Oğlu üç yıl sonra eve döndü, şimdi bir komünist. Benden oğlu için dua etmemi istedi. O kadar da iyi bir çocuk ki. Bu sabah onunla biraz sohbet ettim, komünist olduğuna inanamıyorum. Hiç değişmemiş gibi...
Hava kararırken penceremde sesler duydum. Yaralı yüzlü moruk bir kedi duruyordu penceremde. Pencerenin arkasından bana bakıyor, burnunu cama sürtüp beklenti içinde yalanıyordu. Dikkatimi işime verdim, birkaç dakika sonra başımı kaldırdığında ona iki kedi daha katılmıştı, sadaka dilenen öksüz çocuklardan farkları yoktu. Dayanamadım. Asansöre binip kafeteryaya indim, çöp tenekesinde birkaç dilim salam buldum. Salam dilimlerini bir peçeteye sarıp yukarı çıktım. Pencereyi açtığımda içeri daldılar, büyük bir açlıkla elimden yediler.
Du Mont'un kahkahasını duydum. Bürosunun kapısının önünde duruyordu, kollarında İran kedilerinden biri.
"Kedici olduğunu anlamıştım," dedi. "Gözlerden belli olur."
Ama hastalığın büyüğü bulunduğu yerde, küçüğü hissedilmez.
Bir ayıyla karşılaşsan elbette kaçarsın,
Ama kaçtığın yol çıkıyorsa kükreyen denize,
Döner, kapışırsın ayıyla.
Subayların da pek öyle ahım şahım bir hayatları yok belki ama her günü sıkı sıkıya, en verimli şekilde geçirdikleri o disiplinlerine imreniyorum. Kim olduğunun, ne yapman gereltiğinin hep belli olması insanı rahatlatıyor kesin.
Sabahlar gri. Hep aynı. Bomboş. Sabahları yataktayken hep karamsar oluyorum. Bıkıyorum. Ne kadar iğrenç pişmanlık duygusu varsa bir anda içimi dolduruyor. Kıvranıp kalıyorum.
Her aynaya baktığımda içimden keşke gözlerim daha nemli olsaydı diye geçiriyorum. Mavi bir göl gibi gözler, yeşil çimlere uzanmış gökyüzünü seyrederken arada bir yukarıda süzülen bulutları yansıtan gözler. Kuşların gölgelerini bile en ince ayrıntısına kadar yansıtan. Bir sürü güzel gözlü insanla tanışmak istiyorum.
Bu kitapta yazmak istediğim şeylerden biri, savaş denilen şeyin her bir insanın sıradan, adı bile bilinmeyen yurttaşların yaşamını ve ruhunun ne kadar derinden değiştirdiği.
İnsanların, muhtemelen herkesin, unutamadığı bir durumu başkalarına sözcüklerle pek de iyi ifade edemediği, yüreklerine ağır gelen deneyimleri vardır, pek çoğu bunları dile getirmeden yaşar ve ölürler.