Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
perspektif
Dünyadan bakan bir insan ayı yukarıda görür. Aydan bakan bir insan ise dünyayı yukarıda görür. Yani uzayda yön kavramı, varlığını bulunduğunuz konum borçludur. Einstein, göreceliliği bilimsel bir temele oturtunca göreceliliğin kendisi dışında çoğu şeyin göreceli olduğu anlaşıldı. Bu olay sadece insan ilişkileri bağlamında değil doğal dünyada da
Sayfa 122 - Luna YayınlarıKitabı okuyor
Onca emek, onca hoş görü, tolerans, kimseyi kırmamak için kabul edilen görevler, alttan alınan konular, hoş görülen sıkıntılar nedense hiçbir işe yaramamış olacaktır. Huzurlu ve mutlu olmak için gösterilen tolerans, beklendiği gibi mutlu bir sona ulaşamamıştır. Çünkü hiç kimse, başkaları uğruna sınırlarını feda ederek, sağlıklı ve kalitesi yüksek bir yaşam satın alamaz.
Sayfa 33 - Destek yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Bir kimsesin, Mekke devrinin tarihini ve dini yapısını bilmesi, Mekkelilerin bütün dinlere ve dinsizliğe hoş görü ile bakmasına rağmen, İslam'a ve onun peygamberine neden düşman olduklarını anlaması hususunda kendisine yardımcı olacaktır.
424 syf.
·
Puan vermedi
·
30 saatte okudu
Cadı Toplayıcısı ~ Chrissa Weaks . Muhafız Cadılar serisinin ilk kitabı tek kelimeyle harikaydı! Nasıl övsem yeterli olmayacak dostlar Her hasat ayında cadı toplayıcısı geliyor, cadılardan birini alarak sonsuza kadar yaşamak üzere Buz Kralı’nın topraklarına götürüyordu. Raina nefret ettiği bu günü bu defa heyecanla bekliyordu. Onu yıllardır es
Cadı Toplayıcısı
Cadı ToplayıcısıCharissa Weaks · Olimpos Yayınları · 202415 okunma
Görü
Ne iyi olurdu, herkesin, ... Ben yalan söyleyebilirim, Ama sana değil... Bir, sen’i olsaydı.. Ne iyi. Şimdi herkesin bir sen’i var. Yalan söylediği.
Yapı kredi yayınlarıKitabı okuyor
Sezgi dediğimiz şey, çeşitli merkezlerden gelen ilgili dalgaların beyin tarafından önceden değerlendirilmesidir. Mekânımızdaki ya da farklı boyutlardaki varlıklardan gelen dalgalar telepatiyi, bizden kaynaklanan dalgaların mekân ya da zaman ötesi boyutlardan yansıyarak yine bize gelmesi de duru görü dediğimiz şeyi meydana getirmektedir. Duru görü, bulunduğumuz boyuta ait sınırsız uzaya yönelik olabildiği gibi, geçmişe ve geleceğe dönük de olabilmektedir. Telepati-duru görü Kenan keskin
Reklam
Cezanne bir ağaç görüyor.Ağacı daha önce kimsenin görmediği bir biçimde görüyor.Kendisinin söylediği gibi hiç şüphesiz, “ağaç tarafından ele geçirilme”yi yaşamakta.Ağacın kemerlenen ihtişamı,kucaklayıcı yayılışı,toprağı kavrayışındaki narin denge -tüm bunlar ve ağacın daha birçok özelliği onun algısı tarafından emiliyor ve sinirsel yapısı boyunca hissediliyor.Bunlar onun yaşadığı görünün parçaları.Bu görü,sahnenin bazı yanlarının dışarıda bırakılmasını,diğer bazılarına daha fazla vurgu getirilmesini ve sonra bütünün yeniden düzenlenmesini içeriyor;ama tüm bunların toplamından da fazla.Evvela,bu artık bir ağacın görüşü değil, Ağaç’ın görüsü; Cezanne’ın bakmakta olduğu somut ağaç,ağacın özü biçimini alıyor.Görüsü her ne kadar özgün ve tekrarlanamaz olsa da,onun o özel ağaçla karşılaşmasından doğan tüm ağaçların görüsü yine de. Bir insan olan Cezanne ve bir nesnel gerçeklik olan ağaç arasındaki karşılaşmadan vücuda gelen tablo: Ağaç tamı tamına yeni,eşsiz ve özgündür.Bir şey doğmuştur,varlığa kavuşmuştur,daha önce varolmayan bir şey - yaratıcılığın bir tanımlanışı diye elde edebileceğimiz mükemmellikte. O halde,her kim ki tabloya yoğun bir farkındalık içinde bakar ve ona,kendisiyle konuşması için izin verir,ağacı oradaki eşsiz güçlü devimle görecektir,yöresi ile ağaç arasındaki kaynaşmayla ve Cezanne yaşayıp da resmeden dek ağaçlarla ilişkimizde varolmamış olan bir mimari güzellikle,hiç abartmadan, Cezanne’ın ağaç tablolarını görüp,onlar tarafından massedilmeden önce,bir ağacı gerçekten görmediğimi söyleyebilirim.
Sayfa 104Kitabı okudu
Türk Ortodoks Patrikhanesi, Atatürk'ten sonra gelen hükümetler tarafından hak ettiği ilgi ve itibarı görememiştir. Atatürk, Fener Rum Patrikhanesi'ne karşı oldukça kararlı bir politika izlemiş, ancak daha sonra gelen hükümetler Atatürk'ün direktiflerin dışına bu kuruma hak etmediği kadar taviz vermiş, aşırı hoş görü içinde olmuşlardır. Günümüzde de artarak devam eden bu aşırı hoşgörü, Fener Rum Patrikhanesi'nin Lozan'da yasaklanan siyasi yetkilerini hukuken olmasa bile psikolojik olarak geri almasına neden olmuştur. Patrikhane bugün ekümenik olduğunu girdiği her ortamda açıkça ifade etmekten çekinmemektedir.
Sayfa 378Kitabı okudu
"Yapmak zorunda olduğumu hissettiğim bir şeyi asla yapmam seninle. Seninle yaptığım her şeyi isti- yorum. Seni o kadar çok istiyorum ki, bunu sana ver- mekten başka bu isteğin tamamıyla nasıl başa çıkabi- leceğimi bilmiyorum. Bu yüzden otur," dedi ve elini ona doğru bastırdı. Sonra aniden durdu. "Fantezinin, benim sana oturmanı
Sayfa 180
Afra (radıyallahu anh)'nın çocuklarını yetiştirdiği gibi biz den kim oğullarını yetiştiriyor? Yedi oğlunun da Bedir savaşı- na katıldığını biliyor musun? Onlardan, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'e eziyet ettiği için bu ümmetin Firavun'u olan Ebu Cehil'i öldürmeye kalkan Muaz ve Muavviz (radıyallâhu anh)'uma sana yeter. Buhâri, Ebu Cehil'i öldürme konusunda o ikisinin haberlerini bize anlatmıştır. "Abdurrahman bin Avf (radıyallahu anh) anlatır: "Bedir savaşında safta dururken sağı- ma ve soluma baktım bir de ne göreyim, Ensârdan yaşları çok genç iki delikanlının arasındaymışım. Bunlardan daha güçlü kimselerin arasında olmayı arzuladım. Bu arada onlardan bi- risi bana dokundu ve "Ey amca, Ebu Cehil'i tanıyor musun?"dedi. Ben "Evet, tanıyorum yeğenim ona ne ihtiyacın var?" dedim. "Bu herifin, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e söv- düğü bana haber verildi. Canım elinde olan Allah'a yemin ol- sun ki eğer onu görürsem eceli daha yakın olanımız ölene ka- dar benimle onun bedeni ayrılmayacak." dedi. Bu hareketine çok şaşırdım. Diğeri de bana dokundu ve aynı şeyleri söyledi. Çok geçmeden Ebu Cehil'i halkın arasında dolaşırken görü- verdim "Bakın, benden sorduğunuz sizinki şudur." dedim. Kı- lıçlarıyla bir şahin gibi üzerine atılıp vurarak öldürdüler.....”
Reklam
Aslında her şeyin derinine inildiğinde bir olmak kavramı ortaya çıkar. "Bizler tek kanatlı melekleriz ancak birbirimize sarılmak suretiyle uçabiliriz." der Mevlana. Sufiler dönerken bir eli yukarıyı bir eli de aşağıyı gösterir. Bu hareket gökyüzüyle yeryüzünün birleşmesini işaret eder. Aslında doğada var olan her şey birbiriyle bağlantılıdır yani doğa tam anlamıyla iç içe geçmiş bir yığındır. Hiçbir şey tek başına diğerlerinden arınmış olarak var olamaz. Her şey, içinde bir diğerine dair izler barındırır. -Yani günümüzde yaşayan her şey? -Evrenin var olduğu günden bu yana bu bağlantı hiç kopmamıştır. DNA'yı düşünün. Bir veritabanına benzer ve sadece yüzde 2'si bizi biz yapan özellikleri barındırır. Geriye kalan kısmı tüm evrimsel süreçten gelen bilgileri barındırır. Yani ilk insanların bilgileri şu an DNA'mızda mevcut. -Evrenin var olduğu günden yok olacağı güne kadar kopmayacak bir bağlantıdan mi söz ediyorsunuz? -Kesinlikle. Ve mana aleminde beş duyuya ihtiyaç olmadığı vurgulanır. Dünyayı algılamamıza yarayan duyular yanıltıcıdır ve gerçek alemde hiçbir vasıfları kalmaz. Yine sahip olduğumuz bütün duyuların birleşiminden oluşan ve bizi üst akla yakınlaştıracak tek bir duyudan bahsedilir. Kalp gözü, ilahi his ya da duru görü ama ilginçtir ki tüm bunlara giden yol yine beş duyudan geçer. Madde alemini deneyimlemeden diğer aleme geçiş imkansızdır. Bir ölümlüye aşık olmadan ilahi aşka erişmenin ya da yaratılmışları sevmeden yaratıcıyı işitmenin mümkün olmadığından söz eder.
"Seni istiyorum," diye mırıldandı Clay. Hamle sı- rasının Clay'a dönmesinin ne kadar zor olduğunu bil- diği için sırıttı Julia. Ama yine de pes etmeye hazır değildi. Clay'in, onu çaresizce, korkunç bir şekilde arzulamasına ihtiyacı vardı. "Sanırım, gerçekten güzellikle sorman gerekebi- lir," dedi onun hayalarırı
Sayfa 141
Julia aralarında herhangi bir tuhaflık oluşsun istemiyordu. Clay ile sadece iyi zamanları, tatıyı isti- yordu. Birlikte geçirdikleri bu hafta sonu, nefis bir çö- reğin üzerindeki krem şanti gibiydi. Gerçek değildi ve bunda da hiçbir sorun yoktu. Julia kesinlikle çörekleri çok ama çok seviyordu ve tam şu anda bir ısırığa ihti- yacı vardı. Yanında
Sayfa 140
36 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Belki bu hayali pek ham görenler, şu fikrimi çok uzak bulan­ lar olur. Onlara verilecek cevabım şudur: «Kaynana - gelin» hırıl­ tısı ayrılık vakası gibi bitmez tükenmez dırıltılardandır. Ben bu davayı ta çocukluğumda dinlerdim. Hâlâ işitiyorum. Ömrüm var­ sa ihtiyarlığımda da kulaklarımın bundan boş kalacağına hic şüp­ he etmem. Şimdi mesele benim evlenmemde, sonra doğacak ço­ cuğun kız olmasında mı kaldı? İş bundan ibaretse bu hiç bir şey değil. İşin bu ciheti hayat kanununu ilgilendirir bir iştir. Bütün âlemin her gün evlendiği, bazılarının kız çocukları da olduğu görü­ lüyor. Bu hale şaşmak kimsenin aklına gelmiyor da benim şu ha­ yalime mi şaşılacak? Bu cevabım doğru görüldüyse şunu da arzedeyim ki, bu ro­ manda üstünlüğü gelin hanıma kazandırdığımdan dolayı kızımın kaynanası bana gücenir, bundan doğan öcünü de kızımdan çıkar­ maya kalkışırsa şu hareketiyle kaynanalığını pek yersiz göster­ miş, onun için de muharrire büsbütün hak kazandırmış olur.
Boşanmış Kadın
Boşanmış KadınHüseyin Rahmi Gürpınar · Atlas Kitabevi · 1971176 okunma
Isla
Görü.Ölüm,karanlık ve çürüme. Tehtid neydi? Geleceğe dair ufacık bir görüntü müydü?
Sayfa 11 - ParolaKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.