Orwel’ın dünyasına giriş
Bu kitaba başlarken duygusal bir metin bekledim. “Neden yazıyorum?” diye bir başlık görünce nasıl da içini dökme isteği ile dolup taştığını, yazmanın ona nasıl da iyi geldiğini vs okuyacağım sandım. Hafif, romantik bir metne hazırlarken kendimi, bildiğin makale kıvamında bir çalışma ile karşı karşıya kaldım. Benimki de laf işte. Sanki 
1984 ’ün 
Hayvan Çiftliği’nin yazarını değil de yoldan geçen adamın yazdıklarını okuyormuşum gibi. Her neyse, biraz yordu, ama müthiş bir yolculuktu.
İyi bir okur olmaya çalışıyorsak, dünyadaki tüm kitapları okuyamayacağımız için en azından devasa yapıtlara okurluk dünyamızda yer açmaya çalışırız. Örneğin 
Lev Tolstoy ’un 
Anna Karenina‘sını, 
Fyodor Dostoyevski’nin 
Karamazov Kardeşler’i, 
José Saramago’nun 
Körlük’ü filan. Fakat bu tarz eserler yazarlarının en zirve dönemlerinde ortaya koydukları, ustalık eseri denilecek yapıtlarıdır. Haliyle, cahil bir özgüvenle paldır küldür kapılarından içeri girilecek kaleler değillerdir. Demem o ki, büyük eserlere tırmanırken, yazarının bazı öncül kitaplarını basamak olarak kullanmak gerekir. İşte bu kitap tam da öyle bir kitap. Okurken insan diyor ki, 1984 ’ün Hayvan Çiftliği’nin bu eserle aynı mürekkep hokkasında yattığını düşünmemek elde değil; bu kitap o iki devasa yapıta giden yolun taşlarından biri ya da o iki eserin kodlarının bir şekilde saklı olduğu bir kasa, bir sandık.
İçeriğe gelecek olursak; eser dört bölümden oluşuyor. İlk bölümde neden yazdığına değinmiş, yazarlık serüveninin en başlarına gitmiş. İkinci ve en uzun bölümde 20. Yy’ın ilk yarısındaki ingiliz toplumu ve devlet yönetimi üzerine değerlendirmeler yapmış. En çok bu kısmı beğendiğimi söylemeliyim. İngiliz halkını ve dönemin yönetimini, yumuşak ama bir o kadar da vurucu bir şekilde eleştiriyor. Değersizlik duygusu ile toplumunu küçümseme maksatlı yapılmış eleştiriler değil bunlar. Öngörülü, yapıcı ve akılcı. Politika okumayı seven biri olarak şunu söylemeliyim ki hayranlık duydum, ve son derece isabetli buldum söylemlerini. 
George Orwell şüphesiz ki iç görüsü yüksek, muhakeme yeteneği kuvvetli biri. Bu eserle birlikte 1984 ve Hayvan Çiftliği’nin arka planına bakma fırsatını yakalamış gibi hissediyorum. 
Babaya Mektup’u okuduktan sonra Kafka’nın eserlerinin sırrını çözmüş olma hissiyle yarışır cinsten bir his bu benim için. Üçüncü ve dördüncü bölümde de ingiliz sömürgesi altındaki Hindistan’dan iki küçük hikayeye yer vererek kitabı bitiriyor.
Orwel’ın dünyasına giriş yapmak için ideal bir eser. Özellikle 1984’ü okumadan önce. Hoş 1984 gibi evrensel, ve hiçbir çağda eskimeyecek bir eseri anlamanız için dünya düzeninde yaşıyor olmanız yeter ama, ön hazırlık daha çok tad almanızı sağlayacaktır.
Kesinlikle tavsiye ediyorum. İyi okumalar
·
2 artı 1'leme
·84 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.