S.E.S Der ki...
Susuyor sözlerim verilmiş sözler tutulmayınca. Ay bile güneş bile tutulmuyor mu Rab'den emrolunca? Bir düşünürün sözünü düşünmeden kabul etmek gibi düşüncesiz ilhamlar vermeye kalkıyorlar üstelik...
Ben S.E.S, susuyorum, konuşmuyorum sanıyorlar... İçimde konuşan susmayan dur durak bilmeyen bir karanlık var...
Camdan bir kapı... görmüyor gözümüz ama var.... Çarptım kırılmadı yaralanmadım... ama güldüler kırıldım yaralandım...
Konuşurken en doğru olduğunu söyleyenler suskunluklarında korkabilirler kendilerinden... Camı ayna yaptılar bedeni gördük, gözlerimizi kapattık ruhumuzu görmeye çalıştık... Ama derin bir karanlık vardı onu kendimiz sandık.. Oysa ayna ile beden arasında mesafeden daha uzaktır ruh ile göz arasındaki mesafe... Sabır gerekir uzun uzun beklemek gerekir ruhu görmek için önce geçmişten geçmek gerekir...
Karanlığın içinde çizgi film gibi başlar şekiller renkli renkli oynar, sonra birileri belirir ruhunun derinliklerinde tanıdığın yabancılardır onlar... Kendine gelene kadar kimlerden geçersin hatırına gelmeyen, belli ki hatır kalmıştır birinizde...
Sonra güneşin sesini duyarsın annenin dilinden uyanırsın kendinden.....................
S.E.S..........................
"Bir yıldız için nebula neyse düşünce için o olan gündüz düşü, uykunun yanı başında konuşlanır ve uykunun sınırı olarak onunla yakından ilgilidir. Yaşayan saydamlıklarla dolu bir atmosfer: İşte bilinmeyene bir başlangıç. Ama onun ötesinde Mümkün Olanlar Diyarı uzayıp gider, hem de uçsuz bucaksızca. Başka varlıklar, başka gerçeklerdir orada olan. Doğaüstü bir yanları yoktur, sonsuz doğanın esrarengiz devamıdırlar yalnızca... Uyku Mümkün Olan'la temas halindedir, ki ona olası olmayan deriz. Gecenin dünyası bir dünyadır. Gece gece olmaklığıyla bir evrendir. ... Bilinmeyen dünyanın karanlık şeyleri, ister hakiki iletişim yoluyla olsun, ister uçurumun erişilmez uzaklıklarının hayali bir büyüteç altında büyümesi yoluyla olsun insana komşu oluverirler... ve uyuyan kişi, tam olarak görmeden, hepten bilinçsiz de olmadan bir anlığına o yabancı hayvansallıkları, tuhaf bitki örtülerini, korkunç ya da parlak solgunlukları, hayaletleri, maskları, siluetleri, çok başlı yılanları, karambolleri, aysız ay ışıklarını, muğlak mucize bozumlarını, karanlık derinliklerde serpilip büyüyenleri ve ortadan kaybolanları, gölgede süzülen şekilleri- adına Rüya Görmek dediğimiz ve aslında görünmez bir gerçekliğin yakına sokulmasından başka bir şey olmayan bütün o gizemi görür. Rüya Gece'nin akvaryumudur."
Sayfa 107 - Ursula K. Le Guin - Rüyanın Öte Yakası
Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
En görkemli saatinde yıldız alacasının
Gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader
Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
Rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
Onu çok arıyorum onu çok arıyorum
Heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları
Bir
ŞEHZADE MUSTAFA MERSİYESİ
I.
Meded meded bu cihânûn yıkıldı bir yanı
Ecel Celâlîleri aldı Mustafâ Han’ı
İmdat! Eyvahlar olsun! Bu cihanın bir yanı yıkıldı;
Çin'in bir köyünde yaşlı bir adam varmış.
Çok fakir... Ama imparator bile onu kıskanırmış. Adamın öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki... İmparator bu beyaz at için ihtiyara önemli bir para teklif etmiş, ama adam atı satmaya yanaşmamış.
'Bu benim için yalnızca bir at değil. Bir dost. İnsan dostunu satar mı?' demiş.
Ama bir sabah kalkmış
''Ağrıdağı dünyanın üstüne oturmuş ayrı bir dünya gibidir,ağır,heybetli.Çok zaman Ağrının başı dumanlıdır.Bazı da bulutların yerini savrulan yıldızlar alır.Top top,dönen,bir boranda esen yıldızlar.Güneş uzun gecelerden sonra Ağrının böğründe bir kıpkızıl ateş harmanı gibi çıkar.
Ağrıdağı gecelerde daha büyür,ağırlaşır,dünya yalnız Ağrıdaymış gibi gelir insana.Ulu sessizliğini korkunç gümbürtüler parçalar.Bir uçtan bir uca... Ağrıdağı ıssızlıkta kaynar.Karanlık gecelerde Ağrı silinmez,geceye karışmaz,daha karanlık,ıssız bir gece gibi evrenin üstünde yürür.Ay ışığında ince bir pırıltıdır,salınır. Gecede korkuludur.Karanlığı duvar gibi.Yıldızsız,silme karanlık gecelerde,çok derinlerde,bin yıl ötelerden gelircene Ağrıdağından koygun,boğuk uğultular gelir.''
Şu ana kadar okuduğum Connelly romanlarının içinde en güzeli Karanlık Ay' dı diyebilirim. Heyecandan duygusallığa, aşktan maceraya olmak üzere bir romanda isteyebileceğim tüm duyguları Karanlık Ay' da roman boyunca alabildim. Romanı okuduğum süre boyunca Karch' tan olumlu yönde beklentilerim olmasına rağmen Connelly sürekli istediğim beklentiyi vermemekle bana inat etti adeta. Karch' ı da roman boyunca sevsem mi yoksa nefret etsem mi düşünceleri içinde okudum romanı. Black içinse sadece içinde bulunduğu çaresizlikten ötürü acıma duygusu ile okudum. Romanı okuduktan sonra Connelly' nin bu romanı yazmaya ilham kaynağı olan soygunla ilgilide araştırma yapmanızı tavsiye ederim. Bir Connelly okuru olduğum için kendimi çok sanşlı görüyorum.
Karanlık AyMichael Connelly · Altın Kitaplar · 199935 okunma
HOŞÇAKAL
Ayın hareketlerindendir gel-gitlerin ...
Gök gürültün, sağanak yağışların,
Zelzelen, yer çekimin ve hatta tüm çekimin...
Sana karşılık aflarım zeytin gözlerine kelepçeli oldukça,
Tutsak zaaflarım, açılmamış karanfil kokulu zarflarda...
Hoşçakalı telaffuz ederken aslından yansıma güneş, özbeöz geceye durmuştu.
Yarıma cezalı ay
ŞE-LALE
Şe-lale bak hele,
Akar durursun o yükseklerdeki makamından,
nihavent şarkılar eşliğinde...
Ben ise; aşağıda hüzzam...
Şe-lale bak hele,
Sabah güneşi göstermemişken yüzünü,
kendi kendime dedim ki;
Gökyüzüne açılan her pencerenin görünen kısmı;
Pencerenin büyüklüğü kadardır.
Ve
"Penceren kadardır ay ışığın"
.....
Peki neden bu karanlık?
Zihnimde çalan bu saba makamı şarkı...
Kumruların dilinden...
N.K.(Feryad-ı naz)
MARALIM
Maralım, öteki adım...
Bilirsin ki;
Ay ellerimizden tutardı,
Ne zaman ki;
Serildi matemine karanlık gökyüzünün,
Yüreğimiz öksüz kaldı...
Maralım, canparem...
Şemsimdi ışıltılı gözlerin,
Ne zaman ki;
Girdiler mabedine
Gökyüzü karardı,
Güller soldu,
Kaleler yıkıldı,
Aşk yarım kaldı...
Maralım, yarı canım;
Ay karanlık,
"Bari güneşimi de alıp götürme"...
NK.(Feryad-ı naz)