Suç ve Cezanın yazıldığı dönemde Rus Çarlığı büyük bir kargaşa içindeydi. Toprak işçileri açık artırmayla satılıyor, çoğu Rus ya açlık sınırında ya da altında yaşıyordu. Doğal olarak bu durum edebiyata da yansıyordu. Dönemin ünlü Rus yazarları yapıtlarında çareler arıyorlardı. Diğerlerinin aksine Dostoyevski farklı bir yol izlemiştir ve bu başyapıtında Tanrı-insan ilişkisindeki ikiliği ele alır, sorgular ve bu durumu Raskolnikov ve Sonya arasındaki diyaloglarla okuyucuya aktarır. İlaveten okuyucunun yapıtı okurken kendisine şu soruları sormasını yararlı görüyorum: Raskolnikov niçin başaramamıştır?, sonuna kadar dayansaydı başarabilir miydi? ve yaptıklarını sorgulaması başarısızlığına yol açtı mı?
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022159,1bin okunma
Rönesans’ın kıvılcımını çakan, edebiyat tarihinin en uzun soluklu şiirini kaleme alan Dante Alighieri’nin (1265- 1321) yaşamı acılarla doludur. Büyük eseri İlahi Komedyayı incelemeden önce yaşamına değinmekte yarar görüyorum. İtalya uzun yüzyıllar sürecek bir karışıklık dönemindeydi. İtalyanlar Guelfler ve Ghibellinler olmak üzere ikiye
İnsan kendine uygun olmayan
bir yazgıyla karşılaşırsa, yerini bulamayan
her tohum gibi, ulaşamaz başarıya.
Doğanın önerdiği ilkelere
uyum gösterseydi eğer aşağıdaki dünya,
çok daha iyi bir toplum olurdu yeryüzünde
Ama siz, kılıç kullanması gerekeni
dine yöneltiyor, vaaz vermesi gerekeni
kral yapıyorsunuz;
İşte bu nedenle doğru yoldan sapıyorsunuz.
'' Hosanna sanctus Deus sabaoth,
superillustrans claritate tua
felices ignes horum malacoth! ''
'' Işığınla yukarıdan bu ülkelerin kutlu ateşlerini (melekleri) aydınlatan, orduların kutsal Tanrı'sı, selam olsun sana.''
Hosanna, sabaoth, malacoth İbranice, geri kalanlar Latincedir.
Gökte buluyorsunuz her şeyin nedenini
siz canlılar, her şey sanki
onunla sürükleniyormuş gibi.
Böyle olsaydı,hiçbir şey elinizde olmazdı,
iyiliğe sevinmenin, kötülüğe üzülmenin,
bir anlamı kalmazdı.
çünkü 'bizim' diyenlerin sayısı
ne denli çok olursa, o denli zengin kılar herkesi,
daha çok Tanrı sevgisi tutuşturur o manastırı.
O manastırı: Cennet'i
Rüzgarda doruğu bel vermeyen
sağlam bir kule gibi ol sen;
çünkü düşüncesinin üstüne düşünce yeşerten,
uzaklaşmış olur ereğinden,
ikinci düşünce güçsüz kılar ilkini.