21 MART 2022
Bugün marketin meyve sebze reyonunda atmış yaşlarında bir adama denk geldim. Her ikimiz de patates soğan tezgahında en doğru seçimleri yapmak peşindeydik.
Ben tüm dikkat ve özenime mukabil, yine de çürüğü çarığı topluyor idim fakat bu, saçları önden dökülmüş, gözlüğü burnunun ucuna kadar inmiş ve işine kendini verdiğinde dudaklarını büzmek alışkanlığı olan adam, seçim yapmıyor adeta incelikli bir zanaat icra ediyor idi. Hal esnafının tüm kumpaslarını tek tek çökertiyor, en diri soğanı o karmaşanın içerisinden seçip buluyordu. Kendisine fark ettirmeden ve kaybolup gitmeden zanaatından bir şeyler kapabilmek adına yan gözlerle izledim onu. Fakat karmaşık, öngörülemez bir tekniği vardı. Gözlükleri de bu sebeple burnunun ucuna kadar inmiş olsa gerekti.
Marketin labirentlerinde kaybettiğim bu zanaatkar ile ödeme sırasında yeniden tesadüf ettim: belli belirsiz bir sevinç duydum. Hemen önümdeydi: tüm alışverişi iki kilo kuru soğandı. Yüzünde kendinden memnun bir ifade ile ve nakit olarak ödedi hesabı. Belli ki gününün, evden çıkmak, buraya gelmek, en doğru seçimleri yapmak, tekrar eve dönmek vs. gibi eylemlerden müteşekkil döngüyü hesap ettiğimizde yaklaşık iki saatini bu işe vakfetmişti.
Marketten çıkınca ağır ve yine dikkatli adımlarla karıştı kalabalığa; bana o yaşlarımla ilgili ümitsiz haberler vererek.