Fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
Bir güvercin uçurup kıtalar arasından
Çağırdın beni
Geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
Derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
Yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
Yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
Yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana
Koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına
Adını söylemek
"...sıkıntı büyüdü mü insanın içinde diyorum.. yalnızlık.. bir çeşit intihar gibi.. çünkü kendini yitiriyorsun, çoğu kez bunun farkında da değilsin, asıl o zaman ölmüş gibi oluyorsun."
Bir insanın depresyona girmesi için üç bileşenin birlik olması gerekiyor. Bu üç bileşen ise şöyle: yalnızlık, çaresizlik ve bir travma. Yani hiçbir zaman, hiçbir travma tek başına depresyon sebebi değildir. Yalnızlık ve çaresizlik duygusu varken de yağmur yağdı diye bile depresyona girebiliriz. Demek ki burada asıl çözmemiz gereken şey, yalnızlık ve çaresizlik duygusu olmalıdır. Düşünsenize, başına zor bir durum geldiğinde bir dostunun, bir arkadaşının ya da ailenin, elini omzuna koyup "yanındayım" demesi o sorunu çözebilmen için gereken gücü sana vermez mi? Hatta o kişiyi bir daha görmesen bile. Hatta dostun başka bir kıtada olsa ve sadece telefon ile senin için ne yapabilirim, yanındayım, demesi bile senin sorunu çözebilecek gücü almana, sıkıntılı günler geçene kadar sabredebilmen için gerekli gücü bulmana vesile olmaz mı?
Ve daha niceleri bay Canayakın, bay Hüsnüniyet, bayan Şiir Sevgisi, bayan Hayranlık, hepsi hepsi benim dostlarımdır. Bir dediğimi iki etmezler görünüşe bakılırsa. Oysa ki ben her zaman her yerde yalnızımdır. Birçok şölenlerde benim yerime
adım oturur sandalyeye. Bütün ilgi adıma karşıdır. Adım sevilir, adım övülür, adım alkışlanır. Sen yalnızlığın bu türlüsünü bilmezsin. Çepçevre bir ilgi çemberi ile sarıldığı anda kişinin aslında nasıl bir yalnızlık kuyusuna düştüğünü göremezsin. Ün yapışık kardeşin gibidir. Kurtulamazsın kaçamazsın ondan. Kendi hayatını yaşayamazsın.Sen bile beni yalnız ben olduğum için sevemezsin artık. Adımı benden ayıramazsın. Çevremdeki bütün insanlar aslında büyük yalnızlığımın şahitleri bence. Ya da oynadığım yalnızlık dramının seyircileri. Gözlerinden anlıyorum, biraz sonra hepsi sıkılmaya başlıyacak, birer birer terkedecekler salonu. Perde indiği zaman bir kaç meraklıdan başka kimse kalmayacak.Sen yalnızlığın bu türlüsünü bilmezsin işte. Ve asıl bilmediğin en büyük yalnızlık da senin verdiğin yalnızlıktan başka
bir şey değil. Senin yokluğundan gelen o yalnızlık olmasa, öbür yalnızlıklar bana bu kadar koymazdı.
Sıkıntı büyüdü mü insanın içinde diyorum.. yalnızlık bir çeşit intihar gibi.. çünkü kendini yitiriyorsun, çoğu kez bunun farkında da değilsin, asıl o zaman ölmüş gibi oluyorsun.
... Yani sıkıntı büyüdü mü insanın içinde diyorum.. yalnızlık.. bir çeşit intihar gibi.. çünkü kendini yitiriyorsun, çoğu kez bunun farkında da değilsin, asıl o zaman ölmüş gibi oluyorsun.