Siyasal iktidar denen şey bir sınıfın başka bir sınıfı ezmekte kullandığı örgütlü güçten başka bir şey değildir.
Tolstoy, Hacı Murat romanı ile esasen Avrupa'nın Müs­lümanlarla olan çatışmasının tarihini yazmışır. (...) Tolstoy'un modern okuyucular için cevabı, emperyal çıkarların oyuncağı olarak be­timlenen, iktidar hırsı ve cehaletiyle bu çıkarlara hizmet eden Çar I. Nikolaus'un şahsında gizlidir.
sayfa: 12-16
Reklam
Kendinizi dünyaya gösterdiğinizde ve yeteneklerinizi sergilediğinizde doğal olarak kızgınlık, kıskançlık ve diğer özgüvensizlik bulirtilerini üzerinize çekersiniz.
Bu nedenle; refah, demokrasi, fakirliğin azaltılması, soygunlar, ahlaksızlık, Batı ülkelerinin teröre destek yardım ve yataklık yapmaları gibi konularda duyarlılık yüksek düzeyde gösterilmemiştir. Oluşturulan yapının bürokratik ayağı masonik dernekten, iş ve ticaret bağlantısı lions ve rotaryan dernek üyelerinden oluşturulmuştur. Bunlara ilaveten mafia ve siyaset ayağı ile oligarşik Yapı şekillenmiştir. Bürokrasi siyaset, medya, mafia ve sermaye sacayakları ile oluşan oligarşik yapı bir gün tıkanan ilerlemeyen, değişip gelişemeyen sistem, ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. Ne zamana kadar? Hemen her siyasal oluşumun AB üyeliği için çaba göstermesinin temel nedeni budur. Her siyasi parti artık millet çoğunluğu ile iktidara gelse dahi, iktidar olarak ülkede yapılması gerekenleri yapamadığını bilmekte, bunun temel nedeninin de kırmızı kitap kriterleri olduğunu anlamasıdır. Kuşku ve korku, bu kriterlerle ülke yönetmenin Çağdaş dünyada onurlu bir şekilde yer alamayacağına olan inançtan ileri gelmektedir. Sağ, sol, milliyetçi, liberal bir gün dinci partilerin hemen hepsinin AB'ne sarılmasının nedeni budur. Hemen her siyasi akım artık: "Tamam. Her şeyinizi kabul ediyoruz. Egemenlik haklarından İslam dinini temsil etme misyonundan, tarihsel bağımsız Türk devlet anlayışından vazgeçiyoruz. Binlerce yıllık tarih , kültür birikimini kimlik ve kişiliğini bir tarafa bırakıyoruz. 1920'den beri istediğiniz bunlar değil mi? Sizin kabul edip uyguladığınız Kopenhag kriterlerini de kabul ediyoruz. Yeter ki biz de sizin gibi zenginleşelim hak ve özgürlüklere sahip olalım "düşüncesini dillendirmektedir. Yani tam bir teslimiyetçilik.
Bizi güzel kılan yanımız, muhalif olmamızdı. Kaybeden taraf olmamız. Bana kalırsa, devrimciler hep muhalefette kalmalı, hep aykırı olmalı. İktidar, kirletiyor. İktidar, bize göre bir şey değil.
Size” dedi profesör, “şehzade Selim’le kardeşi Korkut’un hikâyesini anlatayım. Bu iki şehzade Bursa’da yaşıyorlardı. Babaları ölünce içlerinden birisi imparator olacaktı. Başa geçenin erkek kardeşlerini öldürtme geleneği olduğu için birinin padişah olması, ötekinin katledilmesi anlamına gelecekti. Kimin tahta geçeceğini ise bilemiyorlardı. Bunun için birbirlerine yemin ettiler. Hangisi başa geçerse ötekinin canını bağışlayacaktı. Sonunda o gün geldi ve Selim padişah oldu.” “Korkut’a ne oldu peki?” “Ne olacak, öldürüldü. Bu işin sözle, iyi niyetle falan alakası yok. İktidarları ancak çok sıkı bir denetim dizginleyebilir. Yoksa peygamberleri iktidar yapsanız, onlar da öldürürler.”
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.