Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Merve GELİR İNAN
Merve GELİR İNAN
@benburadanokuyorum
453 okur puanı
Şubat 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Bayan Caliban Prospero serisinin 5. kitabı. Bir yönüyle fantastik olan çok kısa bir roman. Yazarı Rachel Ingalls bu kısa romanında insan ruhunun derinliklerine bakabiliyor. Çocuklarının ölümünden sonra birbirinden gittikçe uzaklaşan Dorothy ve Fred çiftinin evlilikleri yatakların da ayrılmasından sonra iyice ev arkadaşlığına dönmüş. Dorothy kendi dünyasına dalmış, sıkışmış bir ruh haliyle yaşam sürmeye çalışırken Fred sadakatsizlik yapmayı tercih edip daha duyarsız bir hayat sürmekte. Dorothy bir gün mutfak işleriyle ilgilenirken kapatıldığı yerde denek olarak kullanıldığı için kaçan yarı insan formunda bir yaratık yanına gelir. Onunla sıradışı bir ilişkiye girer bağlanır.
Kitabın sonu pek özel değil, klişe diyebileceğimiz bir sona sahip ama önemli olan da bence aralarındaki ilişkinin derinliği. Onun o sıkışmış ruh hali, yalnızlığı iyi yansıtılmış. Yazarın babası Harvard'da hocaymış ve annesi de ev hanımı. Kitaplarında görece daha bağımsız ve güçlü erkeklerle evli ev kadınlarının ruh hallerini, sınırlı sosyal çevrelerini ve başkaları tarafından yönetilen hayatlarını işlemesi tesadüf olmasa gerek.
Kitapta bunu haricinde farklı konularda mesajlar da var. Mesela kendini üstün gören insan ırkının hayvanlar üzerinde yaptığı acımasız deneylerde tutun medyanın halkı nasıl manipüle ettiğine kadar günümüzde karşılığı olan bir çok değerli fikir var.
Okuduğum için mutluyum.
Bu kitabı ilk nerede gördüm, anımsamaya çalışıyorum olmuyor. Bir kitapta karşıma çıkmıştı ve yazar öyle güzel övmüştü ki, hemen listeme eklemiş, mutlaka okuyacağım demiştim. Virginia Woolf'un özsözünü, Lawrence'in sonsözünü yazdığı bir kitap bu.
Thomas Hardy romanında işçi sınıfından bir gencin, Jude'un yaşamını anlatıyor. Kitaba
Deniz İşçileri'ne büyük bir hevesle başladım. Çünkü Victor Hugo'nun hem anlatımına hem de anlattıklarına bayılıyorum. Hugo, kitabın girişinde şöyle sesleniyor bize: “Din, toplum ve doğa, insanın mücadele verdiği üç alandır. Bu üç mücadele alanı aynı zamanda üç ihtiyacına tekabül eder; inanması gerekir, bundan tapınak doğar; üretmesi
Okur Takip Önerileri
Stendhal 19. yüzyılın en özgün Fransız yazarlarından biri olarak gösteriliyor. Romandan daha çok öykü, gezi yazıları, deneme gibi türlerde eserler vermiş. Beş romanının ikisi zaten tamamlanmamış. Parma Manastırı ile birlikte kalan üç romanın ikincisini de okumuş oldum. Daha evvel Kırmızı ile Siyah'ı okumuş ve (birçoğunun aksine) gerçekten
İnsanın bazen kendi sesini daha iyi duyabilmesi, düşünebilmesi ve kendisini keşfedebilmesi için yaşadığı dünyadan biraz uzaklaşması gerekir. Bu bazen zorlu bir yolculuktur, arada kalmışlıktır. Arjantinli yazar Sergio Chejfec Benim İki Dünyam'da bu iki dünya arasında sıkışmış 50li yaşlarındaki bir edebiyatçıyı ele alıyor. İsimsiz kahraman bir konferans için seyahat ediyor. Tek başına seyahat etmek onun için konferanstan önemli olan meditasyon gibi bir şey. Gittiği yerlerde hemen bir harita edinir ve o şehri özümsemek için sokaklarında kaybolur, yürüyüşler yapar. Amacı biraz da yalnız kalabilmektir. Yalnızlığı çok sever çünkü iç muhasebesini en iyi yalnızken yapabilmektedir. Okuyucu ile sohbet havasında ilerliyor gibi duran zorlu bir okuma bu. Basit bir doğa yürüyüşünde, bir insanın günlük telaşlarını, gelecek endişelerini okurken aslında sanat, felsefe, psikoloji, sosyoloji, biyoloji ve daha birçok konuyla ilgili düşünsel bir yolculuğa çıkarız. Zorluğu bundan. Bu tarz kitapları sevdiğimden beklentimi karşıladı.
Yazarı da biraz araştırdım. İsimsiz anlatıcımız ile biraz benziyor gibiler. Chejfec de kendisini vatansız gören, aidiyet bilinci gelişmemiş ayak bir kent gezginiymiş. İspanyol bir yazar, Chejfec için "Vatansz düz yazıların kralı demiş" Hakkı var sanırım.
Prospero serisinin 4. kitabı da böylelikle son bulmuş oldu. Okumanız dileğiyle.
Bu yıl okuduğum kitaplar içinde en iyiler listesinde olan bir kitabı paylaşıyorum sizinle. Çok etkilendim, bence efsane bir kitap.
Tarihsel gerçekler ile kurgunun harmanlandığı, bir daha aynı acıların yaşanmaması adına okunup ders çıkarılması gereken bir kitap.
Yazar Llosa, 31 yıl Dominik Cumhuriyeti'nde hüküm süren bir tiranın, halkına
Geçen sene aralık ayında 2023 yılı için Sait Faik Hikaye Armağanı Ödülü alan kitaplar listesini yaparken mayıs ayını boş bırakmıştım, niyetim 2023 yılında ödülün sahibi açıklandıktan sonra hemen alıp okumaktı. Niyetlediğim gibi de oldu, bu yılın öykü ödülünü Anatomi Dersi ile Ayşegül Devecioğlu kazandı ve ben hemen edinerek okudum.
Aslında bir konuda derleme öykülerin bulunduğu bir kitapta kendisinin bir öyküsünü okumuş ve bir konudaki tutumundan dolayı herhalde bu yazarı okumam demiştim. Ama büyük konuşmamak lazım hayatta, okudum ve Anatomi Dersi'ni çok beğendim.
Şahane öyküler bence. İnsana, onun duygularına, onu zorlayan olaylara odaklanmış. Tabii öykü okumak öyle bir şey ki, okurken mest olup üzerinden zaman geçince öyküleri unutabiliyorsunuz. Hatta öykü ne kadar kısaysa o derece hızlı unutuyorum ben ama kitabın bıraktığı tat baki kalıyor.
Bu da öyle bir kitap.
Okumanız temennisiyle.
Uzuun zaman üstüne bir polisiye kitabı okudum. Baktım beğenilmiş, dedim ki neden olmasın :) Açıkçası Jean Christope Grange kitaplarından sonra bu konuda çıtam öyle yükseldi ki kolay kolay etkilenmiyorum bu tarz kitaplardan. Sonunu bir yerden sonra kestirebilmeme, şoke olmamama rağmen akıcılığı ve mantık hatası içermemesiyle ve kadın erkek ilişkisine bakış tarzıyla beğenimi kazandı.
Ana karakterimiz Rachel kocası tarafından aldatılan, kocasının kendisini aldattığı kadınla mutlu aile hayatını izlemek zorunda kalan, yaşadığı yenilgiyi kendisinin çocuğu olmadığı için hazmedemeyen ve yüzsüzlüğüyle bir şekilde eski kocasının hayatında gündem olan biri. Onların evini gören bir tren hattında defalarca yolculuk ederek uzaktan gözlem yapıyor. Komşusu olan bir çiftin ise aşklarına imreniyor. Megan ve Scott çift onun favori çifti. Bir gün gazetede Megan'ın kaybolduğu haberini okuyunca ve onun kocasından şüphelenildiğini anlayınca Scott yapmaz diyerek onun masumiyetini ispat etmeye çalışıyor, olmadık işlere giriyor.
Bu arada kitap sadece Rachel'in ağzından anlatılmıyor. Megan ve eski kocası Tom'un evlendiği kadın olan Anna'nın ağzından da okuyoruz hikayeyi ve bu bence ayrı bir zevkti. Merak duygunuzun uyanacağına eminim. Tavsiye ederim.
Yerdeniz'in 4. kitabıyla karşınızdayım. İlk kitapta Ged'in büyücü olma yolculuğunu, ikinci kitapta Tenar'ın bir kadın olarak büyümesini olgunlaşmasını, üçüncüde ise Enlad Prensi'nin hikayesini okuduk, ölüm yaşam üzerine yoğunlaştık. Bu kitapta da tekrar Ged ve Tenar sahneye geliyor. Ged'in tüm büyü güçlerinin kaybolması, Tenar ile aralarındaki bağ. Büyücülük okuluna daha önceleri kadınlar kabul edilmiyordu. Bu kitapta kadının sıkıştığı o dar kalıpları sorgulayan bir hava hakim. Tam bir kadın kitabı ama bunun dışında da pek çok mesajı var. Bilinçdışına, bilinçaltına sesleniyor. Pek akıcı ilerlediğimi söyleyemeyeceğim. Yerdeniz serisi bence tüm dikkati toplayarak, bir cümle bile kaçırılmadan okunması gereken, felsefi yönü olan bir seri. Birkaç yıl üstüne ilk defa okumalarımın bu derece yavaşladığı ve duygusal olarak zor zamanlar geçirdiğim bir yılda okumamam gerekiyormuş onu anladım. Çok daha lezzet alabilecekken verimimi düşürmüşüm. Okuyacak olanlara tavsiyem, alıp dümdüz okunacak bir kitap/seri olmadığıdır. Gerçekten verim alabilmek için lütfen olağanüstü dönemlerde okumayın.
Keyifli okumalar dilerim.
Prospero kitaplığının 3. üyesi olan Cam Arılar, Jaguar'dan okuduğum özgün eserler listesine girdi. Önce ısınımadığınız ama pes etmeyip devam ettiğinizde anladırmaya başlayıp hayran kalabileceğiniz bir kitap. Yazarı Ernst Jünger 17 yaşında evden kaçıp Fransız Lejyonu'na katılan, daha sonra da gönüllü olarak 1. Dünya Savaşı'nda yer alan bir isim. Savaştan sonra savaş edebiyatı üzerine kitap yazdıktan sonra (Çelik Fırtınalar başyapıt olarak kabul görüyor) Zooloji okumuş. Hitler'e katılmadığı için sansür görse de duruşundan vazgeçmemiş ve 2. Dünya Savaşı'ndan sonra aklanarak edebiyat dünyasında yer edinmeye başlamış. Tarihin önemli olaylarına tanıklık edip, bunlar üzerine bir şeyler yazan kişilerin kitaplarını aşırı yanlı olmamak ve merkeze insanı alması kaydıyla çok önemsiyorum.
Cam Arılar distopik bir kitap. Hayatında savaşın pek çok tesiri olan yazar, bu kitapta kendine şavaş sonrası beş parasız kalan bir karekter seçmiş. Arkadaşının vesilesiyle girdiği iş ona farklı bir dünyanın kapılarını açıyor. Aslında tamamen Richard'ın düşünelerini okuyoruz. Pek bir olay yok. Tanık olduğu makineleşmenin karşısında afallıyor ve derin düşüncelere dalıyor. Bazen Geçmişe yönelik tespitler, bazen geleceğe yönelik öngörüler, bazen varoluşsal sıkıntılarla geçiyor kitap. Yaşadığı dönemde böylesine bir öngörüyle bu satırları yazması, ince tespitleri takdire şayan. Okuma yolculuğunda farklı tatlar arayan okurlara Cam Arılar'ı, ve daha geniş düşünecek olursak Prospero Kitaplığı'nı şiddetle tavsiye ederim.
Hakkında çook fazla şey söylenebilecek bir eser hakkında biraz konuşmak için buradayım. David Copperfield'dan Dickens'ın hayatından izler taşıyan kitabı şeklinde bahediliyor. Oldukça kalın bir kitap ve kitabın adı, aynı zamanda roman başkişi. David'in hayatını anlatıyor bize Dickens. Ama David'in hayatını anlatırken aslında
Mavi Sürgün yazarla tanışma kitabımız. İlk okuduğum kitabında kendi hayatından bir kesiti okumak iyi bir tesadüf aslında. Bu kitabın radarıma girmesi ise şu şekilde oldu. Jaguar Kitap'ın kurucusu Behlül Dündar'ın 2015 yılındaki bir röportajına denk geldim. Orada, ileride biyografik ve otobiyografik kitapların daha çok okunacağını düşündüğünden söz ederek, lafın yeri de gelmişken bu kitabı öneriyordu. Hatta iddialı bir cümlesi de var. "Bir insanın okuyabileceği en güzel kitaplardandır." demiş.
Haliyle ilgimi çekti tabi, hemen edindim ve ilk fırsatta okudum. Halikarnas Balıkçısı, yani asıl adıyla Cevat Şakir Kabaağaçlı, İstiklal mahkemelerinde yargılanışını, ceza olarak İstanbul'dan sürülmesini, sürgün yeri olan Bodrum!a gidişini, orada yaşadıklarını ve bu sürgünün hayatını nasıl etkilediğini anlatıyor. Çok keyifli, bazen de hüzünlü bir okumaydı. Günümüzde olsa Bodrum'a sürgün ödül gibi gelebilir insanlara ama o dönem öyle değil tabiki. Özellikle de Ankara'dan Bodrum'a 6,5 ayda gittiği düşünülürse dönemin zorlukları hakkında belki biraz fikir sahibi olunabilir. Dönemle alakalı bilgiler de içeriyor ama en çok üslubu sevdim. Diğer kitaplarını okuma isteğiyle doldu içim.
Cevat Şakir, bu Bodrum sürgünü sonrası Halikarnas Balıkçısı oluyor. Onun hayatının bu dönemini okumak isterseniz, pişman olmazsınız bence.
Uzak Noktalara Doğru zevkle okuduğum bir öykü kitabı oldu. Perişanız Gecenin Karanlığında ve Uzak Noktalar olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Öykülerde tanıştığımız tüm karakterlerin ortak noktası bir arayış içinde olmaları. Aslında uzak noktalara doğru giden yol ve yolculuk anlatılıyor bize.
Öykülere bakıldığında günlük yaşantıda sıradan denebilecek karakterlerin modern çağın sıkıntılarına karşı geliştirmeye çalıştıkları yeni benliklerinin inşa sürecine tanık oluyoruz. Hızlı değişimlere ayak uyduramayan bu kişiler aslında hepsi çocukluğuna varmaya çalışan, oradaki samimi ve güvenli limanı yakalamaya çalışan insanlar. Ama önemli olan varılan yer değil, bu arayış hali. Dolayısıyla insan var olduğu sürece bu arayış hep devam edecek.
Tüm öyküler birbirini tamamlar nitelikte. Ben kâh hüzünlenip kâh tebessüm ettiğim bu öyküleri okuduğum için mutluyum. Hatta tekrar okuma istedi var içimde.
Daha evvel Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz'ü okumuştum Cemil Kavukçu'dan. Gerçekten öykü denildiğinde atlanmaması gereken bir isim.
Keyifli okumalar.
Yerdeniz Serisi'nin 3. kitabıyla merhaba. Açıkçası benim umduğumun dışında bir akış var. Her kitapta Ged olsa da, kitapların her biri Yerdeniz dünyasında geçen farklı olayları ve kişileri anlatıyor. Bu kitap da ölüm üzerine. Yazarı diyor ki: "İlk iki kitap yaşadığım ve atlattığım şeyler hakkındaydı. En Uzak Sahil’ de konu edilen şeyi
Güneş Giderken yazarının yaşlanmaya dair bir öykü kitabı. İsmi de bunu anlatıyor. Normalde öykü kitapları içindeki öykülerden birinin adını alır ama bu kitapta kitapla aynı adlı bir öykü de yok. Anılar, yıpranmış duygular, yorgunluklar, pişmanlıklar ve üzgünlüklerle dolu bir kitap bu. Sıkılmadım kesinlikle ama öyle derin bir tesir de bırakmadı.
