"Bana göre, bir dük ve yüksek meclis üyesi, bir zanaatkâra ya da yoksula onların kendisine borçlu olduğundan çok daha fazlasını borçludur. Üstlenilen yükümlülükler toplumun insana sunduğu yararlar oranında artar; bu ilke ticarette olduğu gibi siyasette de geçerlidir, çünkü emeklerin yoğunluğu her yerde kârların büyüklüğüyle orantılıdır. Herkes borcunu kendi tarzında öder. Rhétorière'deki zavallı işçimiz çalışmaktan yorulmuş bir halde yatmaya gittiğinde, onun görevlerini yerine getirmediğini mi sanıyorsunuz; kuşkusuz, kendi işini daha yüksek mevkilerde çalışanlardan daha iyi yapmıştır."
İki ruh hiç rastlanmayacak kadar hararetli bir şekilde iç içe geçse de, iki beden hiçbir zaman bu kadar gözüpekçe ve büyük bir utkuyla dizginlenmiştir.