Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.17
Es-selamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuhi
Ermiş
Halil Cibran
64
Ermiş'i okurken herkes kendisinden bir şeyler bulacaktır elbette.
Aşk, evlilik, özgürlük, suç ve ceza, zaman, arkadaşlık, sevinç ve bunun gibi hayatımız boyunca üstüne düşündüğümüz, sorguladığımız, sorgulandığımız, seçimler yaptığımız, yapmak zorunda olduğumuz her konuda
Kuantum Fiziğini merak edenler için
Kuantum mekaniğini mükemmel derecede anlatan bir kitap eğer kuantum dünyasına girmek istiyorsanız tam size göre.
Kitap bir hikaye üzerinden ilerliyor o yüzden benim yaptığım gibi yapmayın önce "tanrının formulü" kitabını okuyun daha sonra buna geçin:)
Kitapta kuantum bilgisayarlarını, makro kozmos ve mikro kozmos alemleri, atom altı parçacıklarının hareketlerini, bohr'un belirsizlik ilkesini, EPR paradoksunu ve daha nice gizemli konuları açık bir dille anlatıyor hikaye öyküleme biçiminde olduğundan sizi yormayacaktır umarım incelemem sizin için faydalı olmuştur:)
Dizisinden bir kesit görüp mutlaka izlemeliyim diye düşünmüştüm. Sonra kitabı olduğunu öğrenip önce kitabı okumanın daha iyi olacağına karar verdim. Henüz diziyi izlemedim ama kitap bana oldukça iyi geldi. Bir günde de bitirdiğim için akıcılığına hiç laf etmeyeceğim.
Daha önce hayatınızda böyle biri oldu mu bilmiyorum ama böyle bir şey yaşayanların kitaptaki duygu durumunu, ana karakterler arasındaki o bağı ve çekim kuvvetini daha iyi kavrayacağına inanıyorum. Herkesin hayatında onu, bu iki karakterin birbirini anladığı gibi anlayacak ve böyle hissettirecek biri mutlaka olmalı diyorum... Ama ‘böyle’ mi olmalı? İşte onu bilmiyorum.
Hayatta zaten her şey siyah beyaz gibi keskin biçimde ayrılmıyor. İlla ki gri noktalara denk geliyoruz. Bu gri noktalar bazen iyi gelse de çoğu zaman insanı yoran bir belirsizlik hâline dönüşüyor. Ancak grinin yokluğu siyah demekse, bu sonuç bir nebze olsun griliği çekilir kılıyor.
Daha önce biri dizi hakkında yorum yaparken ilişkilerini ‘toksik’ olarak tanımlamıştı. Ben hayalimde canlandırdığım kadar toksik bulmadım. Elbette gördüğüm en sağlıklı ilişki demiyorum ancak çok hayatın içinden geldi. Yaşanabilir bir durum olması otomatik toksikliği götürüyor da demiyorum ama kime göre toksik, neye göre toksik? Normal İnsanlar? Neye göre normal bu insanlar, kime göre insanlar? Normalin tanımı ne ki toksiğin tanımı ne olsun? Marianne olmak da ayıp değil Connell olmak da...
Tarihin Keskin Kokusu ve Rushdie'nin Gözünden Bugünün Geceyarısı
Salman Rushdie. Hint asıllı Britanyalı yazar. Müslüman bir ailenin oğlu olarak Bombay’da dünyaya gelmiş. Salim Sina’nın aksine kendisi bir Geceyarısı Çocuğu değil, ama Hindistan’ın bağımsızlığıyla akran. 1947’de doğmuş, günümüzde Twitter’ı da oldukça aktif kullanan yazarın en ünlü romanlarından birisi Geceyarısı Çocukları. Kendi hayatıyla da pek
400 syf.
3/10 puan verdi
Kitabı ilk lisede okudum diye hatırlıyorum. Yani bundan yaklaşık 10 sene önce. O dönem demek ki toksik bir ergenmişim ki bu kitabı beğenmişim. Şu an hiç sağlıklı bulmuyorum. İki ruh hastası insanın şov yazıları gibi geliyor. Kitabın başında tamam etkileyici cümleler var, insanın hosuna da gidiyor ama bi yerden sonra baba tamam ama diyorsunuz :’)
Bilge Karasu'nun 1975 - 1976 yıllarında yazıp, 1985 yılında yayımladığı Gece'yi okuyup anlamlandırmak benim için kalburla su taşımak gibi bir çaba oldu. Buna rağmen kitabı beğenmemin sebebi yazarın anlatısında okuru sürekli dikkatini metne yoğunlaşmaya yöneltmesiyle, karanlığın ikindinin sonundan başlayarak geceye değin etrafı kaplamasını metni
Birbirinden farklı 16 öykü var kitapta. Ne zamanı takip edebiliyorsunuz ne mekanı. Her şey belirsizlik üzerine kurulmuş. Hatta kişilerin bile kim olduğunu anlayamıyorsunuz, başında farklı sonunda farklı. Şimdi anladım işte, dediğiniz yerde yine yazarın oyunlarıyla karşılaşıyorsunuz. Postmodern etkileri sonuna kadar hissedildiği, keyifli ve akıcı bir okuma sunan bir Hasan Ali Toptaş kitabı.
Bir çırpıda bitiveren bir kitap oldu. Gençler olarak belirsizlik içerisinde sürüklendiğimiz,her anlamda ömür sermayesini ziyan ettiğimiz şu günlerde bu kitapla nefes almış oldum diyebilirim. Hocamız bizlere muvaffakiyetin nelere dayandığını ve nasıl bir yol izlememiz gerektiğini lafı dolandırmadan anlatmış. Başarı önünde üç büyük düşmandan bahsetmiş. Bunlar : Tembellik, kötü arkadaş, kötü örnekler. İçeriğini detaylandırarak bizim için rota oluşturmuş. Kitabın sonlarına doğru gençlerin başarılı olması için gerekli vazifeleri maddeler şeklinde sıralamış. Ben çok istifade ettim. Ara ara açıp tazelenmek ve hatalarımızı görmek adına okunmalı diye düşünüyorum.Kitapta Osmanlı Türkçesi ağırlıkta kelimeler var fakat anlaşılıyor. Bu baskısında bir de sözlük eklemişler arkasına. Bu işimizi daha da kolaylaştırıyor.
