Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
448 syf.
8/10 puan verdi
1. Dünya Savaşı sona erdikten sonra imzalanan Mondros Mütarekesi ile İngilizler tarafından işgal edilen İstanbul, “Esir Şehir”. Bizler genellikle bu dönemi hep savaş cepheleri ile tanıdık, öğrendik. Ama bir de bu savaşın ve devam eden milli mücadelenin bir de arka cephesi var ki işte bu kitapta bu tarafı tanıyoruz. Kahramanımız Osmanlı’nın ileri gelenlerinden Kamil bey. Ömrünü yurt dışında geçirmiş, çalışmadan, babasından kalan mal varlığı ile dünyayı gezerek yaşamış, birkaç dil bilen aydın Kamil bey. Ama savaşın kaybedilmesi ile birlikte mal varlığı da tükenen Kamil bey vatana, İstanbul’a ailesi ile birlikte dönüş yapmak zorunda kalır. Aslında kabul etse, İngilizlerle iş birliği yapsa alışmış olduğu refahı devam ettirebilecekken o, ailesinin ve akrabalarının tüm baskılarına rağmen kendisine bambaşka bir yol çizer. Şu ana kadar vatanından uzak geçirdiği yılların acısını çıkarırcasına ona hizmete adar kendini. Zordur seçtiği yol. O dönemde çünkü toplum da ayrılmıştır gruplara. Hükümeti destekleyenler, milli mücadeleyi savunanlar ve nereye dahil olacaklarını kestiremeyen çıkarcılar… Anadolu’da verilen bağımsızlık mücadelesinin ateşinin anca kıvılcımlarının hissedildiği İstanbul’da da bir kesim bambaşka bir cephede savaşmaktadır. “İnsan bir kere tek başına kalmaya görsün! Nerde olsa tek başınadır. Meydan savaşında bile…”
Esir Şehrin İnsanları
Esir Şehrin İnsanlarıKemal Tahir · Ketebe Yayınları · 202210,2bin okunma
SANAT ADAMI ATSIZ RUHLARA İŞLEYEN ŞİİR. Atsız'ın sanat hayatı şiirle başlar. Biz de onun şiiriyle başlayalım.
Reklam
Bir acıda, tek bir söz bile söylemeksizin, kendi sözcüklerini bir kez daha içine akıtarak buluşanların kırgınlığını başka bir yerde de anlatmaya çalışmıştım... Herkes kendi cümlelerindeydi, kendi iç konuşmasındaydı o zamanlarda... Bizi bu cümleler başkalarına çekmişti. Biz başkalarını hep bu cümlelerle yaşatabileceğimizi, kendimiz için doğurabileceğimizi sanmıştık. Bazı duygulara sürekli döneceğimi ısrarla söylememin, söylemekten bir türlü vazgeçemeyişimin nedenini bu bağlılıkta arayabileceğimi biraz daha iyi anlıyorum şimdi. Aynı ya da en azından birbirini hatırlatabilecek duyguların başka yerleri ile başka insanları da vardı...
Bir yağmur zamanıydı Meydanlar, kervansaraylar kimsesizcik gibi sessiz Limandaki martıların havada süzülüşleri Bir durgun yaprak kadar hüsranlı Yorgun kaldırımlar ve kamburlar Yer yer esen poyraz İstanbul kalabalığını yansıtır Dar sokaklar arasında kırılmış umutlar Yarım kalmış tebessümleri Sûkunenin kasvetli havasını yansıtır İnsanların üzüntü inci tanelerin Yer yüzünde ki umutsuz yağmur damlaları gibi Birer birer, tane tane kırılan cam parçacıkları Herkesin içindeki tutkusuzluk kargaşa Âdeta mukaatı olmayan hayal gibi Düşünüyorum Hayat insanları , insalar ise hayatı yoksun bırakmış
Tamamlanamayan cümleler, başkalarında bırakılan cümleler, hep aynı yalnızlığa çıkan, aynı geriye çekilişte, savunma alanında kalmanıza yol açan cümleler... O insanları, insanlarınızı, insanlarınız olarak bilmek ya da görmek istediklerinizi, başkalarına, kendi sözcüklerinizle, yalnızca kendi sözcüklerinizle getirmeyi tercih edişinizin bu kaçışla bir ilgisi var mıydı?.. Anlatmak, hep anlatmak isteyen siz değil miydiniz ama?.. Anlatmak, hep anlatmak isteyen, içinizdeki o insan değil miydi? Anlatmak, bir yerlere tutunabilmek, bir yerin olabilmek için anlatmayı denemek... Anlattığınız, anlatabildiğiniz kimdi bu durumda? Anlatamadığınız, anlatmayı bir türlü başaramadığınız kimdi? Anlatmayarak, anlatmayı erteleyerek korumaya çalıştığınız kimdi?..
437 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
" Esir Şehir" serisi üçlemesinin ilk kitabı olan Esir Şehrin İnsanları... Esir Şehir tahmin ettiğimiz üzere İstanbul.. Milli Mücadele dönemini yer yer halkın gözünden yer yer de aydınların gözünden önümüze koyuyor. Tarih kiitaplarında halkın milli mücadele yanlısı olduğu anlatılırken bu eserde hâlâ padişah yanlısı olan , mandayı savunan kesimin olması eseri ilginç kılan yanlardan. Mustafa Kemal'e yönelik hoş olmayan söylemlere de kitap içinde rastlamak (benim gibi hayranı iseniz) sizi de sinirlendirebilir. Diğer tarafta bu süreçte önemli bir konumda olan Kuvayımiiliyenin de esasen dağıtılması gerektiği , asıl amaçta sapıp bireysel çıkarlar peşinde koştuğu da yine açıkça önümüze seriliyor. Kitabımızın ana kahramanı ise her yönden yetkinliğe ulaşmış bir paşa çocuğu olan Kâmil Bey .. Kâmil Bey etrafında eşi, dostu ,çevresindekilerle olan diyaloglar ile eser bambaşka bir lezzete ulaşıyor. Edebi açıdan oldukça doyurucu ,akıcı ve sizi içine çeken bir eser.. Şimdiye kadar okumamış olmak da bir nebze üzdü açıkçası. Şimdiden okuyucularına keyifli okumalar :)
Esir Şehrin İnsanları
Esir Şehrin İnsanlarıKemal Tahir · İthaki Yayınları · 201910,2bin okunma
Reklam
Bu satırlardan, daha yeni yeni erişkin olduğu ve olgunlaştığı sonucunu çıkarmaya pek eğilimli olan Profesör, İstanbul'daki çevresinin —eski çevresinin— iç değerlerden yoksun olduğunu hep hissetmişti ama ayrıldıktan sonra daha da bilinçle kavrıyordu bunu. Bunların hepsi gazetelerin hafta sonlarında ek olarak verdiği; mankenlerle, şarkıcı ve
Karı koca bir papuç ❥
Merhum Nurettin Topçu'nun Sultan Hamamı'nda bir mağazada tezgâhtarlık yaptığını bildiğimiz Kumaşçı Sırrı Bey adında bir ilk mektep arkadaşı vardı Beyazıt tan. İlkokuldan sonra okumamıştı. Nurettin Hoca İstanbul Sultanisi'nde, İstanbul Erkek Lisesi'nde ve ardından Fransa'da eğitim almıştı fakat görüşüyorlardı. Eskiden böyle insanlar olurdu; tahsil, insanları ayırmazdı. Sırrı Amca, "Nuri, bir hocam var seni ona götüreyim," demiş. Topçu önce yanaşmamış, "O da diğer hocalar gibi mi?" diye sormuş. "Yok, bu hoca öyle değil" cevabını alınca beraber Abdulaziz Efendi'ye gitmişler. Evde bir çift pabuç varmış. Efendi camiiye giderken onu giyip geliyormuş. Ufak tefek bir hazretmiş. Hanım Sultan da çarşıya pazara giderken aynı pabucu giyiyormuş. Hazret, "Benim ihtiyacım yok, bu pabuç ikimizin de işini görüyor" diyormuş. İhtiyaç yok, yenisini alabilir ama almıyor işte... İlk dinlediğimizde önemsiz bir ayrıntı gibi gelmişti, sonra yaş ilerleyince, ihtiras ve hırsın farklı seviyelerini gördükçe, sembol bir hikâye haline geldi bizim için. Bu açıdan bakınca ihtiyacımız olmayan birçok şeyi alıyoruz, onun esiri oluyoruz.
Sayfa 168
Kimi yerler, kimi insanları kaçınılmazmış gibi görünen hayatlar, odalar ya da resimler için çağırır sanki... Birbirlerini, o yağmur için arayan bulutların hikâyesini düşünürsünüz o zaman da. O anlar, farklı uzaklıklarda, o anlar için mi doğar, birbirine hazırlanır öyleyse?..
Atsız Yeniden Mahkemede: “Konuşmalar” yazısına karşı tepkiler resmî makamlar üzerinde de tesirini göstermiş ve Atsız ile derginin sorumlu yazı işleri müdürü Mustafa Kayabek hakkında dava açılmıştır. Bunun üzerine Atsız, yazının üçüncü bölümünde şunları yazar: "Memleketi parçalamak isteyen, Kürt devleti kurmak için Kürtçülük yapmak isteyenlere
Reklam
GAZZE'DEN SONRA ŞİİR YAZMAK MÜMKÜN MÜ? Modern Batı düşüncesinin şekillenmesindeki en önemli olay Yahudi Soykırımı, özel adı ile Holokost’tur. Felsefeden tarihe, sanattan sosyolojiye kadar hemen her disiplini “Holokost’tan önce ve Holokost’tan sonra”diye tasnif etmek mümkündür. Hatta fen bilimleri için bile durum aşağı yukarı
“Her şeyimi yitirdim, her şeyimi... Beni o günlere, unutmaktan o kadar çok korktuğum günlere bağlayan filmlerimi bile... Her şeyimi... Geriye o kadar az insan kaldı ki... Şimdi neredeyiz?.. Hangi insanları nerede, nasıl sevmiştik?..”
İnsanlar, sınırları birbirlerinde bir kez daha kaybolan insanlar, yeni insanları getiriyor bize böylesi durumlarda. Ne kadar doğru ya da gerçek olduklarını her zaman bilemediğimiz, anlayamadığımız yeni insanları... Burada elbette bir başka kaçış gizliydi... Kimi umutların kimi insanlarda yavaş yavaş ölmesine yol açan bir küçük umut...
22 Şubat 1962: Türkçü Gençler Atsız İçin Telaşlanıyor: 27 Mayıs ihtilali ve 13 Kasım tasfiyesinden sonra ordu içindeki dalgalanmalar devam etmişti. Silahlı Kuvvetler Birliği adı altında bir cunta kurulmuş ve cunta Millî Birlik Komitesi üzerinde baskı uygulamaya başlamıştı. 15 Ekim 1961 seçimlerinin sonuçlarından memnun olmayan bazı general ve
Bu insanlar, kendi vatanlarında niye böyle öksüz ve sahipsizdi?
"Bir ihtilâl sabahının alaca karanlığında sokaklara dökülmüş bu insanları bir araya getiren neydi? Savunma içgüdüsü mü, vefa duygusu mu, yoksa bir ülküye gönül vermiş olmanın tabiî akışı mı? Hangisi olursa olsun, ne kadar yalnız, ne kadar çaresizdik. Memleket belki de bir dönüm noktasındaydı. Böyle kritik bir anda, Türk milliyetçiliğinin nice cefalara katlanmış önderi, yanında birkaç gençle İstanbul sokaklarında sabahlamaktaydı... Türklüğe sevdalı, Türklük için her şeyini -canını bile seve seve adamış bu insanlar, kendi vatanlarında niye böyle öksüz ve sahipsizdi?"
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.