Ulus Baker doktora tezinden uyarlanan kanaatlerden imajlara kitabıyla modern toplumların, “kanaat toplumları” olduğunu öne sürerek başlıyor işe..
Kanaat toplumunun “ne” olduğunu açıklayıp ona eleştirel bir bakış açısı getirdikten sonra, toplumu ve siyasal gerçekliği “kanaatler” temelinde değil, “duygular ve sezgiler” temelinde değerlendiriyor. İmajların gündelik hayatın her alanını kaplamasının, kanaatleri ve dolayısıyla insan düşüncesini belirlemedeki önemini vurgulamış, imajları klişeler olmaktan çıkararak toplumsal düzeyde işleyen duygulara yol açabilen bir niteliğe kavuşturabilecek bir “duygular sosyolojisi” oluşturulması savını sunmuştur.
Marx’ın ünlü sözünde : “filozoflar şimdiye kadar dünyayı yorumlamakla yetindiler, ama önemli olan, onu değiştirmektir”. kısacası, “bilmemek” olarak bilgisizlik, bilimsel bilginin elde edilmesinden önce gelen bir durum değildir, tersine ondan sonra gelir: eylem yoluyla başarılır.. Tasavvur, ya da sanat işi- yeniyi yaratmaya yönelen zihinler. Her konuya artık alışkın olduğumuz o ustalıkla değiniyor..
Marx'ın uyarısına kulak vererek, toplumu kavramanın yolunun, insanların eylemlerini ve bu eylemlerdeki duygudaşlığı kavramaktan geçtiğini öne sürmekte, insanlara kendileri hakkındaki kanaatlerini sormanın anlamsızlığını kelimesi kelimesine işliyor. Büyülenmemek elde değil.. :)
''Toplumsal tip sokaklar ile kitaplar arasında saptanabilir..'' diyerek bitiriyorum. :)
Gerçekten de, insanlar bildiklerindense bilmeyip anlamadıkları şeylere inanırlar. Bilmek için okuyunuz.. :)
Geldiğim Issız yerlerde eski bir söz vardır: "Cehalet hiçbir şey bilmemek ve iyinin cazibesine kapılmaktır. Masumiyetse her şeyi bilmek ve yine de iyinin cazibesine kapılmaktır."
Bir başkası için yaşamak. Kelimenin tam anlamıyla..
Kendisi de bir klon olan Kathy H. bağışçı klonlara bakıcılık yapmakla görevliydi. Ve bu görevi de on bir yıldır yapıyordu. Son altı yıldır ise Kathy bağışcılarını seçme hakkına sahip. Diğer bakıcıların kıskanmasına ve arkasından konuşmalarına neden olan bir durumdu bu. Özellikle kendisi gibi
İlk okumadan kalemine hayran kaldığım bir yazar daha... Sevgi Soysal. İsmi gibi herkese sevgisini vermiş, kendisine hiç sevgi kalmamış gibi yazan Sevgi Soysal. Bu nasıl yazmaktır? Bu nasıl düşündürmektir insanı, Sevgi Hanım? Sizi tanıdığım için çok mutlu oldum kendi çapımda...
Sevgi Yenen, 1936 yılında mimar-bürokrat bir babanın ve Alman bir
Sinan Canan hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. Sinan Canan’ın onlarca videosunu izlemişimdir, izlemeye de devam ediyorum. Yıllardır uğraştığı bir şey var. Bu uğraşının adı da onun tabiriyle bilimi “halk dilinde” anlatmak. Bunu başarıyor mu? Bence başarıyor. Uzmanlık
kürt edebiyatı denilince "mehmed uzun" dışında kimse kürtçe yazmadı sananlar ve kürt edebiyatı denilince akıllarına "ahmed arif" ile "yaşar kemal" gelenlere umarım birazcık da olsa faydası olur bu listenin.
ayrıca bir türk olarak söylemek gerekirse 1000 yıldır beraber yaşadığımız bir ırkın edebiyatını bilmemek
Sohrab Sepehri okuyup hayatı değişen bir insan gördüm. Konuşurken bir zambağa "siz" diyordu. Bir bulut kadar canı sıkılıyordu adamın. Bir bulut kadar yalnızdı. Kırkında anladı yaşamadan yaşlandığını.
52 yaşında ölmüş Soprah Sepehri'ydi sanki. Elli iki yaş, yaşamak için çok geç, ölmek için erken bir yaş. Her ölüm erken ölümse, her
Bu yazıyı okuyup 30 sene sonrada bu yazıda yazılanlarla karşılaşacak olan bizler için bu bir manifesto olmalı.
Ey İnsan, sen bir canlısın, yaratılmışsın ve öleceksin.
Bu konuda hepimiz netiz değil mi ? Yani bu mesajı okuyan ister 1 ister 10 bin insan olsun ; hepimiz öleceğiz.
Peki, saatli bir bomba gibi kurulu bir yaşamın ne zaman patlayacağını
Biraz önce bir video izledim... Anma töreni... Mustafa Kemal'i anmadan fatiha okutan Hoca'ya bir komutanımız Mustafa Kemal'i duydunuz mu diye soruyor iki defa... Sonra hoca duydum diyor... O zaman niye ona da Fatiha okumuyorsunuz diyor... Eee şehitlerimize okuduk ya diye devam ediyor ... Sonra Komutan sinirleniyor ve çıkıyor salondan...
Dün için