Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Oysa ki sadelikte asalet, tevazuda hikmet yok mudur?
Sayfa 28 - Türkiye Diyanet Vakfı YayınlarıKitabı okuyor
Kartal, Orta Asya Türklerinde koruyucu ruh kabul edilmişti. Savaşanların koruyucu ruhu sayıldığından silahlarda çok kullanılırdı. Kartallı tuğ, asa, kud­ret ve asalet sembolü olarak Orta Asya'da çok yaygındı. Kartal aynı zamanda kudret ve kuvvet sembolüdür, göklerin hakimidir, kuv­vet birleşmesi sebebiyle çift başlı kartal fazlalaşmış ikili kuvveti temsil eder. Selçuklu devri tarihçisi İbni Bibi'ye göre Anadolu Selçuk hükümdarları sa­vaşlarda bir yere hakim olunca tepesinde kartal bulunan çetrlerini (bir nevi çadır) kurarlardı. Eserinde "Hükümdar çetrinin kartalı sultanların güneşine talih kanadını ve tüylerini gerdi ve kudret gölgesini yaydı" der. Özellikle İran ve Suriye bölgesi İslam el sanatlarında taht sahnelerinin üstünde ve altında koruyucu asalet sembolü olarak kuş veya kartal figürleri görülür.
Sayfa 43
Reklam
Brecht Büyük yazar! Oyunu idamla bitirmiyor!
Koro: atlı haberci geliyor! Atlı haberci geliyor! Attan iner haberci: Taç giydiği bu mutlu gününde kraliçemizin emriyle, Sustalı lakaplı Mac’in hayatı bağışlanmıştır! Kendisine asalet ünvanı verilmiş, 10 bin Sterlin emekli maaşı bağlanmıştır!!! Mac: Biliyordum biliyordum! Kul dara düşmeyince Hızır yetişmez demişler! Biliyordum biliyordum… … Koro: Uğraşmayın küçük haksızlıklarla Onlar kulaktır zaten devede! Büyük haksızlıklar saklanır kuytuda, Asıl suçlular kimbilir nerede?
Güzellikten büyük asalet, temiz kalpten büyük bir servet mi olur?
Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimseler değer verir...
Derginin vatanı İngiltere. (Hangi derginin? Dergi korkak pısırık bir kelime, mecmuanın kötü bir tercümesi. Mecmuada bir edep, bir asalet var. Câmi ile, câmia ile, cemiyetle akraba. Dergi düşünmez, haykırmaz, dövüşmez; toplar. Neyi? Sorumluluktan kaçanları.)
Sayfa 104
Reklam
Bu zamanda mangır kimde asalet onda oğlum. Mangırın yok mu, at kendini Sarayburnu'ndan!
Örneğin Ernst Jünger'in İçsel Yaşantı Olarak Mücadele adlı eserinde, şöyle yazıyor: "Ataların sonsuz silsilesi, onun peşi sıra yerde sürüklenmekte. Bin tane bağ ve görünmez ip, yakalayıp bağlamış onu, balta girmemiş ormanın bataklığının kök dokusuna ki bu ormanın mayalı sıcaklığında kendi ezeli tohumu vücut bulmuş. Gerçi dürtülerin vahşeti, acımasızlığı ve gözleri alan rengi, toplumun ani istek ve hazlarının dizginlendiği binlerce yılda, pürüzsüzleşmiş, yontulmuş ve frenlenmiş, giderek artan incelik, onu durulamış ve ona asalet vermiş. Ama hala varlığının temelinde hayvansal olan özelliği uyumakta. İçinde hâlâ çok fazla hayvansallık var. [...] Alışkanlık ve hoşa giden biçimler kisvesine bürünen hayvansallık. Ancak hayatın dalgalı virajı ilkel insanın kırmızı çizgisine döndüğünde, maske düşer. Her zamanki gibi çıplak olarak ortaya fırlar, o, yani ezeli insan, yani mağara insanı. Bağlarından kurtulmuş dürtülerinin bütün dizginsizliğini sergileyerek. [...] Bu mücadelede zayıf olan yerde kalır, oysa galip, silahını daha da sıkı kavrar, öldürdüğü insanın üzerinden atlayarak, hayatın daha da derin kısımlarına, mücadelenin daha da derin bölgelerine doğru ilerler."
Sayfa 12
Asalet belirtisi: kendi ödevlerini herkes için ödevler düzeyini indirmeyi aklından bile geçirmemek kendi sorumlulugunu devretmeyi paylaşmayı istememek ayrıcalıklarını ve onları kullanmayı da ödevlerin arasında saymak.
Sayfa 218Kitabı okudu
Nedendir bilmem ama asaleti hâlâ önemsiyordum. Kıyafetlerimde, hareketlerimde daima barok bir asalet vardı. Aslında hep bir karikatüre benzemiştim.
Sayfa 23
Reklam
"Çöldeki yabani otlar yaşar, oysa bahar çiçekleri çabucak solar. Ne zarafet, ne asalet, ne trajedi!"
Sayfa 254Kitabı okudu
Yöneticilerinin işledikleri hatalardan perişan olmuş bu insanlar, belli bir asalet içinde hayatta kalmaya çalışıyorlar.
"Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimseler değer verir.Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür."
Sayfa 119Kitabı okudu
"İnsanlardaki, kendini esirgeyebilme hasleti kendisi ile gelişmekte olan asalet duygularıdır.
Buraya kadar konuşmamızı sakin bir vaziyetle dinleyen Yüzbaşı Cevat Bey, Paşa'nın yaveri, kalın, sertliği hoşa giden bir sesle, "Bu şarapnel misketlerinden bir tanesi Paşa'nın göğsünü okşamıştır!" dedi. "Nasıl?" dedim. Evet, sağ tarafta ceketimde bir kurşun yeri gördüm. Yanımda bulunan subay, "Efendim, vuruldunuz" dedi. Ben böyle bir söz yayılırsa askerimizin manevi kuvveti üzerinde yapacağı etkiyi düşündüm. Elimle subayın ağzını kapadım. "Sus" dedim. Cevat Bey devamla: "Bir şarapnel misketi göğsünün sağ tarafında tam saatinin bulunduğu cebe isabet etmiştir. Saat parça parça oldu. Fakat o darbe Paşa'nın göğsünde hafif bir leke bırakmaktan başka ileri geçememiştir" dedi. "O saat sizin için tarihi bir saattir. Görebilir miyim efendim? " dedim. O saatin kalıntısını bu muharebeden sonra Liman Paşa hazretleri hatıra olarak aldılar. Bana da kendilerinin aile asalet armasını taşıyan saatlerini verdiler.
Sayfa 162 - Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal İle Mülâkat (24-28 Mart 1918) - Üçüncü SafhaKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.