- Bahtiyar olmak için bedbaht olmağa ihtiyacı var. Her insan böyledir. “Başının belâsını arıyor” der halk. Her insan arar bunu. Farkında değildir. Sanatkârlar hissederler. Fuzulî’yi hatırlayın: “Yani ki çok belâlara kıl müptelâ beni”. Hamid de Makber’in önsözünde “Kederimin artması için sevinmek isterim” der. Aynı şeydir: Sevincinin artması için kedere ihtiyacı var, demektir.
Gelecek diye bir şey yok; tek gerçek şimdiki zaman! Hayallerini gerçekleştirip mutlu olmak istiyorsan ‘sonrayı’ bekleme, düşünce biçimini şimdi değiştir. Önüne çıkan fırsatlara ve insanlara kucak aç. Hayat şimdiki anların toplamdır. Boşa harcadığın her saniye, ziyan olmuş bir andır ve asla sana geri gelmeyecektir.
Çünkü ne düşünüyorsan hayatına da onu çekiyorsun. Acı çekmekten duyduğun korku yüzünden kimseye dünyanın kapılarını açmıyorsun. Kapılarını kilitlediğinde kendini de hapsetiyorsun.
Eğer zamanını ve enerjini önemsiz şeyler için harcarsan asıl önemli olan şeye yer kalmaz ve hayatını ıskalarsın. Yüzeysel şeylerin peşinden koşar durur, sonra da kendine neden mutsuz olduğunu sorarsın.
En derin ve karanlık korkum belki de bazı şeyleri asla atlamayacak olmamızdı. Belki de o şeyleri, yani bu ağır ve hafif sızıları daima yanımızda taşırdık. Belki de iyileşemiyorlardı. Belki de acıyla yaşamayı öğreniyorduk.
Söylemek istediğim çok şey olsa da yapamazdım. Sırların insanı boğan sarmaşıklar gibi hissettirdiği anlar oluyordu. İçinde bir şey sakladığında yalan sayılıyor muydu?
Sanatı, kitapları sevdiğim kadar seviyordum. Güzel bir tablo gördüğümde hissettiğim şeyi açıklamak zordu. Korku, mutluluk, heyecan ve hüznün bir karışımıydı; sanki birkaç saniyeliğine yumuşak bir ışık göğsümde ve midemde parlıyordu.