Emre Arslan
@emrearslan12
Kısaca pek kitap okumayan biriydim. Ta ki Barış Özcan'ın 2020de zinciri kırma videosunu izleyene dek. O zamandan buyana her gün okuyorum ve mutlu oluyorum. Dr.Dodo'da keza aynı şekilde ilham verdi. Keşke önceden de okusaymışım.
Üniversite Mezunu
Ankara
55 okur puanı
Mayıs 2020 tarihinde katıldı
144 syf.
8/10 puan verdi
Şahsi fikrim bu güzel eseri önce Dostoyevski'nin hayatını öğrendikten sonra okunmasıdır. Bana göre herkesin okuması gereken on kitaptan biri de Suç ve Cezadır. Bu eserde Raskolnikov'un girdiği düşünceler, vicdan etik çelişkisi gibi farklı hisler barındırıyor. Raskolnikov ile Dostoyevski bana göre aynı kişiler olabilir. Dostoyevski'nin yaşamı ve Raskolnikov'un yaşamı birbirlerine benzer.
Dostoyevski bu kitabında suçun kime göre neye göre suç olduğunu sorguluyor. Hegel'in öğretilerine ve felsefesine de yer veriyor. Eserde Hegel'in adını kullanmıyor fakat Hz.Muhammed ve Napolyon'dan örnekler veriyor. Raskolnikov'un düşüncesi ise kendisinin bir amaç uğruna, iyi bir neden uğruna birini öldürürsem bu suçtur fakat kanunun üzerinde olan insanlar Napolyon, Hz.Muhammed gibi iyi bir amaç uğruna kan dökmek kahramanlık mıdır? diyor. Aslında iyi bir amaç uğruna kan dökmek vicdanen iyi midir yoksa kötü müdür bunu anlamaya çalışıyor Raskolnikov.
Bu kitabı kısa bir biçimde yorumlamak olanaksız. Güzel ve detaylı bir Dostoyevski incelemesinin ardından okunması gerektiğini düşünüyorum.
Şu güzel sözle bitirmek istiyorum: Bir davranışın doğruluğu ya da yanlışlığı ancak o davranışı yapan kişinin vicdanı ile doğru orantılıdır. Siz gerçekten yaptığınızın iyi olduğuna inanıyorsanız iyidir, kötü olduğuna inanıyorsanız kötüdür.
Suç ve Ceza
Fyodor Dostoyevski
Okur Takip Önerileri
Çocukluğum, Ekmeğimi Kazanırken ve son olarak Benim Üniversitelerimle biten bir otobiyografik üçlemenin son kitabı.
Kitabın adı "Benim Üniversitelerim" olsada aslında yaşadığı hayatı, çıkardığı dersleri anlatıyor. Bir hayat okulu misali.
O dönemdeki yaşamda bir taraf Dindar Papacı, kralcı kesim; diğer taraf onlardan karşı düşüncelere sahip olan devrimci bir kesim. Gorki burada her türlü insanla iç içe oluyor. Açlığı, yoksulluğu, kötü yaşam koşullarının hepsini görüyor ve kitaplar sayesinde hayata tutunuyor. Kitaplar bu karanlık dünyada onu aydınlığa, güzel fikirlere çıkarıyor.
Kitaptaki karakterler Bolşevik Devrimine yol açacak olan fikirlerin serpiştiği zamandaki kişilerden oluşuyor.
Eğer Gorki'nin "Ana" adlı eserini okuyacaksanız; öncelikle bu üçlemeyi okumanızı tavsiye ederim. İyi okumalar.
Benim Üniversitelerim
Maksim Gorki
Çocukluğumun devamı olan bu kitapta Aleksey'in iş hayatını kendi ağzından dinliyoruz. Önce eski patronunun yanında sonra bir vapurda bulaşıkçı sonra bir ikonografi atölyesinde sonra fuarda çalıştı. Her yerde farklı farklı insanlar tanıdı, hayatı anlamaya çalıştı. Genelde Aleksey'in kitaplarla arası iyi olduğu için pek haz duymazlardı ona. Ama Aleksey her şeye rağmen yine de kitap okumaya devam ediyordu. Artık sonlara doğru Yakov dayısıyla konuştu ve kendi yoluna okumak üzere Kazan'a doğru yola çıktı.
Çok güzel bir otobiyografi serisi. Herkese tavsiye ederim.
Ekmeğimi Kazanırken
Maksim Gorki
Kitap dönemin veba salgınını ve o dönemdeki kısıtlamaları, istekleri, özlemi anlatıyor.
Cezayir'in Oran kentinde bir gün fareler dolaşmaya başlıyor. Çoğu kişi umursamasada zaman geçtikçe fare sayısı artıyor ve ölü farelerde ortaya çıkıyordu. İşta Camus bu kitapta bizlere salgın durumundaki görüşleri, düşünceleri çok güzel bir şekilde anlatmış. İnsanlar yüzmek istiyor, şehirden çıkmak farklı aktiviteler yapmak istiyor ama veba salgınından dolayı yapamıyorlar. Günümüz korona dönemleri gibi aynı. Kitapta Doktor Rieux, Grand ve Tarrou'nun destek ve umutlarıyla vebayla mücadeleye bir örnek olurlar ve birleşirler. Bir dayanışma örneği gösterirler.
Kitapta farklı kişilik analizleride karşımıza çıkmaktadır. İyi okumalar.
Veba
Albert Camus
SPOİLER İÇERİR
Kitabın dili sade ve sürükleyiciydi. Okunması gereken kitaplar arasına girmeyi hak eden bir kitaptı.
Kitap genç karakterimiz Meursault'un yaşam düşüncesini, toplumun istediği gibi olmaktansa kendi gibi olmayı seçtiği, diğerlerinden farklı düşüncelere ve duygulara sahip olan toplumla arasına bir çizgi çeken bu güzel karakteri anlıyoruz.
Mesela annesi ölüyor ve onun yaşını dahi bilmiyor, ağlamıyor. Sevgilisi ona sürekli sevgi gösterileri yapıyor fakat Meursault tepkisiz kalıyor ama bu hareketleri o da yapıyor.
Meursault bir Arap'ı öldürüyor ve yargılanıyor. Ama hakim onun bir adam öldürmesinden çok annesiyle olan ilişkisini, diğer insanlarla olan ilişkisini inceliyor. Bu olay Mursault'a göre saçma geliyor. Bunun üzerine hakim Meursault'a idam cezaı veriyor. Meursault idam cezasını hücresinde beklerken yeniden mutlu olabileceğini, eskiden mutlu olduğunu anlıyor ve son isteği yalnız olmamak için idamını izlemeye bir sürü insanın gelmesini istiyor.
Yabancı
Albert Camus
Öncelikle kitaba başlamadan önce biraz varoluşçuluk akımı hakkında bilgilenin ve ötle başlayın kitaba.
Kitabın dili sade ve akıcı. Kitapta ana karakterimiz Jean-Baptiste Clamence'nin bir barda bizlerle yaptığı kendi yaşamının iyi yönlerini anlatmasıyla başlayan bir roman. Aslında monolog bir olay gerçekleşiyor. Cumus burada bizimle konuşuyor aslında. Neyse ana karakter Clamence kendi iyi yönlerini sürekli anlatırken kötü huylarının da farkına varıyor. Kendini yargılıyor bir bakıma. Aslında ben (bizler) de böyleyim galiba. Herkes bir zaman kendini uzun uzadıya yargılamalı ve bulunduğu durumu sorgulayıp kendiyle bağdaştırmalı. İyi okumalar.
"Eğer pezevenkler ve hırsızlar her zaman ve her yerde mahkum olsalardı, masum insanlar tümüyle ve hep masum sanacaklardı kendilerini..."
Düşüş
Albert Camus
