Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ben, düşüncelerin, sözlerin ve seslerin farksız olduğu dünyadan geliyorum Ve yılanlar yuvasına benziyor bu dünya Ve bu dünya, bir yandan seni öperken Kendi zihinlerinde senin darağacının ipini dokuyan İnsanların ayak hareketlerinin sesleriyle doludur.
Sayfa 85
"Coşarken bilmezse yürek coştuğunu Koşarken bilmezse ayak koştuğunu Ve boşluklar içinde bir özlemse yaşam Boş bakan gözler de bilmez Hangi yaşam uğruna ve neden sustuğunu Bir çileli yük olur taşıdığı eller Baktığı gözler Söylediği sözler Sonra yalvaran sözcükler düşer diline Kendi yüreğinden kurtulmak ister."
Reklam
Yalnız zaman zaman insan düşüncelerinden özveride bulunarak başka ölçülere ayak uydurmak zorunda kalıyor.
Derler ki, müzik güzelse, verdiği tat bütün duygulara ayak uydurur.Mutlu insan,melodilerde mutluluğu, hüzünlü insan hüznü bulur.
• Çok didindim, çok savaştım, insanlara ayak uyduramadım.
Sayfa 199
Eğer yaşadığım çağın en yüce ideali köşeyi dönmekse; eğer yaşadığım çağ toplumsal adaletsizlik üstüne kuruluysa; eğer yaşadığım çağ inandığım her şeyi yadsıyorsa; eğer yaşadığım çağa bayağılık ve çirkinlik egemense, ben böyle bir çağa neden ayak uydurmak zorunda kalayım?
Reklam
Pederim, Gondolin düşmeden önce orada doğmuş olan Earendil, validem de Doriath’h Luthien’in oğlu Dior’un kızı Elwing idi. Dünyanın Batısı‘nda bozgunlarıyla, meyvasız galibiyetleriyle Uç çağ gördüm geçirdim. “Gil-galad’m emir subayıydım ve onun ordusunda savaşa yürüdüm. Mor-dor’un Kara Kapısı önündeki Dagorlad Muharebesi’nde bulundum: Biz galebe
Bu ilişkinin daha öncekilerden çok daha fazlası olduğunun farkındaydım. Nefes alıyor, bizi sürüklüyor, sıkboğaz etmeden kendi öngörülemez ritmine ayak uydurtuyordu.
Sayfa 130 - BAOBABKitabı okudu
Yiyordu, içiyordu, uyuyordu, uyanıyordu ama yaşamıyordu.’’
...dünyaya ayak basmıyormuş, yaşadığı hayata katılmıyormuş gibi davranıyor, fark edilmemekten başka bir şey istemiyordu.
On üçüncü mektup
Düşe kalka ilerleyeceğin yollarda, taşlar kanatacak ayaklarını. Issız, karanlık ormanlardan geçeceksin yapayalnız. Sonra bir bataklık başlayacak gözün alabildiğine. Omuzlarına kadar yapışkan çamurlara saplanacaksın. Durmadan yağmur yağacak üstüne, iliklerine kadar ıslanacaksın, üşüyeceksin. Ahtapot elleri gibi uzun, pis sarmaşıklar dolanacak ayak bileklerine. Dört yanında kara bataklık kuşları dönecek çığlık çığlığa. Geçmiş zamanı düşüneceksin. O bir daha yaşanılmaz günleri, geceleri düşüneceksin. Bataklığın son bulduğu yerde zift gibi koyu bir gece başlayacak geçmiş gecelere benzemeyen. Yürüyeceksin, ağır ağır ilerleyeceksin zamanın ve gecenin ortasında. Keskin bir rüzgâr çıkacak, merhametsiz kırbaçlar gibi parçalayacak yüzünü. Sonra bir dağ yamacına varacaksın, bitkin ve perişan... Uzaklarda cılız bir ışık göreceksin. Sen yaklaştıkça büyüyecek, sıcak kollarıyla saracak seni. Fakat, sen o ışığın olduğu yere hiçbir zaman varamayacaksın ve bu gerçeği anladığın anda yı- kılacaksın, korku ve ümitsizlik saracak yüreğini, ağlayacaksın. İşte o zaman beni düşüneceksin, çektiklerimi, senin için katlandığım şeyleri düşüneceksin. Bulutlar dağılacak. Seni nasıl sevdiğimi, nasıl yüceleştirdiğimi, nasıl o erişilmez ışık haline getirdiğimi birer birer anlayacaksın. Karşılaşmamız kaderdi belki. Ama çektiğimiz çiledir bizi birbirimize yaklaştıran, o korkunç ümitsizlikler, büyük çaresizliklerdir. Acılarımızı yitirmeyelim
Sayfa 139
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.