Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yanan Ormanlarda Elli Gün
İstiyorum ki yaptığım çini tabakta en fakir ev yemek yesin.Benim çinilerim herkesin olsun.Yaptığım her masa her evde bulunsun.Yaptığımız masa. lar yahut da.Bir ocak yapmalıyım.Çi. miden,Güzel bir merdiven başı,kahve fincanlarım olsun bütün kahvelerde. Zengin fakir,iyi kötü,genç ihtiyar güzel çirkin ayrımı yok.Sınıfsallık yok
Sayfa 99 - YkyKitabı okuyor
28 yaşındaki Muaz(r.a) vesilesiyle hepimize nasihat:
Hz. Peygamber (s.a.v) bu önemli ve kritik göreve(Yemen’e emir) gitmek üzere yola çıkan Mu'âz b. Cebel'i (r.a) kalabalık bir sahâbî grubuyla birlikte Medine'nin dışına kadar yolcu etti. Kendisine verdiği resmî belge yanında bir dizi nasihatte de bulundu: "Ey Mu'az! Sana Allah'tan ittika etmeni, doğru sözlü olmanı,
Sayfa 62
Reklam
SAİD NURSİ'NİN HRİSTİYANLAR HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
"Şiddet-i şefkat ve rikkatten (acımaktan), bu kışın şiddetli soğuğuyla beraber mânevî ve şiddetli bir soğuk ve musibet-i beşeriyeden bîçârelere gelen felaketler, heläketler, sefaletler, açlıklar, şiddetle rikkatime dokundu. Birden ihtar edildi ki: Böyle musibetlerde kâfir de olsa hakkında bir nevi merhamet ve mükâfat vardır ki, o
Sayfa 416Kitabı okudu
Tao çok boyutlu gerçekliktir. Dünyadaki en zengin deneyimdir. Kim Tao'yu bilirse dünyadaki en zengin insandır ve tükenmez bir hazineye sahiptir. Hatta Büyük İskender bile onun yanında fakir kalır. Tao'nun bu yanlarını bilmek, Tao'nun kendisi olmaktır. Çünkü Tao'nun bu yönlerini tanımaya başlayarak yavaş yavaş kendinizi tanımaya başlarsınız. Çünkü bu da Tao'nun içsel boyutlarından biridir. Gün batımı dışsal boyutlarından biridir. Müzik dışsal boyutlarından biridir. Tanıklık, gözlem, huşu deneyimi, güzellik, şaşkınlık, neşe ve sevgi içsel boyutlarındandır. O zaman sadece oluş vardır.
Kaya dibi kar imiş , Gün doğmadan erimiş, Yüz on iki meyve içinde , En tatlısı yâr imiş...
Sayfa 79 - Literatür YayınlarıKitabı okudu
Ben Tanrı’ya benzer, Tanrı’dan olmuş Türk Bilge Kağan, Tanrı irâde ettiği için, hâkanlık tahtına oturdum. Ey milletim, ey hânedânım! Sözlerimi dikkatle dinleyin! İleride gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar bütün milletler şimdi bana tâbidir. Bugünkü gibi kargaşa olmaksızın Türk Hâkanı Ötüken’de
Reklam
Ruhsallığın en acıyan yerindeyiz. En fakir, en umutsuz, en çığlıklı yerinde... En dürüst olmayan yerindeyiz üstelik. Yani ikiyüzlü yeride...
Sayfa 136Kitabı okudu
Bundan sonra olanlardan kim şüphe edebilir? Herhangi iki genç evlenmeyi kafasına koyduğunda, ne kadar fakir olsalar, ne kadar tedbirsiz olsalar ya da birbirlerinin nihai rahatlığı için gerekli olma ihtimalleri çok az olsa da, azimle bu amacı taşıyacaklarından oldukça emindirler. Bu kötü bir ahlak olabilir ama ben bunun gerçek olduğuna inanıyorum;
Dördüncü İkaz
Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubudiyet neticesiz midir, ücreti az mıdır ki sana usanç veriyor? Halbuki bir adam sana birkaç para verse veyahut seni korkutsa akşama kadar seni çalıştırır ve fütursuz çalışırsın. Acaba bu misafirhane-i dünyada âciz ve fakir kalbine kut ve gına ve elbette bir menzilin olan kabrinde gıda ve ziya ve herhalde mahkemen olan mahşerde senet ve berat ve ister istemez üstünden geçilecek sırat köprüsünde nur ve burak olacak bir namaz, neticesiz midir veyahut ücreti az mıdır? Bir adam sana yüz liralık bir hediye vaad etse yuz gün seni çalıştırır. Hulfü'l-vaad edebilir o adama itimat edersin, fütursuz işlersin. Acaba hulfü'l-vaad, hakkında muhal olan bir zat, cennet gibi bir ücreti ve saadet-i ebediye gibi bir hediyeyi sana vaad etse pek az bir zamanda, pek güzel bir vazifede seni istihdam etse; sen hizmet etmezsen veya isteksiz, suhre gibi veya usançla, yarım yamalak hizmetinle onu vaadinde ittiham ve hediyesini istihfaf etsen pek şiddetli bir te'dibe ve dehşetli bir tazibe müstahak olacağını düşünmüyor musun? Dünyada hapsin korkusundan en ağır işlerde fütursuz hizmet ettiğin halde; cehennem gibi bir haps-i ebedînin havfı, en hafif ve latif bir hizmet için sana gayret vermiyor mu?
İlk mitinge gelemediği için oldukça eleştirilen hatip Hoca Sıtkı Efendi, bu olayı şöyle anlatmaktadır: “Havza’dan Bayram Bey’in bana gönderdiği haberi çok geç aldım ve ‘Sıtkı Hoca korktu da gelemedi’ şayiasını duyunca beynimden vurulmuşa döndüm. Hemen cübbemi sırtıma alınca, doğru Havza’ya koştum. ‘Ben korkak adam değilim. Neler emrediyorsanız
Reklam
...neyin var benim sevgilim derdim ona ellerin buz gibi rengin birdenbire soldu unut bütün bunları insanlarla gerçekleştirmek istediğin bütün hayallerini bana söyle bütün bunları seni dinlemek istiyorum o kadar çok yarım kalmış yaşantı birikti ki canım Günseli onların hepsini anlatsam kaldığım yerden yaşamağa kalksam benden kaçarsın hayır
"Kaya dibi kar imiş, Gün doğmadan erimiş... Yüz on iki meyve içinde En datlısı yâr imiş..."
Sayfa 89 - Yusuf ile SenemKitabı okudu
Ebû Hüreyre
Hicretin yedinci yılında Müslüman oldu. Bir gün Peygamber Efendimiz onun sevdiği bir kediyi elbisesinin içinde koruduğunu görünce, ona "kedicik babası anlamında "Ebû Hüreyre" diye takıldı. O günden sonra onun asıl adı olan Abdurrahman adetâ unutuldu ve herkes kendisine Ebû Hüreyre diye hitap etti. Fakir Müslümanlarla birlikte, Mescid-i Nebevi'de, suffe denilen yerde yatıp kalkardı. Gece gündüz Peygamber Efendimiz den ayrılmaz, ondan duyduğu hadisleri oğrenip ezberlemeye çalışırdı. Bu sebeple en çok hadis rivayet eden sahâbi oldu. Hicretin 58. yılında (678) vefât etti. Allah ondan razı olsun
Sayfa 39
Kaya dibi kar imiş, Gün doğmadan erimiş... Yüz on iki meyve içinde, En tatlısı yâr imiş...
Sayfa 90 - Remzi KitabeviKitabı okudu
833 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.