Kalbi duyulacağını sanacak kadar gürültülü çarpıyordu.
Karşılık veremedi. Nagantının demir sertliği gittikçe batıcı, rahatsız edici geliyordu yastığın altında. Ne işi vardı orada?
— Uyumuyorsun! İznin olursa lâmbanı yakayım..
Nasıl güçsüz olduğunu, yüzünün rengi nasıl uçup uçup geri geldiğini görmesinden ürktü:
— Yakma! Olmaz, diye inledi.
— Yakayım, daha iyi görürsün beni! Daha kolay vurursun!
Yalvardı:
— Yakma! Ne olur yakma..
Kibritin çakılışını duydu. Alev, oda kapısının cilâlı tahtalarına vurdu. Rıza Beyin tavana çıkan kocaman bir gölgesini çizdi.
— Gör! Silâhsızım. Tabancam üstümde yok! Hadi, madem vurmaya geldin, vur beni...