Gönderi

(?) Ben de babamı tanımıyorum ya…(?)
O akşam ilk kez konuştuğum Atatürk'le aramız­da şunlar geçti:  — Senin ismin nedir?  — Cemal!..  — Sonu yok mu bunun?  — Var, Cemalettin...  Bunun üzerine Atatürk birden bana doğru ilerliyerek:  — Haaa... dedi. İsimler Kemalettin olur, fakat  Cemalettin olmaz. Sen yine Cemal kal ! Dinin Cemali miydin ki, sana bu ismi koydular? Aradan
Sayfa 18 - Derin Tarih Kültür YayınlarıKitabı okudu
··
217 görüntüleme
Talha okurunun profil resmi
Her an yine o bahse döneceğinden ödüm  kopuyordu. Saat gece yarısını geçiyordu. Birden adım­ la bana seslendiğini duydum ve yanına koştum.  — Cemal, senin bu ismini değiştirelim olmaz mı?  Sen kendine göre bir isim bul bakalım...  Şaşırmıştım. Daha cevap vermeğe vakit kalmadan:  — Ben sana buldum isim, dedi. Senin ismin Çelebi  olsun... O gün Saray'da kim varsa herkese ve bütün misafirlere beni yeni gelmiş önemli bir kişiymiş gibi  tanıtıyor:  — Bu zatı bilir misiniz, Çelebi'dir... Diyordu.  Böylece Atatürk'ün serzenişlerinden, hatta ba­ğırmalarından kurtuluyor, üstelik O'nun sevdiği, ça­ğırırken zevk duyduğu bir isme de sahip oluyordum.  Böylece adım 20 Temmuz 1927 den itibaren «Çelebi» olarak kaldı. Arkadaşlar da hâlâ böyle çağırırlar. s:21 yalantarih.com/m-kemalin-islam...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.