Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.2
Melek
Melek
@birkitapbirmelek
Matematik Öğretmeni
17 Ağustos
182 okur puanı
Aralık 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Ölü Canlar Gogol’ün 1842 yılında ilk cildini tamamladığı ve tamamlanmayan efsanevi eseri. 3 cilt olarak tasarlanan roman aslında Dante’nin İlahi Komedyasından esinlenilerek tasarlanmış. İlk ciltte yani şuan ki okuduğum kitapta başkahraman Pavel İvanoviç Çiçikov’un hırsları ön plana çıkıyor. Zengin olmak hırsıyla her yolu deneyen kahramanımızı
Kırmızı Saçlı Kadın Orhan Pamuk’un belki de sevdiğim ilk ve tek eseri. Normalde kalemini çok sevmediğim, önyargıyla başladığım bu eserinde de klasik türk filmi senaryosu ile karşılaşacağımı düşündüğüm fakat bende merak uyandıran bir eserdi. Kitabın genelinde Sophokles’in Oidipus’u ve Rüstem ile oğlu Sührab’ın efsaneleri üzerinden şekilleniyor olay örgüsü. Romanın kahramanı Cem babasına bağlı fakat zamanla ondan kopmuş bir çocuk olarak sınav hazırlığı için gereken parayı biriktirebilmek adına kuyucu ustası Mahmut ile Öngören’e yolu düşerek orada efsanevi güzelliğiyle aklını başından alan Kırmızı Saçlı Kadın Gülcihan ile tanışıyor ve tek bir gecede sahip olduğu oğlu Enver ile yıllar 26 yıl sonra karşılaştığı gecede , kazdığı kuyu başında öldürülüyor. Babasının aşkı olan Kırmızı saçlı kadın’a aşık olup ondan evlat sahibi olan ve ömrünü araştırdığı Sophokles’in oğlu Oidipus’u ; Rüstem’in oğlu Sührab’ı öldürüşü üzerine adayan Cem’in hayatının anlatıldığı eser de aslında oğlu Enver tarafından babasını yanlışlıkla öldürdükten sonra yargıya savunma olarak yazılmış bir eser gibi sunuluyor. Okurken zevk alacağınız, merak uyandıran bir eser okumanızı tavsiye ederim.
Dorian Gray'in Portresi son zamanlarda okuduğum en en en iyi kitaptı. Elimden gelse hafızamdan silip tekrar okumak isterdim.
Oscar Wilde'ın yazıldığı dönem tartışmalar yaratan, birkaç kez sansüre uğrayan efsanevi romanı Dorian Gray'in portresi ressam Basil Hallward'ın Dorian'in portresini çizmesi üzerine gencin kendi güzelliği karşısında yaşadığı duygu karmaşası ile kendinin yaşlanacağı fakat portrenin hep çizildiği andaki gibi genç ve güzel kalacağını farketmesi ile söylediği sözlerin onu yıkıma sürüklemesiyle başlıyor. Kendinin aynı kalması , portrenin zamanla yaşlanmasını dileyen Dorian bir nevi şeytana güzelliği karşılığında ruhunu satmış bulunuyor. Zamanla ruhunu kirletmiş, zihnini yozlaştırmış, hayal dünyasını korkularla doldurmuş, başka insanları kötülüğe yöneltmiş ve bundan da zalimce haz almaya başlamış Dorian zamanla portresinin yaşlandığını ve çirkinleştiğini farkedince daha büyük bir korku ve buhranla kibir ve tutkudan gözü dönmüş bir canavara dönüşür. Basil Hallward içinse yarattığı en güzel şey onun sonu olur.
Kitabı okurken ben kendimce Lord Henry'nin düşüncelerine hayran kaldım. Benim için mükemmel bir keyifti bu kitabı okumak.
Daha önce okuyup incelemesini paylaştığım Reading Zindanı Baladı Oscar Wilde'ın bu kitap da delil gösterilerek eşcinsellikten hapse mahkum edildiğinde yazdığı bir diğer eserdi mutlaka onu da okumalısınız.
Keyifli okumalar.
Okur Takip Önerileri
Winston Smith Büyük Birader döneminden o an ki toplumdan sıyrılmış, toplumla birlikte körleşmemiş bir birey. Parti’nin baskılarına , telebakarlar tarafından her anın takip edilmesine, insanlarda tüm zıtlıkların var olduğu Parti’nin isteklerine göre hangi tarafın doğru kabul edilmesi gerekiyorsa sorgulamadan ona inanmasına yönelik “çiftdüşün” düşüncesinin hakimiyetine karşı çıkmış fakat etrafında Parti’nin ağına düşmemiş tek bir insan kalmadığı için çıkış yolu bulamamış ve kendi de Parti’nin ağına düşmek mecburiyetinde kalmış bir birey. Her yerde “Büyük Biraderin gözü üstünüzde” sloganıyla ve gerçekten her yerde bulunan telebakarlarla insanların uyurken ki düşüncelerine kadar takip edildiği özgürlüksüz bir sistem.
“Savaş Barıştır
Özgürlük Köleliktir
Cehalet kuvvettir”
Fikrini içselleştirmiş bir toplum ve tüm bunların karşısında gördüğü, duyduğu, yaşadığı her şeyin yanlış olduğunu düşünen ; azınlık olduğunu sandığı fakat yalnız olduğunun farkına vararak herkesleşen Winston Smith.
İktidar Parti karşısında muhalefetin olmadığı toplumlarda iktidarın iktidar için var olduğu, toplumun yok sayıldığı düzensiz bir yapının meydana geleceğini muhteşem bir şekilde kurgulamış George Orwell. Benim için en sevdiğim eserler arasına girmiş bulunmakta ve kesinlikle tekrar okumak istediğim bir eser oldu
Her insanın okuması gereken ufkunuzu açacak bir eser hatta okuduktan sonra eski siz olamayacağınız kadar muhteşem. Kesinlikle OKUYUN, OKUTTURUN
Romanın asıl kahramanı sara hastası olan oldukça saf , dürüst ,temiz kalpli Prens Lev Nikolayeviç Mışkin. Nam-ı diğer Budala. Hastalığından dolayı çocukluğu ülkesinden uzakta geçmiş Prens ülkesine döner dönmez aynı soydan geldiği General eşi olan Lizaveta Yepançina ile tanışmak ister. General, eşi ve kızları Aleksandra, Adelaida ve Aglaya ile
