Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
berfin
berfin
@berfinsevgi
full time romance books reader
141 okur puanı
Ağustos 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Arkadaşlarla sohbetler, romanın anlatıcısı 21 yaşındaki komunist şair Frances ve onun en yakın arkadaşı (eski kız arkadaşı) Bobbi hakkındadır. Frances, duygusal ve daha içe dönük olan, umursamaz, ruhsal sorunları olan, yalnız -Hatta yalnızlığını “Kimseye söylemedim, söyleyecek kimsem yoktu.”şeklinde ifade eder- benim “knk aynı ben ” karakterim,
Sıfırdan yeni ve kusursuz bir toplum kurabilir miyiz?
Erich Fromm Sahip olmak ya da olmak kitabında insanoğlunun artık insanüstüne evrimleştiğini ancak akıl olarak insan dışı kaldığını belirtiyor. Bunun sebebi ise Fromm’a göre insanın “sahip olmak” kavramını çok fazla benimsemesi. Eğer insanlar “sahip olmak” kavramını bir kenara bırakıp, “olmak”
Halit Ziya Uşaklıgil’in diğer eserleri kadar bilinmese de onlar kadar iç parçalayan bir aile trajedisi: Kırık Hayatlar
Kibar ve iyi kalpli bir adamın mutlu ve huzurlu bir hayat kurduğunu düşünürken, batı özentisi hallere girip nefsine hakim olamaması ve bunun sonucunda ailesinin paramparça olmasını konu alıyor kitap.
Romanda yazıldığı dönemin aile ilişkilerini, kültürünü, seçimlerdeki aile baskısını, özellikle o dönemim batı özentiliğini, evlilik ilişkileri gibi konuları çok başarılı bir anlatım ile okuyoruz. Karakterlerin acı, tutku ve nefret arasında dönen duygu değişimlerini çok güçlü bir şekilde sunmuş roman.
Serveti Fünun edebiyatı olması dolayısıyla okurken bir hayli zorlanıyor insan. Özellikle ilk yarısında Türkçeyi unutturdu. Sözde Türkçe bir kitabı okurken Türkçe Sözlük açtım. Ama ikinci yarısında işler daha kolaylaştı. Okumaya ve yazarın diline alıştığım için kitabın içine daha bir girdim ve en azından (en azından!!) olayları anladım.
Özür dilerim nolur kızmayın ama okurken sürekli “bu aynı Türk dizisi gibi ya” demekten kendimi alıkoyamadım. Tamamen o şekilde hissettirdi ama bunun sebebi Türk dizilerini sürmeli kitaplardan uyarlanması da olabilir??!?!? Ben genelde bu tarz okumadığım için bana ağır geldi. Okuyup okumama tercihini size bırakıyorum. Yani isterseniz…
Okur Takip Önerileri
Bu kitabı Gurur ve Önyargı’dan bağımısız okusaydım, bir romcom aşığı olarak büyük ihtimalle beğenirdim. Ama işin içinde Gurur ve Önyargı olunca ve üstüne “Gurur ve Önyargı’nın 21. yüzyıl uyarlaması” denilince işler karışır canım. HOP! N’OLUYO YA?
Aynı isimde karakterlere sahip romantik bir kitap yazınca uyarlama mı oluyormuş? (Ay şimdi aklıma geldi karakterlerin de hepsinin ismi aynı değildi.)
Kitap ilk cümlesinden itibaren beni hayal kırıklığına uğrattı. Yazıldığı için değil, yazılmadığı için… Yazar orijinalinin o meşhur cümlesi gibi başlasaydı bize büyük bir jest yapmış olurdu ve ilk cümleden kalbimizi kazanırdı.
Tabii ki, aynısı olmasını beklemiyordum ve şahsen de istemezdim ama daha iyi uydurulabilirdi. Olaylar ve karakterler 21. yüzyıla daha iyi aktarılabilirdi. Aşkın en masum halini okuduğumuz orijinalinde, aynı aşkın fckbuddy olarak başladığını okumak benim için oldukça sürpriz oldu. (Gerçi fena değildi :))
Kitaptan nefret etmedim ama Pride and Prejudice hayranlarının beklentisini karşılamıyor. 200 yıllık bir başyapıt uyarlamasından her istediğimizi alamıyoruz. Sıradan, çerezlik bir romcom olarak okunabilir.
"Ancak insanlar ne yazık ki bağlanacakları limanları, sevgililerini, dostlarını seçmekte de tıpkı ebeveynlerini seçmekte olduğu gibi özgür değiller. Yaşam onlara bunları sunuyor ve sonra ellerinden alıyor, ve asıl zor olan da yaşama “evet” diyebilmek."
Tutku, pişmanlık ve özlem dolu acı veren bir aşk hikayesi…
Gençliğinde farkettiği
Bu kitaptaki kişi ve kurumlar tamamen hayal ürünü mü?
Konusu: Kahramanımız Özgür yeni başladığı okulun yanlışlıkla başkan adayı oluyor. Bu süreçte okul yönetiminin ne kadar yanlış kişilerde ve adaletsiz olduğunu görüyor. Özgür de yanlışlıkla başladığı bu başkanlık serüvenine okulun bu kötü sistemle yönetilmesine karşı mücadele ederek devam ediyor.
Elimize aldığımız anda bizi içine alıp sürükleyen çok tatlı bir hikaye okuyoruz. Bu tatlı hikayenin arkasında da büyük bir sistem eleştirisi var. Ama dediğim gibi bu hikaye tamamen kurgu. Ya da değil mi? Kim bilir? Belki bir kurgunun içinde yaşayan bizlerizdir.
·
Puan vermedi
Jane Austen’ın en sevdiği kitabı: EMMA
Emma, 21 yaşında, zengin, şımartılarak büyütülmüş, kendine kimseyi layık görmediği için asla evlenmek istemeyen bir kız. İnsanları statülerine göre ayıran ancak kendinden alt statüde gördüğü insanlara yardım edecek kadar da iyi niyetli. Yakın zamanda mürebbiyesinin çok hayırlı bir evliliğine vesile olması
İsyan, bize uzak ama bizden sonraki nesillerin yaşaması mümkün olan bir gelecekte geçiyor. Hava kirliliği ve bulaşıcı hastalıklar o kadar çok ki insanlar dışarı maske takarak ya da özel koruyucu giysiler giyerek çıkmak zorunda.( look familiar ha :) Ayrıca toplumda “Zenginler” ve “Fakirler” olarak çok keskin bir ayrım var. Zenginler (kitapta “you”
⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️/5
“En çok pişman olduğum şey; pişman olacağım diye yapamadıklarım ve dokunamadıklarımdır. “
Bu kitabı okurken aklıma hep Shakespeare’in bu sözü geldi. Kitabın vermek istediği mesajın da buna benzer olduğunu düşünüyorum.
Belki de konusundan bahsetsem daha anlaşılır olacak: Kitabın baş kahramanı Nora, hayatından sıkılmış bir müzisyen.
Bu yıl pek fantastik okumadım ancak okuduklarım arasından en beğendiğim fantastik seri Yılan ve Güvercin oldu. Karakterler, olaylar, aksiyon, romantiklik hepsi o kadar iyiydi ki okurken aşşırııı keyif aldım. Özellikle karakterleri çok sevdim. Baş karakterlerimiz Lou ve Reid. Lou cadılığın ve büyünün yasak olduğu dünyada yaşayan bir cadı, eğlenceli ve güçlü bir karakter. Biraz da ağzı bozuk ve yersiz şakalar yapmayı seviyor. Reid ise bir cadı avcısı. Lou’nun tam zıttı bir karakteri var. Hatta ilk başlarda pek sevememiştim çünkü geleneklerine çok bağlı ve kendi doğruları dışındaki her şeye gözü kapalıydı. Günümüz Türkiye’sinde yaşasaydı tuttuğu siyasi partiyi kolayca tahmin edebilirdim. Ama farkediyoruz ki ona böyle öğretildiği için bu düşünceleri. Sonradan aklı başına geliyor. Lou ve Reid’in atışmalarına çok güldüm ve uyumsuz uyumlarına bayıldım.
Kitap bize mükemmel “enemies to lovers” hikayesi anlatıyor. Belki de kitabı bu kadar çok sevmemin nedeni bu çünkü enemies to lovers kitapları sabahları uyanmamın bir sebebi arkadaşlar. Ben bunun için yaşıyorum.
Düşman aşıklar dedim ama aslında kitap “enemies to fake lovers to lovers” hikayesi. İşin için bir de zoraki evlilik var -ki sevmem normalde ama sevdim. Kitap bana onu da sevdirdi :D
Okumaya başlamadan önce bir beklentim vardı ancak bu kadar üstünde çıkacağını beklemiyordum. Fantastik seven herkesin beklentisini karşılayacak harika bir seri olduğunu düşünüyorum ve tüm kalbimle tavsiye ediyorum.
Fitzek, adını çok fazla duydugum bir yazar olmasına rağmen okuduğum ilk romanıydı. Tarzını ve anlatımını oldukça beğendiğimi söyleyebilirim ama dediğim gibi adını çok fazla duydugum için beklentimi çok yükseltmiştim. Belki de erken konuşuyorum sonuçta " daha dur sadece bir kitabını okudun" diyebilirsiniz ya da daha iyisi yorumlara hayran kalacağım Fitzek kitapları biliyorsanız yazabilirsiniz :)) (Lütfen)
Konusu güzeldi, yaratıcıydı. Kötü adamı tahmin edemeyeceğimiz romanlardan. Özellikle ilk başlarda konusu gerçekten ilgi çekiciydi ama sonra değişti. Konuşu hala ilgi çekici olmaya devam etse de tekrar bir anlama sürecinden geçtim.
Emma adında bir psikiyatrın, yaptığı deneyi sunmasıyla başlıyor kitabımız. Daha sonra Emma'nin yaşadığı olaylar karmakarışık bir hal alıyor ve denek olan Emma oluyor. Baş karakterimiz zaten küçüklükte psikolojik sorunlara sahip olduğu için "Bu kız heralde bunları sallıyor" dedim ve kitap benim için ortalarda konu olarak sürükleyiciliğini yitirdi. Ancak temiz ve açık anlatımı devam etmemi sağladı. Zaten baya da güzel devam etti.
Fitzek ile güzel bir tanışma oldu benim için. Siz de okuyunuz, okutunuz.
Mitoloji severler zaten okumuştur, sevmeyenler toplanın! Size satır satır, keyifle mitoloji okutacak bir kitapla geldim.
İçerisinde Asgard,Thor,Loki, Odin, Freya hakkında kısa kısa öyküler bulunuyor. Thor'un çekicini nasıl aldığını, Thor sayesinde medcezirlerin oluştuğunu, Odin'in neden tek gözlü olduğunu anlatan kısa öyküler...
Daha önce hiç İskandinav mitolojisi okumadığım için karakterleri en fazla Marvel filmlerinde izlediğim Thor ve Loki ile karşılaştırabilirim. Ama bunu yapmayacağım. Sadece şunu diyebilirim:
kitaptaki Thor ve Loki> sinematik evrendeki Thor ve Loki
Mitoloji başlığı beni ne kadar korkutsa da hatta bu yüzden okumayı baya ertelemiş olsam da gayet anlaşılır ve keyifli bir anlatıma sahip. Basit dili sayesinde hızlıca okuyabiliyorsunuz. Yazarın kurgudan ziyade böyle bir destansıya kendi yorumlarını katması çok güzel olmuş.
Ben genel olarak kitabı beğendim, tek sorun finalinin biraz basit ve kısa olmasıydı. Ama yine de tavsiye edilir, başlangıç olarak okunabilir gayet güzeldi.
Herkes ruh eşini bulmak ister. Herkes gerçek aşkı ister. Düşünün ki bunu sizin için yapan birileri var. Tinder, Instagram veya Facebook gibi sosyal izdivaç uygulamarına artık son. Çünkü artık kesin olarak diğer yarınızı bulan bir araç var: DNA'nız.
Ancak... Dna testi ruh eşinizi bulabilir, evet. Ama nerede bulabilir? Ruh eşiniz dünyanın sizden uzak başka bir yerinde olabilir.
Kimi bulabilir? Ruh eşiniz bir seri katil olabilir.
Ruh eşiniz sandığınız kişi olmayabilir.
Kitap bu DNA testi sayesinde ruh eşini arayan beş çiftin hikayesini anlatıyor. Her birinin hikayesi de birbirinden ilginç ve merak uyandırıcı. Değişik bir tarzda yazılmış. Her bölüm başka bir karakterin hikayesini okuyoruz. Bir bölüm bittiğinde o karakterin hikayesi dört bölüm sonra devam ediyor. Hani diziler diğer bölümü de izlensin diye tamda en merak edilesi yerlerde biter ya, bu kitapta da öyle. Bölüm öyle yerde bitiyor ki devamında ne olacağını öğrenmek için dört bölümü de su gibi okuyorsunuz. Çok akıcı ve sürükleyiciydi. Şahsen ben sabah 10 da okumaya başlayıp öğlen 2 de bitirmiştim. Ama asla yerimden kalkmadım. Kahvaltı bile yapmadım düşünün!!
Psikolojik gerilim diyorlar ancak polisiye, dram, aşk, trajedi ne ararsanız var. Açıkcası beni geren pek bir şey de olmadı. Kitabı okurken hissettiğim tek duygu meraktı. Bazı yerlerde -tamam yalan yok çoğu yerde- o kadar şok oldum ki. Sanırım işi gücü bırakıp okumamın sebebi buydu. ''Bak bu biraz sıkıcı'' dediğim şey bile öyle bir ŞEY oldu ki, meğer her şey ondan çıkmış.
Gerçekten kitap mecralarında bu kadar konuşulmasının hakkını veren bir kitap. En kısa zamanda okumanızı tavsiye ederim. Okuyunuz, okutunuz efenim :))
Kalbim acıdı. Oysa ben sadece kitap okumak istemiştim. En başından beri karakterlerin öleceğini bildiğim için bu kadar etkilenmem diye düşünüyordum. Yani... Kitabın ismine bakın! Sonu daha ne kadar kötü olabilirdi ki! Oldu.
Mateo ve Rufus birbirlerinden çok farklı iki kişiydi ancak Ölüm Habercisi’nden öleceklerinin haberini aynı gece almışlardı.
Kitap hakkında o kadar çok yazıldı, o kadar çok -iyi olduğu hakkında- konuşuldu ki hemen okumak istedim. Okurken de büyük bir beklenti içerisindeydim. Beklentimi ne kadar karşıladığı hakkında hala bir fikrim yok. Kitapların burcu olsaydı bu kitap İkizler Burcu olurdu heralde. Çünkü kitabın ne olduğuna bir türlü karar veremedim. Aşk hikayesi mi?
Şöhretinden dolayı çok merak ediyordum bu kitabı. Belki hoşuma gider diye okumaya başladım. 2 günde bitirdim. Sürükleyici olmasından değil ama okuyayım da hemen bitsin diye. Ama bu kitaba karşı herhangi bi' duygu besleyemedim. Sanırım yaşımdan dolayı. Belki 14 yaşında olsaydım severek okurdum, bilemiyorum.
Aslında fantastik dünyası güzel ama tamamen romantizmin gerisinde kalmış. Anlatımı da gayet guzel. Cok fazla yorumum yok. Ergenlik çağındakiler için ideal bence. Beyza Alkoç okumaktan iyidir. :))
Senaryo okumak benim için ayrı bir zevk. Özellikle yazar W. Shakespeare ise bambaşka. Muhteşem.
Bir Yaz Gecesi Rüyası, Shakespeare'ın uzmanlık alanı olan kadın erkek ilişkilerini konu alan romantik bir komedya. Komik ve romantik olmanın yanı sıra ayrıca fantastik de. Bana gore daha çok fantastik. Sebebi espriden çok ( hatta sadece bir yerde güldüm) mitoloji, periler, iksirler gibi fantastik ürünleri kullanmasi. Shakespear'in kullanmayı en çok sevdiği fantastik itemin iksir olduğunu düşünüyorum bu arada. Neredeyse okuduğum her kitabında bahsi geçiyor :))
Konusuna bakarsak; tam bir aşk çıkmazı. Helena, Demetrius'a aşık. Demetrius, Hermia'ya aşık. Hermia ve Lysenra birbirlerine aşık. Ancak daha sonra Lysendra ve Demetrius, ikisini birden Helena'ya aşık oluyor. Cidden çıkmaz sokak. Bu durumu anlamak için şema yaptım beynimde. Bu karmaşık durumları hiç karıştırmadan hiç sıkılmadan su gibi okuyup geçiyorsunuz. Ben okurken nasıl bittiğini anlamadım. Yine muhteşem bir eser. Yine Shakespeare. Sözün bittiği yer. :))
Yazarın kitabın sonunda bahsettiğini ben baştan anlatayım. Bizden bir ricada bulunmuş: Özetçe “bir okurun şaşırmak için tek şansı vardır, bunu onun elinden almayın” demiş. Açıkcası kitapta şaşıracağınız çok şey yok. Sonu dışında... Kitabın yazarı değilseniz kesinlikle sonunu tahmin edemeyeceksiniz :))
Kitabı çok sonra okuduğum halde hakkında pek bir şey bilmiyordum. Belli ki herkes yazarı anlayışla karşılamış. Bundan dolayı biraz gergin yazıyorum. Merak etmeyin derin sulara inmeden, yüzeysel şekilde anlatmaya çalışacağım.
Kitap ismi gibi bir uyanışla başlıyor. Bir tabutta uyanan başkahramanımız Em, sadece 12. yaş gününde olduğunu hatırlıyor. Tıpkı diğer tabutta uyanan çocuklar gibi...Aslında ne kadar çocuk desem de ve onlar kendilerini 12 yaşında hissetseler de durum öyle değil. Ancak onların çözemeyecekleri kadar karmaşık.
Okurken farkettim ki kitap seri imiş. Ve bu beni aşırı mutlu etmişti. Çünkü yazarın anlatımını çok beğendim ve samimi buldum. Gerçekçi yazmış yani hiçbir şey atlamamış. Hani bir film izlerken kafanıza bir şey takılır ya da o an filmin bir sahteliğini farkedersiniz ya. Bu kitabı okurken öyle bir şey olmuyor. Gerçek dünyaya dönmüyorsunuz, o kadar sürükleyici ki isteseniz de dönemiyorsunuz.
Fantastik görünümlü bir bilimkurgu kategorisinde en beğendiğim kitap oldu. Okuyunca sizi pişman etmiyor. Şiddetle tavsiye eder bol okumalı günler dilerim.:)))
İlk kitabı okuduktan çok sonra okuduğum için başlarda konuyu hatırlamaya çalışmakta zorlandım. Ilk kitapta tamamıyla fantasik havası vardı (zaten sonda şok oldum gerçeği öğrenince). Bu sefer hem fantastik hem de bilim kurgu havası olması çok iyiydi. Bu ozellikle biraz "the 100" a benziyor. Bir tarafta son model silahlar, üst düzey sağlık malzemeleri varken, diğer tarafta ilkel malzemeler vardı. Ama işin fantasik kısmı bu kadar değil tabii ki.
Çok fazla olay, çok fazla ırk, çok fazla şey oluyor bu sefer. Ama kafanız karışacak kadar değil, ya da yazarın güzel anlatımından dolayı karistirmiyorsunuz. Yazarı sevdim, sevmiştim. Ama bu sefer moralimi çok bozdu. Merak etmeyin Spoiler vermeden acımı içimde yaşayacağım.
Bir şey daha var moralimi bozmuyor ama beni sevindirmiyorda. Normalde kitapların devam etmesini isterim seri okumaya bayılırım. Ama çok açık bir şekilde Uyanış serisinin hikayesi burada bitmiş. Sanki çok satmış ta yazarı bir kitap daha yazmaya zorlamışlar gibi... Ama okuyacağım :)) Okuması güzel bir seri, başlamadıysanız tavsiye ederim.
Az önce bitirdim. Finali neden öyleydi? Neden!!!
Bu kadar acımasız olmasını beklemiyordum açıkçası. Zaten gerçek hayattan bir nebze uzaklaşmak için okumuyor muyuz? Neden? Aklım almıyor. Neyse... Hikayesi ve mesajı güzeldi.
Ahmet Mithat’ın kaleminden Beşir Fuat üzerine...
Beşir Fuat’ı ilk kez edebiyat dersinde duymuştum ve çok ilgimi çekmişti. Dünyanın en ilginç intiharının başrolünü araştırmalıydım. Sonuç olarak karşıma bu kitap çıktı. Severek ancak bir o kadar da zorlanarak okudum. Malum Tanzimat dönemi... Fakat çokça tanımadığım kelimelerle karşılaşmama rağmen okumam kısa sürdü. Sanki biyografi değilde öykü okuyormuşsunuz gibi.
Çirkinliğinden başka hiçbir şeye sahip olmayan P.Burke... Artık yaşadığı hayata dayanamaz bir haldedir. Neden sonra intihara kalkışır ve bu hayatında yaptığı en akıllıca hareket olur.
İntihardan sonra büyük bir fırsat ile karşılaşır. Kabul ederse ne kaybedebilir ki ? Bilincini? ️
Kitap, bildiğimiz bilim kurgular gibi değil. Öyle çok macera falan da yok. Sürükleyici değil, kısa olmasına rağmen okumam uzun sürdü. Fakat konusu ve kurgusu gerçekten çok hoş. Dili açık, takılmadan okuyabiliyorsunuz. Gerçekten okunması gereken bir kitap. Sonunda hayal kırıklığına uğramıyorsunuz. (Ekstra Not: Okurken yapmayı en sevdiğim şey kendimi kahramanın yerine koymak ama yazar ara ara söyleşilere yer verdiği için bu pek mümkün olmuyor.)
Bir kitap etkinliğinde tanıştığım kitap arkadaşım sayesinde kitaplığıma ilk kez bir Puşkin romanı eklendi. Üzerinde “World Romance Classics” yazan Rus romanları hep gözümü korkutur benim. Daha doğru düzgün telaffuz edemediğim karakter isimlerine, bir de Rus halkının karışık ilişkileri eklenince Çıkılmaz mahallesinin çıkmaz sokağından çıkamıyor
