz. Bu, insan ilişkilerinin sınırlılığı ile ilgilidir."
"Eli görmeyen kişi, yazıyı kalem yazdı sanır..." Mevlana
Sayfa 167Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"İnancın insan için olduğunu; önce insan sonra inançlı olunabileceğini.."
Göze indirilmiş akıl, aklı da gözü de kör eder.
Reklam
İslam geleneği, maddi alemin bilgisi konusunda pek de iç açıcı bir tablo çizmiyor. Temel rehberi olan Kur'an-ı Kerim'in açık ve net emirlerine, uyarılarına, hatta tehditlerine rağmen kainata bakma iştiyakını, gördüğünden hayrete düşme kabiliyetini ve Sünnetullah'ın gizli yönlerini anlama tecessüsünü neredeyse tamamen yitirmiş!
Kültürel kökenlerimizden gelen bakış tarzımız, Batı'nın düalist bakışından ziyade, saçaklı mantığa daha yakındır. Bir zamanlar olayları iyi-kötü olarak değil, "neticede hayırlı" olarak nitelerdik. Gaybın bilgisini Gaybın Sahibine bırakıp aciz aklımızın kavrayabileceklerinin peşine düşme cesaretine sahiptik. İnsani insan olduğu için, eşref-i mahlukat olduğu için önemserdik. Ama zaman içinde bir şekilde bunları unuttuk ve bugün Batı'nın sancıları içinde ortaya çıkan yeni gelişmeler, üzerinde oturduğumuz ganimete dair bize yeniden uyarılarda bulunuyor.
Insanın kaderidir bu: Haddini aşabilme yeteneği bahşedilmiş tek canlıdır ve ne yana doğru aşacağına karar verme hürriyetine de sahiptir. Çocuklarımıza ezbere dikte ettirdiğimiz dinden, mezhepten, ideolojiden, milliyetten ve gelenekten önce "insanlığı" öğretmeden de bu hürriyeti adam gibi kullanmayı beceremeyeceğiz.
İşte, biz hepimiz böyle sanıyoruz: Kendi hayatımıza kendimizin sahip olduğumuz; bu hayatın bize sadece tadını çıkaralım diye verildiği gibi budalaca bir inanç içinde yaşıyoruz. Saçma bütün bunlar. Biz bu ölümlü dünyaya gönderildiysek, bu, birisinin iradesiyle ve belirli bir amaçla olmuştur.
Sayfa 482 - Dionis YayınlarıKitabı okudu
Herkes herzaman bağışlamalı, hem sayılamayacak kadar çok kez yapmalı bunu. Dünyada günahsız insan yoktur çünkü. Bu nedenle hiç kimse başkasını cezalandırmaya, yola getirmeye yetkili değildir.
Sayfa 480 - Dionis YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İnsanın kendisi kötü iken, kötülüğü nasıl düzeltebilir?
Sayfa 479 - Dionis YayınlarıKitabı okudu
Evet, bu sorularda ya da cevaplarda, diyelim çok büyük bilgi, çok büyük zeka ve ilgi çekici birçok yan vardır ama, ana sorunun, yani: "Bir insan başka bir insanı nasıl cezalandırabilir?" sorusunun cevabı yoktu. Cevap eksik olduktan başka, kitaplardaki bütün yargılar cezayı açıklayıp haklı göstermeye çalışıyordu. Cezanın gerekliliği ise su götürmez bir gerçek sayılmaktaydı.
Sayfa 337 - Dionis yayınlarıKitabı okudu
Bana canlılık veriyor, her sözüyle beni kendisine çekiyordu. Bir an için yoksulluğumu unuttum. Değersizliğimi, içinde bulunduğum acınacak durumu unuttum.
Sayfa 168 - Bordo Siyah Klasik YayınlarıKitabı okudu
Gelgelelim sözcükler aklıma gelmek istemiyordu.
Sayfa 152 - Bordo Siyah Klasik YayınlarıKitabı okudu
Bir kuş vurmuştu ama, kuş henüz canlıydı. Onu öldürmek gerekti. İnsan o anda tiksinme, acıma, pişmanlık duyar. Kuş ise avcının çantasında debelenir durur: iğrenç, acınacak bir durumdur bu. İnsan onu bir an önce öldürüp, sonra yaptığını unutmak ister.
Sayfa 89 - Dionis YayınlarıKitabı okudu
51 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.