Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Büşra Tokmakcı
Büşra Tokmakcı
@bsrtkmkc
Ankara
20 Kasım
102 okur puanı
Aralık 2018 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Şeytanın Hileleri
Şeytanın Hileleri • İbnu’l Cevzi
Bu kitabı hikaye kısmında paylaştığımda ‘hazır Ramazan, şeytan bağlıyken, düşmanı yakından tanıyalım’ gibi bi şaka yapmaya çalışmıştım ama doğruluk payı çok yüksek. İman eden herkesin en büyük düşmanı şeytan ve kendi nefsi. İnkar edilemez bir gerçek bu.
Şeytanın insana hangi konulardan nasıl yaklaştığına dair harika bir derleme bu kitap. İnsan deyince insanın yüklendiği bütün vasıfları, ünvanları da ayrı ayrı sıralamış yazar. Bir abid olarak insan, bir alim olarak insan, bir filozof olarak insan ya da ateşperest, yahudi, hristiyan ve dahi müslüman olarak insan.
Şeytanın görevi insanın ayağını kaydırmak, onu şirke hatta küfre yönlendirmek. Bunun için insana nerden nasıl yaklaşır. Abdest alırken nasıl defalarda baştan başlatır ya da niyetin kalpten olduğunu unutturup nasıl defalarca niyet etmek için kafasını meşgul eder.
Ya da bu kişi müslüman değilse itikat boyutunda, Allah’ın varlığı ve sıfatları konusunda onu nasıl zelil kılar. Hepsi tek tek başlıklar altında anlatılmış kitapta ve böyle olursa şöyle yapılır ya da denir şeklinde nasihatlar verilirmiş.
Denge tavsiye edilerek ne ilim öğrenmekte ne abid olmak yani ibadet etmekte aşırıya kaçmamak gerektiğini defalarca çok güzel örneklerle anlatmış.
Bizim bu devirde en çok düştüğümüz hatalardan birisi dini yaşamak yerine onun felsefesini yapıp, ayrıntılarda boğularak farzları ihmal edip nafile ya da sünnetlere farz gibi önem vermek. Bu kitabı okuyup bal kavanozunun etrafında dolanmayı bırakıp balın tadına varabilmek duasıyla
Fatma Bayram • Altı Dakika
Bu kitabın bana hissettirdiği şey tam olarak; kış günü sabah güneşinin salondaki duvara vurup içini ısıttığı anne evi. Ne kadar eleştirsen de güvende hissettiğin, hep çocuk kaldığın o ev. Çayı annenin demlediği sofrayı birlikte kurduğunuz o sıcacık his. Evet evet baba evi değil anne evi
Fatma Bayram okurken kendimi çok “normal” hissediyorum. Bu çok önemli bir şey. Fatma hoca bir şeyleri aşmış, kabul etmiş. Ve yoluna devam ediyor. Kavgalarıyla, kırgınlıklarıyla, umuduyla, sevgisiyle yani kısaca insanlığıyla yola devam ediyor.
Hiç yetersiz hissettirmiyor insana. Aksine yeniden deneme, başlama coşkusuyla dolduruyor içimi. İnsan olduğumu hatırlatıyor.
Her okuduğum satırda hatta kelimede o yüksek maneviyatı, dengeyi, yazılanların hangi temel üzerine inşa edildiğini yumuşacık hissedebiliyorum.
Bazen burada “annelik konusunda, evlilik konusunda, manevi açıdan… kendinizi motive etmek isterseniz” diye başlayan cümlelerle kitap tavsiye ediyorum. Bu kitap için topyekün yaşamak hakkında motive olmak isterseniz okuyun diyeceğim. Okuyan herkese iyi geleceğini düşünüyor ve öyle temenni ediyorum.
Her yeni kitabıyla özgünlüğünün, tarzının altını fosforlu kalemle bir kere daha çiziyor Murat Menteş.
Menteş’le yeni tanışıyorsanız okumaya daldığınız bazı anlarda “ben ne okuyorum ya” derken bulabilirsiniz ilk sayfalarda kendinizi. İlerleyen sayfalarda bu cümle “ulan ben ne okuyorum yav” a dönüşebilir. Ki bu çok iyi bi şey sizi temin ederim
Yazarın tarzına aşina olan okurlar için de bu son kitapta alışkın olmadığımız şeyler var. Ama alışkın olduğumuz hız, kıvrak zeka, gerçek olamacağını bildiğimiz şeylere inanma hissi, mizah, ters köşeler yine başrolde.
Olumsuz yönde eleştirilecek bir yanı yok bence kitabın çünkü kıyaslanacak bir alternatifi yok. Çok havalı
Okurken hem anlatılanların hızına, kelimelerin dansına kendimi bırakıp hemen bitirmek istedim hem de ayrıntılarda, özenle seçilmiş kelimelerde kaybolmak.
Yüz tane metnin içinden Murat Menteş’e ait olanı bulabilirim sanırım.
Keyifli bir okuma yapmak için nitelikli bir kitap arayan herkese bu ustalıkla yazılmış kitabı tavsiye ediyorum
Okur Takip Önerileri
Şermin Yaşar • Söyleme Bilmesinler
Çağdaşı olup kitaplarını takip edebildiğimiz, yeni kitap yazmasını heyecanla bekleyip kitabı çıkınca koşa koşa aldığımız yazarların olması çok güzel ve kıymetli bir şey Benim için bu yazarlardan biri de Şermin Yaşar.
Kitabın kapağını açar açmaz daha ithafından itibaren bir sıcaklık, samimiyet kaplıyor insanın içini. Her zamanki detaylı, “yav buna da dikkat etmezsin be kardeşim” dedirten gözlemlerle dolu, tamamen bizden harika insan hikayeleri karşılıyor okuru.
Bir film izlerken ya da bir kitap okurken kendimizden bir şeyler bulduğumuzda, kendi acılarımızla,eksikliklerimizle karşılaştığımızda çok kolay dökülüyor o iki damla yaş gözümüzden. Ama bu kitapta hiç başıma gelmeyen, karşılaşmadığım acılara döküldü göz yaşlarım. Bu da yazarın başarısı
Okuma alışkanlığı olmayan ya da aslında iyi bir okur olup “reanding slump” döneminde olanlara tavsiye edebileceğim çok güzel bir kitap
#söylemebilmesinler #şerminyaşar #günceltürkedebiyatı #okudumbitti
Küçük Bir Ayrıntı • Adania SHIBLI
Birinci bölümü okumak çok zordu. Kalben düşman kesildiğin bir İsrail askerinin bu kadar yakınında hissetmek. Belki bacağındaki yaranın acısını duymak, karanlıktan korkusunun tanıdık gelmesi. Düşmana yakın hissetmek çok zordu.
Karış karış yapılan işgalin kafasının içinde olmak, hayatlarına tanıklık etmek bugünlerde insani hiç bir yanlarının olmadığını düşündüğün bir milletin eğlencesini, günlük rutinlerini okumak “insanlarmış” gibi hissetmek çok zordu. Ama tam hikayeye dalmışken bir cümle hatırlatıyordu gerçekleri “ Düşmanı biz arayacağız, onun karşımıza çıkmasını beklemeyeceğiz.” Kendi yazdıkları senaryoyu oynayan, düşmanı kendileri belirleyen, savaş ahlakı nedir bilmeyen bir ordu müsvettesi.
Yazar ikinci bölümü yazmak için çok beklemiş. Kitabın tamamını yazmak 12 yılını almış. Ben de ikinci bölüm için uzunca bekledim. İkinci bölüm okuması daha kolay belki sindirmesi daha zor olan bölümdü. Okuduklarının bin katının gerçek olduğunu bilmek ve değiştirememek insana çaresiz hissettiriyor.
Genel olarak çok başarılı bir metindi. Üslubunun daha önce hiçbir kitapta rastlamadığım bir tadı vardı. Korkunun kokusunu aldığım sanki bir kamera çekimi izliyormuşum gibi hissettiğim güzel bir tecrübeydi. İsterdim ki anlatılanlar yaşanmamış olsun ya da en azından bitmiş olsun. Ama ne yazık ki…
Dilerim bu zulüm kökünden kazınarak biter
#filistin #küçükbirayrıntı #özgürfilistin #teröristisrail #okudumbitmedi
Deniz Gezgin • Ahraz
Ahraz • Deniz Gezgin
Bu aralar art arda çok sürükleyici kitaplar okudum. Birbirlerinden farklı güzel, başarılı kitaplar.
Hele “Ahraz” okuduğum hiçbir kitaba benzemeyen türden. Anlatılanların hiçbirinin hamasi gelmediği, yazar ne yazsa inanacağım bir kitaptı.
İlk sayfalarda zaman ve mekan tamamen kendine hastı. Bildiğim bir dönemde ya da mekanda
Hata Neredeydi? • Bernad Lewis
Yüzyıllar boyunca dünyaya hükümdar olan, öncülük eden Osmanlı hatayı nerede/nerelerde yaptı da Batı’yı takip etmeye hatta onun çok gerisinde kalmaya başladı.
Aslında hepimizin az çok tarih derslerinde “Osmanlı’nın Gerileme Devri” başlığı altında duymaya aşina olduğumuz şeyleri söylüyor Lewis. Yine de bunu dışarıdan
İrade Terbiyesi • İbrahim Ethem Bakar
Cemil Meriç’in “Kaderimi tayin eden kitaplardan biri.” “Disiplin içinde çalışmayı bu kitaptan öğrendim.” cümleleriyle reklamı yapıldı İrade Terbiyesi kitabının.
Piyasada Jules Payot’un “İrade Terbiyesi” kitabı da aynı reklam stratejisi ile satılmıştı. Ve ben o kitabı da okumuştum Son derece cinsiyetçi bir
Şimdilerde en yakınlarımızdan bile alamıyoruz kitap tavsiyesi. Daha gençken(!) kitap tavsiye etmek daha kolaydı belki de. Sıklıkla bunu okudun mu harika bi kitap ya da ne okuyasan bırak bunu oku gibi cümleler duyardım etrafımdan. Şimdi diyorum ki hadi düşün de bana bi kitap tavsiye et ay şimdi pat diye sorunca bulamadım bir şey diyorlar. Fatma hocanın da değindiği gibi belki tavsiye ettiğimiz kitaplar beğendiğimiz ya da beğenmediklerimiz bizden çok şey ele verdiği için insanlar önermeye korkuyor. önerdikleri beğenilmez ay bumuymuş beğendiği kitap denir diye. ikinci seçenek ki bence daha kuvvetle ihtimal okumuyor dolayısıyla öneremiyorlar. Böyle bir durumdayken birinin kalkıp, ki bu biri ömrünü dine,ilme,okumaya,gelişmeye,tebliğe,islama adamışken ömrünü, al diyor benim hazinem senin de olsun. Bayıla bayıla çok büyük bir keyifle okudum. okumak gibi değil de çok saygıdeğer bir büyüğümden tavsiye dolu bir sohbet gibiydi.
Fatma hocanın öyle geniş bir skalası var ki insan şaşıyor. ve bu okumaları çok ciddi meal, tefsir, fıkıh okumalarının yanında çerezlik yaptığını anlayınca daha şaşıyor ve utanıyor. Ben bu utancı motivasyona çeviren taraftanım. size de tavsiyem okursanız o yönden bakarak okuyun. Kitap bittikten sonra bana 20 kadar okunacak kitap bıraktı gerisinde. onu ekleyeceğim posta ama benim tavsiyeler içinden okuduklarım olduğu için eksik liste diyebiliriz.O yüzden siz işinizi şansa bırakmayın, hemen koşup alın bu kitabı.
Boş Dolaplar • Annie Ernaux
Yazarın 2022 Nobel Edebiyat Ödülü almasıyla birlikte aniden kitaplarını raflarda görmeye başladık. Bir gün @arkadaskitabevi ‘ nde gezerken yazarın kitaplarıyla dolu bir raf görüp arka kapaklarını okuyarak seçmiştim “Boş Dolaplar”ı.
Bilinçakışı yöntemiyle bir çocuğun genç kızlığa geçişini, varoluş sancılarını, içinde bulunduğu aile ve toplumdan sıyrılışını okuyoruz temelde. Kültür ve anlatılan yaşam tarzı şahsen yakın olduğum, tanıdığım bir olgu olmadığından çok kısıtlı yerlerde ortak nokta yakalayabildim.
Geçiş dönemlerinde hemen herkes anne-babasından uzaklaşır hatta bazen onlardan nefret eder ama hiçbir olay anlatılmadan sayfalarca nefret okumak bana bir noktada çok sıkıcı geldi. Bunun yanı sıra kahramanın cinsellikle ilgili detayları bu kadar yersiz bir açıklıkla anlatması da rahatsız ediciydi.
Kısacası yine neden Nobel’e layık görüldüğünü anlamadığım bir yazardan kitap okudum Çok daha güzel seçenekler varken vakit kaybetmeyin derim
#nobelkimeniyeveriliyor
Kul • Seray Şahiner
Bu kadar iyi sosyolojik çıkarımlar okuduğum çok az kitap vardır herhalde.
Bir olay karşısında bizim için çok basit ve çabasız olan şeyler diğer muhatap için hayat memat meselesi olabilir.
Yolda yanından geçip gittiğimiz her insanın eşsiz birer yaşam öyküsü var. Zevkleri, zaafları, detleri… Bilhassa kadınların. Kadınların iki hayatı oluyor bence. Bir yaşadıkları bir de kafalarının içindeki. Hatta bir kafalarının içindeki iki yaşadıkları.
Mercan da geçimini, yuvarlanıp gitmesini merdiven silmekle sağlıyor. Ama gel gör ki kentler dönüşüyor.
Mutsuz bir kadının aslında bir kul olarak Allahtan umudunu hiç kesmeden gidersen git demesiyle giden kocasını ve hiç olmayan çocuğunu türbelerden, kiliselerden, camilerden, cemevlerinden istemesini okuyoruz. Okurken çok sıcak ve samimi yakarışlar görsem de hemen her seferinde “Bire kul olmayan bine kul olur.” dedim içimden.
Bir günde soluksuz okudum Mercan’ı çok çok sevdim. Keşke dedim Mercan bizim apartmana da gelse evime misafir etsem arkadaşı olsam çekip çıkarsam onu bu yalnızlıktan. Farkına varmak için şükretmek için hayatından sıkılan herkese tavsiye. Etrafımızdaki Mercanları görebilmek duasıyla
Yazarın diğer kitaplarını koşarak sepete ekliyorum
Hz. İnsan ~ Düvane Cündioğlu
Felsefe ve tasavvufla yoğrulmuş arafta kalmış bir yazarın arafta kalmış ve arafta bırakan yazıları.
Deneme türünde yazılmış, olay örgüsüne dayanmayan kitapları, şayet yazarına ölüp bitmiyorsak, bir oturuşta bitiremediğimiz aşikar. Hz. İnsan da benim için bir oturuşta bitiremediğim 20 sayfadan fazla ard arda okuyamadığım bir kitap oldu.
Yazarla tanışma üslubuna alışma kitabım olduğu için biraz zorlansam da bütününe baktığımda insanı çok başarılı bir şekilde anlatan, içinde slogan olacak cümleler barındıran, herkes tarafından da çok sevilen bir kitap.
Herkesin zevkine uymayacak, taraf sevmeyenlerin, netlikten hoşlananların uzak durması gerektiğini düşünüyorum.Biraz kafa yakan cinsten ️
Cinsellikle, cinsiyetle, kadınlarla ilgili olan kısımlara değinmeden yorumumu bitiremeyeceğim. (Fotoğrafları kaydırarak bahsettiğim kısma ulaşabilirsiniz) Okumuş yazmış insanlardan böylesi düşünceler, kadınlara 2. Sınıf insan muamelesi yapan örnekler okudukça içim acıyor. Kadınlar yalnızca erkeklerin hayatını kolaylaştırmak, her manada onların ihtiyaçlarını gidermek için yaratılmadı! Bunu bi idrak edelim artık. Bu vesileyle;
8 Mart Dünya Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun
#8martdünyakadınlargünü #hzinsan #dücanecündioğlu #okudumbitti #bookstagram #kapıyayınları #bookstagramturkey
Günler Aylar Yıllar ~ Yan Lianke 🌾
Hayatımda okuduğum en gerçek dışı ama en gerçek kitaptı. Uzun süre etkisini üzerimden atamayacağımı,her gördüğüm insana önereceğimi biliyorum 😬 70 yaşında bir ihtiyar kör bir köpek ve bir mısır filizi bu üç unsurun içine dünya üzerinde ne sığdırılabilirse bir fazlası var kitapta. Korkuyu, umutsuzluğu, yokluğu bunun yanında sadık kalmayı, dostluğu,umudu iliklerime, zerrelerime varana kadar hissettim. Konusuna ya da olaylara daha fazla değinmemekle birlikte bu zamana kadar okuduğunuz hiçbir kitaba benzemeyeceğini düşünüyorum. Ama şimdi düşünürken Knut Hamsun’un “Açlık” kitabında da bu kadar yoğun olmamakla birlikte aynı şeyleri hissettiğimi hatırlıyorum.
Bu kitabı benim için özel kılan şey ise ihtiyarı benimseyip her şeyiyle en üst noktada empati kurabilmem oldu.
Empati duygunuzu zirveye çıkarmak, şükretmek, hayret etmek, kendinizi tanımak adına mutlaka okuyun! Bu kitapla beni tanıştıran arkadaşım @bibuketiyilik ‘e teşekkürü bir borç bilirim #günleraylaryıllar #okudumbitti #yanlianke #çinedebiyatı #tavsiyekitap #okudumokuyun #bookstagramturkey #bookstagram #dünyadakiyerimiz #oku #reading #ankarakitapfuarı #ankarakitapfuarı2021 #okumakgüzeldir #okumahalleri
Bir Katilin Güncesi ~ Kim Young Ha 🌾
Kendisinin bile kim olduğunu hatırlamayan bir seri katil ne kadar tehlikeli olabilir ?
Hayattaki en kötü şey unutamamak mıdır yoksa unutmak mı ? Geçmişi, şimdiyi, geleceği her şeyi unutmak.
“Bir Katilin Güncesi” çok da hacimli bir metin olmamakla beraber insanın aklını bulanıklaştıracak kadar vurucu. Alzheimer hastası bir katil ile zaman mevhumunu, insan beyninin girift yapısını, olaylar üzerinde bakış açısının ne kadar mühim olduğunu irdeliyoruz kitapta. Kitabı hem okurken hem de kitap bittiğinde cinayetlerle ilgili daha fazla ayrıntıyı bilmek istediğimi hissederken bir yandan da beni kitaba asıl bağlayan şeyin o muallakta kalma hissinin olduğunu farkettim. Bir solukta okunacak çarpıcı bir sonla okuyucuyu uğurlayacak bir kitap isterim derseniz doğru adres
#birkatilingüncesi #kimyoungha #güneykoreedebiyatı #cinayetromanı #tavsiyekitap #okudumbitti #okudumokuyun #ekimokumaları #ankarakitap #ankarakitapfuarı #okumahalleri #reading #bookstagram #bookstagramturkey
Kaplumbağa Günlüğü ~ Russell Hoban 🐢
İçinde çok iyi cümleleri ve düşünceleri hapsetmiş çok çok iyi mesajlar veren kendine has bir büyüsü olan ama henüz keşfedilmemiş bir kitap “Kaplumbağa Günlüğü”.
Kendilerine aynı derdi edinmiş, birbirlerinden bihaber bir o kadar da benzer iki kişi William ve Neaera. Yollarının kesişmesi, birlikte kimsenin aklına gelmeyecek bir şeyi yapmaları, benzerlikleri, farklılıkları o kadar güzel, naif ve farklı işlenmiş ki daha önce böyle bir roman okumadım.
Nihai sonu düşündüren ama hiç beklenen şekilde bitmeyen bir kurgusu var. Okuru yormadığı gibi altını çizecek, not edecek bir sürü satır vermiş yazar. Ne yazık ki Türkçeye çevrilen başka kitabı yok
Hem çarpıcı hem rahatlatan bir kitap okumak isterseniz sonbahara son derece uygun bu romanı tavsiye ederim
#kaplumbağagünlüğü #russellhoban #okudumbitti #sonbaharkitapları #okumahalleri #bookstagram #bookstagramturkey #kitaplariyikivar #okumadığıngünkaranlıktasın #book #tavsiyekitap
Talebe ~ Tara Westover
Kitapta anlatılanların gerçekten yaşanmış olduğunu düşündükçe dehşete düşüyorum. Gerçek bir bağnazlık ve aynı zamanda gerçek bir başarı hikayesi. İnsan kurgu okuyacaksa böyle kitaplar okumalı diye düşündüren cinsten “Talabe”.
Mormon dinine mensup Tara ve ailesinin akıl almaz hikayesini okumak üslup açısından çok akıcı ve kolay olsa da içerik açısından insanı çok zorlayıp, kalbini sıkıştırıyor.
Kola ya da kahvenin tadını hiç bilmemek, hiç ilaç içmemek,ders kitabı nedir, nasıl kullanılır bilmemek, sabun kullanmamak, okula, hastahaneye gitmemek, şiddet görüp anlamlandıramamak, yaşananların üzerine düşünmemek sadece kabul etmek. Aslında din için değil baban inanıyor ve öyle istiyor diye inanmak ve senelerce bilfiil sorgulamadan sana dayatılan hayatı yaşamak... Tara’nın hikayesi okurken kolay değil ki yaşanırken kim bilir nasıldı. Kitabı okuyan biriyle saatlerce konuşup okumayan herkese hediye etmek istiyorum
Empedokles’in Dostları ~ Amin Maalouf
Tıpkı kitaptaki belirsizlik gibi hakkındaki düşüncelerim ve duygularım. Amin Maalof’un külliyatını okumuş bitirmiş biri değilim. Hatta yalnızca en kült eserlerinden biri olan Semerkant’ı okudum fani ömrümde
Yazarın son benim yazardan okuduğum 2. kitap. Neden “Afrikalı Leo”, “Yolların Başlangıcı” gibi kitapları dururken bunu seçtin derseniz kitap kulübümüzün nisan kitabı kendisi. Düşüncelerimi toparlamak için girizgahı uzatıyorum 🥲
Kitap bir yazarın yazdığı ilk roman olsaydı okuma esnasında belki daha önyargısız yaklaşıp üslubu, karakterleri, mekanları sürekli irdelemez “olmuş mu olmamış mı” ikileminde bir okuma serüveni geçirmezdim. Ama söz konusu kendisini uluslararası platformlarda kanıtlamış, çok başarılı eserler vermiş, kalemi herkeste hayranlık uyandıran bir yazar olunca insan başka taraflardan bakmaya başlıyor.
Konusunu uzun uzun anlatma işine girişmeyeceğim her zamanki gibi. Ama kitap bir distopya. Genelde geçmişe yönelik tarihi kurgular anlatan yazarımız şimdi ne zaman geleceği belli olmayan bir geleceği anlatıyor. Sanırım çok da uzakta olan bir gelecek değil Kitabın sonu bende kitabın devamının geleceği duygusunu oluşturdu öyle bir belirsizlik ve yarım kalmışlıkla bitti çünkü. Zaten Amin Maalouf okumuş yazara aşina olanlara, “acaba distopyası nasıl olur” diye merak edenlere, sıkı distopik roman okuyucularına tavsiye ediyorum. Ama yazarla yeni tanışacaklara yukarıda ismini zikrettiğim eserleriyle bir başlangıç yapmalarını tavsiye ediyorum.
İnsan Olmak ~ Engin Gençtan
Kitap hakkında kuracağım ilk cümle şu olur “ Çevremdeki insanlarda ya da kendimde gözlemleyip tanımlayamadığım ya da bir yere dayandıramadığım davranışların somutlaştıran bir kitap. “
Çok bilinen az okunan psikoloji kitaplarından biri “İnsan Olmak”. Kitap kapağını kapattıktan sonra bitmek yerine başlıyor. Öyle 60-70 sayfa arka arkaya okunacak bir eser değil benim nezdimde. Parça parça okuyup sindirmeyi, anlamayı gerektiriyor. Uzun soluklu bir serüven bekliyor okuru.
Her kadının, erkeğin, annenin, babanın, gencin, yaşlının vs diye ayırmayacağım her insanın okuması gereken kült bir eser.
İnsan olmayı başarmanın en önemli yolu çocukluktan geçiyor. Hem kendi çocukluğunuzu onarmak hem bir çocuğunuz varsa onun çocukluğunu en az yara alacak şekilde çocukluk yıllarını geçirmesini sağlamak için okuma listenize ekleyin derim.
İrade Terbiyesi ~ Jules Payot
Yoruma geçmeden önce lütfen kitabı okumayan ve okumayı düşünen arkadaşlarım burayı terk edin
İyi ki kitap kulübüyle birlikte okumuşuz bu kitabı çünkü bireysel okumam olsaydı muhtemelen bitirmeden bırakırdım Kapak tasarımı beni daha ağır, felsefik, anlaşılmaz bir kitap okuyacağım düşüncesine yöneltmişti. Ama yüzyıllar önce yazılmasına rağmen güncel bir kitap okuduğumu söyleyebilirim.
Gelişim sağlamayı hedefleyen pek çok kitapta olduğu gibi problemler gayet güzel analiz edilmiş ama ne yazık ki somut çözümlere ulaşılmamış. Buna rağmen çok güzel analizler okuduğumu söyleyebilirim. Bilhassa üniversiteler ve öğretim üyeleri hakkında yapılan çıkarımlar hislerime tercüman oldu.
Kitapta beni en çok rahatsız eden nokta kitabın erkekler baz alınarak yazılmış olması. 36. ve 37. sayfalarda kullanılan kelimeler, tabirler beni çok irite etti. Bu hayatı yaşayan sadece erkekler sanki kadınlar erkeklerin hayatını kolaylaştırmak için dünyada var gibi lanse edilmiş. Sonrasında takip eden cinsellikle alakalı bölümün çok fazla uzatıldığını ve kadınların bir piyon gibi algılandığını düşündüm.
Kitabın son bölümlerine doğru bilgiye boğulduğumu hissettim O kadar çok tekrara düşülmüştü ki son sayfaya zor geldim
Benim tavsiye edebileceğim bir kitap değil ama okuyanlar varsa yorumlarınızı çok merak ediyorum lütfen benimle paylaşın #okudumbitti #iradeterbiyesi #pedogoji #kişiselgelişim #tavsiyeolmayankitap #okudumokumayın #türkiye #ankara #kitap #bookstgram
Tokyo’nun Son Çocukları ~ Yoko Tawada
Yaşlıların sonsuza kadar yaşayıp ölmediği,çocuklarınsa bir türlü büyüyemeyip sürekli hasta olduğu bir dünya düşünün. Her şeyiyle kapılarını herkese ve her şeye kapatmış bir Japonya. Kelimelerin, mesleklerin, duyguların bile ayrıştırıldığı, kullanımının yasaklandığı ya da değiştirildiği bir distopya. Aslına bakılırsa son derece kötü şeylerin olduğu bir dünya sunuyor bize Tokyo’nun Son Çocukları. Kıtlık, insan ilişkilerindeki yozlaşma, doğanın tahribatı, sıcağın sıcak soğuğun soğuk olmadığı bir zaman geliyor. Ama kitaptaki dede - torun ilişkisi bu kadar kötülüğe rağmen hala bir sevgi kırıntısının kalmış olması hala hayata tutunma, birini yaşatmaya çalışma çabası belki biraz fazla Polyanaca ama bana umut verdi. Kitaba başka tarafından baktım. Her şey olabileceği en kötü halinde olsa bile değer verilecek bir şeyler bulmayız. Her şeye rağmen insanın içinde bastırılamaz bir yaşama isteği var ve belki daha fazlasıyla yaşatma isteği.
Şimdilerde de hayat bambaşka bir yola girdi hepimiz için. Belki bu kitaptaki kadar uç yerlerde değiliz ama olmayacağımızın hiçbir garantisi yok son zamanlarda daha iyi anladık. Yaşadıklarımızdan ve kitaptan çıkardığım sonuç bir şairin de dediği gibi “ Şimdiyi hiç yaşamayan, hiç yaşamaz.”
Yazarın kalemini, kitabın güçlü kurgusunu ve akıcı bir okuma sağlamasını çok sevdim. Hızla okunacak ama çabuk unutulmayacak bir kitap. Bu günleri yaşayan ve daha kötüsünü yaşamak istemeyen herkese tavsiyedir. Bol kitaplı günler
Kör Baykuş • Sadık Hidayet
Yazarın karamsarlığını iliklerime, damarlarıma kadar hissettiğim yegane romanlardan bir tanesi “Kör Baykuş”. Ne zamandır duyup görüp okuyamamıştım. İçeriği ya da yazarı hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Aslında çoğu zaman bunu kendim tercih ediyorum. Okumadığım bir yazarın eserini okumayacaksam ya da yeni bir kitaba başlayacaksam okuyanların yorumlarını okumayı ya da okuyan insanlarla yazar, kitap hakkında konuşmayı sevmiyorum. Bana işin büyüsü bozuluyor gibi geliyor Kendim hakkındaki bu gereksiz bilgilerden sonra dönelim kitaba.
Kitabın hacmi sizi yanıltmasın hiç öyle bir solukta okunacak kısacık bir roman diye bakmayın. Okuması hayli yavaş insanda “doğru anlıyo muyum ben bu kitabı yaa ” hissi uyandıran bir kitap. Kitapta sürekli bir sorgulama, karamsarlık, ölme isteği kol geziyor. Yazarın da hayatına intihar ederek son verdiğini düşünecek olursak nasıl bir ruh haliyle yazdığını daha iyi kestirebiliriz. Ben kitabın çoğu yerinde kahramanımızın da yaptığı gibi yazarın da uyuşturucu kullanarak romanı yazdığını düşündüm. Bu denli karamsarlık, kötülük bana fazla geldi. Zaten bu aralar fazla kitap okuyamazken keşke başka bi şey okusaydım dedim Tavsiye eder miyiiiim ? Bence okunacak daha bir sürü kitap varken tercihinizi başka bir kitaptan yana kullanın #okudumbitti #sadıkhidayet #körbaykuş
Çatıkatı Aşıkları • Şükran Yiğit
Sayfanın geri dönüşünün ilk postu ilk kitabı ilk yazarı ️
Şükran Yiğit’ten okuduğum ikinci roman. İlki Ankara, Mon Amour’du. Onu referans alarak yazarın ikinci romanını okumaya başladım. Zaten yazılış sıralaması da bu şekilde. Ve ayrıca Şükran Yiğit okumak isteyen varsa benim önerimde bu sıralamayı takip etmeniz.
Öncelikle kitabı beğendiğimi hatta sevdiğimi söylerek bir girizgah yapmak istiyorum. Kitabın beni kendine çeken içine alan kısmı konudan, kahramanlardan ziyade kitabın mekanlarıydı. Evet yanlış okumadınız ️Kitap genel olarak yanyana iki çatıkatına bakan bir daire ve içinde kitap bölümü olan bir kırtasiyede geçiyordu. Dairenin de kırtasiyenin de sıcaklığını her sayfada hissettim. Bazen o dairede içilen bir bardak çay, kaynatılan ıhlamur, mutfak masasında yapılan karlı gece sohbetleri bazen de kırtasiyede satılan bir top A4 kağıdı, mürekkep, bir kitap... Beni romana sıkı suluya bağladı.
Konuya şöyle bir değinecek olursak da; kendi içinde hepsinin vurucu hikayeleri olan bir kadın ve iki gencin yollarının kesişmesi ve birlikte bir gizemi çözmeye çalışmaları diyebiliriz. Ama kesinlikle kitapta anlatılan kitabın temellendiği şey sonuçtan daha çok süreç. Ve zaten keyifli olan da o sürece eşlik etmek. Ben severek, yaşarak okudum. “Bu aralar bir şey okuyamıyorum her şey yarıda kalıyor” diyenlere tavsiyemdir️
İntihar Ormanları ~ Ezgi Durmuş
Son zamanlarda okuduğum en başarısız,zorlama kitap maalesef Kitabın daha ilk sayfalarından sonunu tahmin etmek çok kolay. Her kitapta, her yazarın kafasında bir dünya kurulur. Ama kurulan bu dünyanın unsurları okurun gözüne öyle bir sokuluyor, öyle eğreti duruyor ki az kalsın kitabı yarıda bırakacaktım.
Kitapta güzel cümlelerin olduğunu inkar etmeyeceğim ama onlar bile bana üzerine uzun uzuuun düşünülmüş, planlanmış gibi geldiği için bir türlü oturtamadığım havada kalan cümleler oldu. Kitapta yoğun bir romantizm havası olduğu için de popüler kültürden bir sürü alıntı var; Unutma Beni çiçeği, menekşenin kokusuz olması vs gibi. Bilemiyorum belki de içinde anlatılan pek çok hikaye, unsur benim bildiğim şeyler olduğu için beni tatmin etmedi ama üzgünüm kimseye tavsiye edemeyeceğim.
Fareler ve İnsanlar ~ John Stainbeck
Birbirinden tamamen zıt karakterde iki çiftçi olan Lennie ve George’un hüzünlü dostluğunun hikayesini okuyoruz Fareler ve İnsanlarda. Kendisi de ırgat bir aileden gelen ve hayatının büyük bölümünde çiftçilik yapan Steinbeck kitaplarında emekçilere sıkça yer veriyor. Fareler ve İnsanlar’da da anlatılan dostluğun alt metninde, kahramanların diyaloglarında ezilen işçi sınıfının sesini gür bir şekilde duyuyoruz. Çok hacimlidir kitap olmadığından dolayı hikayeyi ve kahramanları daha fazla derinleştirmek istemiyorum.
Konusu, anlatımının akıcılığı, hikayesinin vuruculuğu bakımından en çok da bir çırpıda okunabilecek kadar kısa bir roman oluşundan hemen herkese tavsiye edebileceğim bir kitap oldu kendisi.
Sevdiğim yazarlardan biri kitap tavsiye etmeyi sevmediğini fakat Yalnızız’ı soran herkese önerdiğini söylemişti bir söyleşide. Ben de kitabı alıp uzun bir süre bekletmiştim kitaplığımda. Keşke bu kadar bekletmeyip aldığım ilk gün okusaydım dedim bittikten sonra.
Yalnınız çok yönlü, zengin, dopdolu bir kitap. Konusu bakımından karakterleri, fikirleri,eleştirileri, bilhassa dili bakımından oldukça zengin bir kitap. Özellikle Samim’in, Meral’in iç hesaplaşmaları sırasında, yaşadıklarını olaylardan etkilenip gördükleri rüyaların aktarımında o kadar güzel,gerçekçi ruhsal betimlemeler var ki uzunluğuna rağmen okuyanı asla sıkılmıyor yani en azından ben sıkılmadım aksine kitabı bu denli beğenmemin nedeni bu betimlemeler oldu.
Kitapta doğu ile batı, madde ile mana, geleneksel ile çağdaşlık arasında kalmış insanlar görüyoruz. Bu ikilemlerden dolayı yaptıkları hataları, yaşadıklarını okuyoruz. Kitapta zaman 2. Dünya Savaşı sonrası. Savaşın yansımalarını, insanların üzerindeki etkisini görüyoruz kitapta zaman zaman. Buna rağmen en sığ diyebileceğimiz karakter bile Proust’tan haberdar. Hepsi kitap,gazete bir şeyler okuyor, sinemaya gidiyor. Dönüp şimdiye bakınca toplumumuzun şimdiki cehalet seviyesi insanı kaygılandırıyor. Kitabı okurken hep bunu mukayese ettim. Ve sonuç bence içler acısı. Bizi nasıl bir geleceğin beklediği şimdiden belli oluyor.
Kitaba geri dönecek olursak muhtevası, anlatım tarzı, özellikle dilinin zenginliği açısından herkese ama herkese tavsiye ediyorum. Alın okuyun, okutun
“Yenilgiden sayılmayan teslimiyetler de pekala mümkündür ve önüne çıkan iki yoldan daha uzun olanı seve seve seçersin.
Tercihine teslim olunca bilirsin ki...
Daha uzun olan o yol, manzarası daima güzel olandır.
İşte o zaman başlar güzel kahkalar
Güzel havalar ve güzel kitaplar...
Güzel kokular ve güzel odalar...
Islak iskele kokusunu sevmeler...
Bi şeyler bi şeyler...”
Sinemadan yeni çıkmış insanlara, ıslak beton kokusundan dahi mutluluk sebebi çıkarabilenlere,kendisiyle aynı kitabı okuduğunu gördüğü kişinin kollarına bir kasa dolusu mor afrikamenekşesi tutuşturmak isteyenlere, bir gülümsemeye bir buçuk gülümsemeyle karşılık verenlere, bin ikinci gecenin masalını yazacak olanlara tavsiyemdir
Başka Dillerin Şarkısı • Karin Karakaşlı
Hem her harfini her kelimesini doyasıya anlatmak istediğim hem de tamamen kendime saklamak istediğim bir kitap. Güçlü kadınları, içe dönük kendi dünyasını kurmuş kahramanları, alıntıları, şiir gibi satırları olan öyküleri okuyoruz. Altını çizdiğim bir yığın cümle , ucunu kıvırdığım bir yığın sayfa var.
Yazardan okuduğum ilk kitap olduğu için hemen tarzına adapte oldum diyemem. Kitap benim için 50. Sayfadan sonra tam manasıyla başladı. Bir öyküde bahsedilen kahramanı bir başka öyküde görmek sevdiğiniz biriyle hiç olmadık bir yerde rastlaşmak gibi hissettirdi bana
Kitap bittiğinde içindeki her sokağa girmiş,her vapura binmiş,her cümleyi söylemiş, her şeyi yaşamış gibi bir yorgunluk, dingin bir yorgunluk, çöküyor insanın üzerine. Bu hissi sevenlere tavsiyemdir.
Tarihi gerçeklerle ve insan hikayeleriyle dolu geçmişten günümüze ışık tutan bir tarihi roman. Alışılmışın dışında bir insanın değil bir köprünün yaşanmışlığını okuyoruz. İnsanlar gelip geçiyor, devletler gelip geçiyor, savaşlar, sevdalar, zorluklar gelip geçiyor ama Drina hep ayakta.
Osmanlı’dan, kendimizden bol bol hikaye yakalayabileceğimiz özellikle bizli bölümlerde kalbimizin kırılacağı bir kitap.
Romanın baş kahramanı bir insan değil muazzam bir yapı olduğundan dolayı ve sürekli birilerinin hikayesine konuk olduğumuz için adapte olmakta bir nebze zorluk çektiğimi itiraf etmeliyim
Kitabın son sayfası beni en çok etkileyen yer oldu. Yazılanlar bu gün yaşadıklarımızı öyle güzel işaret etmiş ki ! Okuyup tarihten kendimize bir ders çıkarmamız, ecdadımızı hatırlamamız ve insan olmayı hiç unutmamamız dileğiyle...
