Oysa dikkatleri çekmemek lazımdı! Bazı şeyler ne kadar akıl almaz olursa olsun sakin davranmak gerekirdi. Bu büyük adalet sisteminin kısmen sonsuza dek belirsiz kalacağını ve insan kendi kafasına göre bir şeyleri değiştirmeye kalktığında ayaklarının altındaki zemin kayıp da içine düşerken, bu büyük organizmanın insanın neden olduğu bu küçük sarsıntıyı gayet kolay telafi edeceğini - her şey birbirine bağlıdır çünkü -, yerine yenisini koyabileceğini ve hiçbir şey olmamış gibi kaldığı yerden yoluna devam edebileceğini ve hatta büyük bir ihtimalle daha katı, daha dikkatli, daha sert ve daha kötü olacağını kabullenmeye çalışmak gerekirdi.
Bağları kemiklere kadar geçmiş olduğu için atılması zor bir yük olan İslam, bu vasatta misafirliği uzun sürmüş bir yabancı muamelesine uğratılmakta, henüz resmen kovulmamış olsa da bodrum veya tavan arasında muhafaza edilmekte...
Bu şehirden gidiyorum
Gözleri kör olmuş kırlangıçlar gibi
Gururu yıkılmış soy atlar gibi
Bu şehirden gidiyorum.
İnsanlar taş gibi bana yabancı
Ağaçlar bensiz hüküm giyecek bulvarlarda
Bir tambur bir yalnızlığı anlatıyorsa
O ışıksız pencereden
Ben onu duymuyor gibiyim
Bir ağaç ölüyorsa kapınızın önünde
Ben onu bile duymuyor gibiyim
Bu şehirden gidiyorum
Gömerek geceyi içime
Sabahın hüznünü beklemeden
Gidiyorum bu şehirden