Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Furkan.
Furkan.
@invisiblereader
me just read books.
Kadıköy
919 okur puanı
Kasım 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Balzac. Her seferinde büyülüyor. Aşka, sevgiye, insan ilişkilerine getirdiği derinlikli yorumlar beni benden alıyor. Dilini ve anlatımını çok seviyorum. Çevirmen de oldukça iyi iş çıkarmış.
Okumalarım devam edecek. Sağlıcakla kalın. :)
Merhabalar.
Uzun zamandır edebi şeylerle kendimi bağdaştıramıyordum. Başlangıç olsun diye kısa bi' kitap seçmek istedim ve kitapçıda denk gelip konusu da hoşuma gidince almaya karar verdim bu kitabı.
Günlerimin yoğunluğu ve zihnimin sürekli dolu olması sebebiyle hafif bir şeyler okumak istemiştim ama yazar kısacık kitaba o kadar çok şey sığdırmış ki hayran kalmamak elde değil. Sovyetlerin Doğu Avrupa ülkelerini işgali, kültürel ve etnik baskılama yöntemleri, insanların yaşadıkları zorluklar ve yazarın deneyimlerini muazzam bir şekilde aktarması... her şey o kadar güzeldi ki, çok keyifli bir okuma oldu benim için.
Ayrıca ideolojik yakınlık sebebiyle Sovyetler'e bazen sempati duysam da bu tarz gerçekler her yüzüme vurulduğunda devletlerin ne kadar acımasız ve gaddar olabileceği aklıma geliyor tekrar. Bu konuda bir özeleştiri olarak not düşeyim.
Herkese iyi okumalar dilerim.
Annie Ernaux beni büyülemeye devam ediyor. Her insanın anne ya da babasıyla ilgili kafasında oturtamadığı noktalar vardır, aslında bunlar üzerine biraz düşününce ortaya ilginç şeyler çıkıyor. Yazarın yaptığı da tam olarak bu.
Sınıf bilinci keskin olan yazar, kitapta ailenin sınıflar arası geçişini inanılmaz tasvir ediyor. İşçiliği, işçi ve köylü sınıfını hor görüp küçük burjuva olmanın hayalini kuran bu insanların aslında ne kadar eğreti durduğunu gözler önüne seriyor.
Bu çarpıklıkları sürekli olarak ele alması benim çok hoşuma gitti. Sade ve anlaşılır bir dili var bana göre. Bu yoğun zamanlarımda bir çırpıda okuyabildiğim tek yazar diyebilirim.
Okur Takip Önerileri
Yazardan okuduğum ilk kitap Yalın Tutku oldu. Gerçekten çok beğendim. Bir kadının erkeğe olan saf tutkusunu, takıntısını güzel ele almış. Müstehcenliği öne çıkarması, bana daha çok lisede okuduğum kitapları anımsattı.
Yazar, karakterin yaşadıklarını anlatırken bir yandan arka planda dönemin toplumsal olaylarına da hiçbir şey yokmuş gibi değiniyordu ve bu detaylar da oldukça hoşuma gitti.
Geçen aylarda okuduğum Kundera'nın Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği kitabıyla birçok benzerlik fark ettim onun kadar kapsamlı olmasa da. Okuması oldukça zevkli bir eser, iyi okumalar.
Uzun zamandır bir romandan bu kadar etkilenmemiştim. Balzac gerçekten kendini aşmış burada. Kitap, edebi olarak zaten doyurucu ama hem felsefi hem politik olarak da bir o kadar tatmin ediyor. Bilim ve metafizik arası çekişme ve sorgulamalar da bir o kadar ilgi çekici. Hayatın akışından dolayı çok okuyamıyorum, normalde 2-3 günde bitirilebilecek bir kitap. Geniş bir zamanda okumama rağmen konudan kopmadım, kitap kendini hep düşündürdü.
Tavsiye ederim, iyi okumalar
Yazardan okuduğum dördüncü kitap. Okuması keyifli ve de severim fakat her kitapta kendi kendini tekrar ediyormuş gibi bir hisse kapıldım. Hatta bu kitapta o his iyice güçlendi. Big brother, 1984, Foucault, iktidar, panoptikon vs., sürekli benzer şeyler söyleyip durdu. İlk başlarda ilginç gelse de bu artık can sıkıcı bir hal aldı benim için. Yazara uzun bir ara vermeyi planlıyorum. Son kitabı Palyatif Toplum'da sanırım biraz ezberin dışına çıkmış, eğer okuyacak olursam onu okurum.
İyi okumalar.
Virginia Woolf, Kendine Ait Bir Oda'da (A Room of One's Own) kadınların neden kurmaca yazmakta ve daha birçok alanda geri veya yetersiz kaldığını sorgulamakla işe başlıyor. William Shakespear'in onun kadar yetenekli kız kardeşi Judith Shakespear'i metafor olarak kullanıyor. Benzer yeteneklere sahip olsalar bile William kariyerinde hızla yükselirken Judith dönemin toplumsal cinsiyet rolleri yüzünden bir türlü istediğini alamamakta ve önüne çeşitli engeller konmaktadır. Woolf, bir kadının kurmaca yazabilmesi için kendine ait bir odası ve yıllık 500 pound geliri olması gerektiğini söylüyor. Burada sınıf farkının önemine vurgu yapılıyor. Geçmişte herhangi bir düşes böyle bir hevese kapılsa insanlar tarafından teşvik edilirken yoksul bir kadın kurmacaya veya şiire yetenekli olsa dahi bunu saklamak gereği duyuyordu.
19. yüzyıl kadın hareketleri, Elliot, Austen ve Bronte kardeşler gibi ünlü yazarların ortaya çıkmasıyla durum tersine çevriliyor fakat yine de yeterli olmuyor, çünkü yerleşik hayatın başlangıcından beri binlerce yıldır süregelen kültürel bir hegemonya var. Hatta günümüzde bile feminist hareket dünyanın en önemli politik aktörlerinin başında geliyor.
Woolf'un yüz yıl sonrası için hayalini kurduğu topluluktan hala uzakta gibiyiz. Batı'da kadın özgürlüklerinin kazanımı büyük oranda hak olarak tanınsa da yerleşik önyargılar toplumun hafızasına kazınmış durumda, hele ki dünyanın geri kalanının bu konuda alması gereken çok yol var. Söylemem gerek, Woolf'un muhakeme yeteneğine hayran kaldım. Deneme yazarlığı da edebi yönü kadar kuvvetli.
İyi okumalar
Tanrı'ya ve İnsana Dair, sosyolog Zygmunt Bauman ve teolog Stanislaw Obirek arasında geçen diyaloglardan oluşan bir kitap. Açıkçası kitabın bu kadar çok katmanlı olmasını beklemiyordum ama oldukça karmaşık bir yapısı var ve konuları bölümlere ayırarak bu karmaşayı gidermişler. Kitapta, günümüzdeki tektipleşmenin ve tüm farklılıklara savaş
Zweig'ın, görece tarihselleştirilmiş ve romantize edilmiş yaşamöyküleri serisi en sevdiklerimden. Bu kitapta Zweig, teokratik bir yönetici olan Calvin'in dogmatik öğretilerine karşı vicdanı, hoşgörüyü ve düşünce özgürlüğünü temsil eden Castellio'nun mücadelesini anlatmakta. Nasyonal sosyalistlerin Almanya'da iktidarı ele geçirmesi sonrası artan baskıların olduğu bir ortamda yazıyor bu eseri. Bu ikisi arasında bağlantılar kuruyor çokça. Avrupa'nın, düşünce özgürlüğü konusunda yüzyıllara yayılmış bir çatışma kültürü mevcut. Bunu Rönesans'tan sonra daha büyük bir sıklıkla görmek mümkün. Son zamanlarda aynı çatışmalar bizde de yaşanmaya başlandı ama aktörler zayıf kalıyor, baskı ve manipülasyonlar ise had safhada. Bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. Din çatışmaları üzerine gibi gözükebilir ama vicdan ve hoşgörü adına çok şey kazandırabilir okuyanlara.
Sağduyu'nun yazarı Thomas Paine, aydınlanmacı düşünür ve bir devrimci. Bu kitabında Paine, İngiliz anayasasını, monarşisini eleştiriyor ve 13 koloninin bağımsızlığını oldukça hararetli bir şekilde savunuyor. Bu eseri Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'ne de ilham kaynağı oluyor. Yazar adeta bir vaiz gibi etkisi altına alıyor okuru. Fransız devrimi'nde de önemli yer tutan Paine, devrimci geleneğin etkili simalarından. Sağduyu kitabı ise ABD tarihi üzerine fikir vermesi açısından oldukça yararlı bir kaynak.
İyi okumalar.
Kitaptan ne anlamam gerektiğini bilmiyorum. Kelimeler içinde kayboldum ama yine de açıklayamayacağım şekilde çok beğendim. Bir avukatın, isimsiz bir yabancıya itirafları monolog şeklinde verilmiş. Ama bu itiraflar aracılığıyla avukat, toplumun ikiyüzlülüğünü, insanın ne kadar aşağılık bir varlık olduğunu gösteriyor. Okuyucunun da kendisini sorgulamasına sebep oluyor çoğunlukla. Kitap sonlara doğru muazzam bir hal aldı, adeta Zerdüşt gibi vaaz verdi avukatımız. Yunan tragedyası ve İsa'nın günahkar insanoğlu için kendini feda etmesi gibi temalara da rastlanıyor bu kitapta. Arka kapak yazısında Jean-Paul Sartre'ın dediği gibi, "Düşüş, Camus'nün muhtemelen en güzel ve en az anlaşılan romanıdır."
İleriki yıllarda tekrar dönmek üzere not aldım.
Herkese iyi okumalar.
Uzun zaman oldu sanırım inceleme girmeyeli. :)
Çember, Meşa Selimoviç'in son kitabı, maalesef tamamlayamadan hayata gözlerini yummuş. Dili pek ağır değil ama karakterler arası geçişte biraz zorlandım ve adapte olamadım uzun bir süre. Psikolojik altyapısı güçlü bir eser, bunu kişilerin iç dünyası üzerinden etkin bir şekilde yansıtabilmiş yazarımız. Kadın-erkek ilişkilerini de tutkulu bir şekilde ele almış. Kitap gerçekten çok katmanlı bir yapıya sahip yarım kalmış olmasına rağmen. Komünist Parti yönetimindeki bürokratik ve ahlaki yozlaşmaya, eşitsizliklere çokça değiniyor yazar. Sanırım ister sosyalist ister kapitalist devlet olsun, ahlaklı ve ilkeli yöneticiler olmadığı sürece bu böyle devam ediyor (Platon'un sözü de akıllara geliyor). Kitapta hangi ülke olduğundan hiç bahsedilmiyor ama bir ya da iki yerde "Tito" isminin geçmesinden Yugoslavya olduğunu anlıyoruz. Zaten yazarın kendisi Bosnalı. Kitaba diyecek yok, çok güzel ve sade yazılmış ama bizim çevirmen ve redaktör pek iyi bir iş çıkaramamış. Bazı bölümler çok iyi çevrilmiş, bazılarında ise anlamakta zorlandım. Ama kapak fotoğrafı muazzam olmuş, bu konuda tebrik etmek gerek. Sıcakların artmasından mıdır yoksa toplum olarak içinde bulunduğumuz zamanların hassasiyetinden mi, pek bilmiyorum ama okumalarım pek verimli olmuyor son zamanlarda. Özümsemekte ve dikkatimi vermekte güçlük çekiyorum. Umarım bu hal uzun sürmez çünkü berbat bir his. :)
Herkese iyi okumalar.
"The Unbearable Lightness of Being", kitabın İngilizce ismi yıllardır yankılanıyordu kafamın içinde. Yine bir kitap, yine bir anı. :)
2018 yılıydı; üniversite kütüphanesinin arşivinde bu kitabı arıyordum ve üç tanesinden sadece biri raflarda gözüküyordu, diğer ikisi ödünç alınmıştı. Kütüphane görevlisi kıza kitabı bulamadım deyince kalan
Balzac'la tanışma kitabım oldu, çok da güzel oldu. Yıllar önce kalitesiz bir çeviride okumaya çalışıp hiç sevememiştim. Her türlü klasik ve yazarı okumama rağmen bu büyük romancıya elim gitmiyordu. Gel zaman git zaman okuma deneyimim arttı ve kendimi Balzac için hazır hissettim :) Ne de olsa okuması pek kolay bir yazar olmadığını biliyordum. Ama hiç beklediğim gibi olmadı, evet, zorlu bir okumaydı ama bir o kadar da keyif verici bir deneyim oldu benim adıma. Romana gelecek olursak, hayırsız evlatlar, sadakatsiz eşler silsilesi bizi karşılıyor. Karakterlerin fırtınalı iç dünyasını oldukça iyi yansıtmış Balzac. İnsan doğası ve duyguları üzerine kim uzmanlaşmak istiyorsa yolu klasiklerden illaki geçecektir. Bu kadarını söylesem zaten çok şey söylemiş olurum. Külliyatını tamamlamak istediğim bir yazar oldu Balzac.
İyi okumalar.
Parmenides'in Fragmanlar'ı, varlık felsefesinin temel metinlerinden biri sayılmakta. Her ne kadar doğrudan filozofun kendisinden bize ulaşan bir metin olmasa da, antikçağ ve erken ortaçağ'da yapılan alıntı ve aktarımlarla derlenmiş bir eser var elimizde. Fragmanlar şiir şeklinde ve oldukça ezoterik bir görünüme sahip. Açıkçası Kaan Hoca'nın güzel çevirisi ve açıklamalı notları olmasaydı tabiri caizse öküzün trene baktığı gibi bakar, kalırdım öyle. Alfa Yayınları Veritas dizisiyle çok değerli çalışmalar ortaya koyuyor, genelde klasik felsefe metinleri için önceliğim oluyor. Özellikle antikçağ metinleri anlamını hemen vermiyor, bu yüzden açıklamalı not ve sözlükler oldukça yararlı olabiliyor. Klasikler gerekliliktir.
